M. Nihat Ömeroğlu
Türkiye’nin ilk Ombudsmanı olan Mehmet Nihat Ömeroğlu, 27 Nisan 1947 tarihinde Antakya’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1971 yılında mezun olduktan sonra, askerliğini Bilecik’te yedek subay olarak yapmıştır. Antakya hakim adayı olarak mesleğe başlayan Ömeroğlu, sırasıyla; Lice, Azdavay, Ulukışla, Enez, Pınarhisar, Gaziantep Hakimliği, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ile Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri (2003-2004) ve Ceza İşleri (2004-2005) Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. 25 Temmuz 2005’te Yargıtay Üyeliğine seçilen M. Nihat Ömeroğlu, Yargıtay 5. Ceza Dairesi üyesi iken 27 Nisan 2012’de yaş haddinden emekli olduktan sonra, TBMM Genel Kurulunca Kamu Başdenetçisi olarak seçilmiştir.
I- Şüphesiz yazı yazanların, muhataplarına, okuyucularına onlara saygı adına gerçekleri açıklaması çok önemlidir. Bu açıdan düşüncelerin, yorumların olabildiğince objektif olması inandırıcılık ve okuyucuya saygı gereğidir.
Konu sırası ile Cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) sistemi, yargı, yargının bağımsız ve tarafsızlığı, yargının saygın hale gelmesi çerçevesinde irdelenecektir.
II- Demokrasi ve halk bireysel ve istisnai bazı olumsuz eylemlere karşın, halk oylaması propaganda ve çalışmaları demokratik bir şekilde Türkiye ve dünya kamuoyunun önünde güvenle devam etmektedir. Propagandanın eşit şartlarda olmadığı iddiasıyla ilgili, partilerin iktidar ve muhalefette olmasına, büyüklüğüne, teşkilatlanmasına, üye sayısına, ekonomik gücüne, hazine yardımına göre nesnel bir eşitliği beklemek mantıklı ve makul değildir. Geçmişte her referandum dönemlerinde bu böyle gerçekleşmiştir.
Eşitlik Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında ifade edildiği üzere iki kategoride açıklanmaktadır.
1- “Mutlak eşitlik”
Kanunların herkese eşit uygulanmasıdır.
2- “Nesnel eşitlik”
Aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme tabi tutulmasıdır. Dolayısıyla kampanya veya propagandada bu kriterlere aykırı bir durum olmadığı, aksine eşitsizlikten bahsedenler haklılık, doğruluk ve yeteneklerini sorgulatmış olurlar.
1.1 Kuvvetler Ayrılığı
Kuvvetler Ayrılığı sistemi John Lucke, Montesque’den bu yana tabulaştırılmış çoğu zamanda yanlış anlamlandırılmıştır. Kuvvetlerin ayrılığı gibi algılanmakta ve sanki bu kuvvetler arasında çatışmanın- çekişmenin olması gerektiği algısı oluşmaktadır. Oysa 1982 Anayasası’nın başlangıç kısmında “Kuvvetler ayrımını, devlet organları arasında üstünlük sıralamasına gelmeyip, belli Devlet yetki görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bunun da sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” gerçeği sürekli göz ardı edilmiştir. Uzun yıllar özellikle yargı erkinin; siyasetin, ekonominin ve hemen her alanının sınırlarını çizdiği ve tek güç olarak kendini dayattığı unutulmaktadır. Aslında yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerin ayrılığı diye nitelenen bu model Türkiye’nin koşullarında zor uyum sağlayacaktır şimdiye kadar sağlayamadığı gibi... Gerçekten 1961 Anayasası’ndan bu yana kuvvetler ayrılığı mevhumu öne çıkarılarak her türlü kontrolden, denetimden, hesap verilebilirlikten muaf tutulmaya çalışılmıştır.
Özellikle daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim üzere (hesap verilebilirlik yönünden) “parlementer kontrolden muaf tutulmaya çalışılmıştır”. Yargı şüphesiz otonom çalışacaktır. Kuvvetler (erk) ayrılığından ziyade bir dengelemeye ve Anayasa’nın başlangıcında yazıldığı üzere işbirliğine ihtiyacımız vardır. İşte getirilmek istenen yeni sistem, bu başı boşluğa, denetimden muaf tutulmaya son verecektir. Sonuçta demokratik yollardan iktidarın değişmesi durumunda başka bir anayasa veya anayasa değişikliği her zaman mümkündür. Sistem değişikliği de dünyanın sonu değildir.
Kuvvetler ayrılığı Batı’da da ciddi anlamda tartışılmaktadır. Hatta yabancı bir bilim adamının dediği gibi “Kuvvetler ayrılığı(dan): daha meşhur mefhum yoktur, fakat aynı zamanda muallak ... Yasama, yürütme, yargı kuvvetlerinin ayrılığı veya dengesi diyebileceğimiz bu model bundan böyle modern demokrasilerin işleyişine zor ayak uydurmaktadır... Fakat somut olarak, kimsenin bu yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin gerçekten otonom bir biçimde işleyebilmesini göz önüne bile getirmediğini gözlemliyoruz. Aslında kuvvetler ayrılığı daha çok bir kuvvetler dengesi ve terazisi fikri göz önünde bulundurulmuştur...” (Pierre Rosanvallon, “Yürütmeyi daha iyi kontrol etmek işte modernlerin özgürlüğü” College de France’da öğretim üyesidir. Aynı zamanda “Republique des Idees” aydın atölyesinin başkanıdır. 18.06.2011 tarihli Le Monde’dan çeviren Arsen Ceyhan/İkinci Grup)
1.2 Cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) Sistemi
Tartışmanın ağırlık noktalarından birini Cumhurbaşkanı kararnamelerinin yanında Cumhurbaşkanının yüksek bürokratları atamaları oluşturmaktadır. Oysa bu, yürütmenin siyaseten en doğal hakkıdır. Yıllarca yargı kararlarıyla yürütmeye, liyakatsiz, programına ayak uyduramayan bürokratlarla çalışması dayatıldığı abartılı bir tespit sayılmamalıdır. Bu durum hukuk devletinden taviz olarak da algılanmamalıdır.İktidarların doğal değişimi olarak görülmelidir. Nitekim ABD Başkanlık Sistemi’nde “Ganimet sistemi” (Spoil system) uygulanmaktadır. Diğer bir anlatımla nimet-külfet kuralı.
Önerilen değişiklikle Anayasa’nın 104’üncü maddesine göre Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı olup yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanının geniş bir atama alanı ve takdir yetkisi vardır. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir. Bu yetki ve görevler yeni sistemin doğal sonucudur.
Başkanlık sistemlerinde yürütme gücünü elinde bulunduran başkanın yasama ve yargı karşısında sahip olduğu önemli araçlardan biri de kamu yöneticilerini atamak ve gerektiğinde görevine son vermektir. ABD Başkanlık Sistemi denilince siyasal yönetimde bir değişiklik olması durumunda ilk akla gelen icraatın başında “ganimet sistemi” (Spoil system) gelmektedir. “...buna göre ABD’de her seçim sonrası kamu yönetimindeki kadrolara başkanın partisinden gelen kişiler atanmaktadır.Kuşkusuz yürütme organına daha rahat çalışabilmesi için uygulanan bu yöntem ABD özelinde olumlu sonuçlar vermekle birlikte sınırsız uygulanmamaktadır.”(Doç. Dr. Serdar Gülener Başkanlık Sistemlerinde Denge ve Denetleme SETA sf. 61)
Yukarıda ifade edildiği gibi, ABD’de birçok eyalette ganimet sistemi uygulanmakta bazı sektörlerde liyakat sistemi aranmaktadır. Buna göre “...ganimet sisteminde memur adayının nitelikleri, seçim sürecinde ve işe alınma bakımlarından en önemli etmen olmayabilir ve siyasal yönetimde bir değişiklik oldu mu siyasal ganimet sistemine göre çalışanlar yer değiştirmeye konu olurlar... (ABD Merkezi Personel Dairesi J. Douglas HOFF Çeviren: Semay BÜYÜKDAVRAS. TODAİE.edu.tr erişim tarihi 31.03.2017 saat 23:32)