Türkiye, büyük bir vartayı daha milletin ortaklaşan iradesiyle atlattı. Bir geceye binlerce destan sığdıran millet, kendisini, ülkesini ve geleceğini emperyalizmin esaretinden kurtardı. Bunu ise düne kadar ayrıştırıcı işlev gören alt kimliklerini bir kenara bırakarak başardı. Çünkü kalkışmanın/saldırının toplumun bütün kesimlerine yönelik olduğunu gördü. Ortak varlık ve bekanın milletin tüm unsurları tarafından sigortalandığı görkemli direnişi tüm dünyaya gösterdi. Milletin tüm fertler ile ortaya koyduğu görkemli direnişte, bu darbe girişiminin, bildiğimiz klasik darbe girişimlerinden farklı olması da etkili olmuştur. Bu farklılığı ortaya koymak, geleceğe ışık tutmak açısından anlamlı.
Diğer darbelerden farkı
Tarihin, 15 Temmuz darbe girişimini ve halkın buna karşı sergilediği direnişi diğer darbe süreçlerinden farklı bir şekilde yazacağı açık. Bu nedenle darbe girişiminin temel farklılıklarını hatırlamakta fayda var. Bunlar; (1) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın infaz edilmesinin darbecilerin önceliği olarak tayin edilmesi ve bu amaç için özel saldırı planları yapılması. (2) Darbecilerin sivil halka ateş açması ve katliamdan kaçınmamaları. (3) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez savaş uçakları ile şehir merkezlerinin bombalanması. (4) TBMM’nin darbeciler tarafından bombalanması. (5) Tankların sivil halkın üzerine sürülmesi. (6) Bu kanlı kalkışmaya karşılık Cumhurbaşkanımızın kararlı bir duruş sergilemesi, halkı demokrasiye sahip çıkmaya davet etmesi ve halkın bu çağrıya karşılık vermesi! Aslında bu, Cumhurbaşkanımızın karakterinin en temel özelliklerindendir. Hatırlarsanız 27 Nisan e-muhtıra sürecinde de Cumhurbaşkanımız bilinen siyasetçi tutumunu tercih etmemiş ve bu müdahaleye karşı çıkarak, asıl olanın siyasi irade olduğunu vurgulamıştı. Halkın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısına karşılık vermesi ve direnmesi. Türkiye açısından karanlık olan bir geceyi, Cumhurbaşkanımızın çağrısına karşılık veren milletimiz aydınlık bir sabaha dönüştürmüştür. (7) Başbakanımız Yıldırım’ın aynı kararlılığı sergilemesi ve toplumsal direnişe öncülük etmesi. (8) Polisin halkın ve sivil siyasetin kararlı direnişi de önemlidir. (9) TBMM Genel Kurulu’nun açılması ve her türlü olasılığa karşı karar alma olanağının oluşturulması. (10) Siyasi partilerin darbe gecesi TBMM’de birlikte hareket etmeleri ve 4 Siyasi partinin darbeye karşı ortak açıklama yapması...
O destanı yazanlar
Akılda tutulması gereken temel konu; FETÖ’cü darbe kalkışmasının, toplumun tüm unsularına ve bizzat Türkiye’ye karşı yapılmış olmasıdır. Bu nedenle de meydanlar, her görüşten halkın topyekun direnişine sahne oldu. Bu anlamda da, millet olma şuurunun yenilendiği, ortak varlık ve bekanın bizzat milletin kendisi tarafından sigortalandığı görkemli bir direniş! Hem tarihsel hem de evrensel boyutları olan destansı bir sivil devrim!
Takdir edilecek bir hoşgörü ve farklılıkların birlikteliği temelinde tamamen kendiliğinden gelişen bir tepki. Millet kendi kaderini eline aldı ve bedeller ödeyerek geleceğini kurtardı. Çünkü; darbecilerin TBMM’yi bombalaması, Cumhurbaşkanımıza suikast girişimi ve sivil halka acımasızca ateş açılması gibi eylemler, adeta bir dış gücün işgal girişimi gibidir. Yani yalnızca iktidarı almak isteyen klasik bir darbeci cunta ile değil, bütün Türkiye’ye ve millete düşman bir dış güçle karşı karşıyaydık.
Bu sürecin ortaya çıkardığı önemli sonuçlardan biri de, halkın kendi alt kimliklerini farklılık olmaktan çıkarabilme kapasitesidir. Beka sorunu ortaya çıktığında din, dil, laiklik, etnisite, mezhep ve ideoloji gibi unsurların yok sayılabileceği net bir biçimde görüldü. Buradan çıkarılacak temel sonuç ise hiç kimsenin, kendi öncelikleri için halkı ya da halka hizmet etme aracı olan devleti kurtarmaya kalkışmamasıdır! Çünkü toplumun tüm kesimleri, birbirinin alt kimliğini sorgulamadan, ortak bir varoluş bilinciyle günlerce sokaklarda destanlar yazdı. Bu ise bütün klasik sosyal tezleri alt üst eden müthiş bir olgudur.
Organik ve gerçek lider
15 Temmuz’un diğer önemli bir yönü ise Cumhurbaşkanımızın sergilediği tutumdur. Bu süreç; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın organik ve gerçek bir lider olduğunu bir kez daha ispat etti. Kendisine muhalif olanları da kapsayan tutumu, toplumun tüm kesimlerinin varlık ve bekasına dönük tehdidi savuşturdu.
Eski Türkiye’nin soğuk savaş dönemi siyasetçi tarzını, gösterdiği kararlı tutum ile çöpe attı. Unutulmaması gereken konu, kendi can güvenliği pahasına halkla birlikte direnişe önderlik etmiş olmasıdır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan; bu süreçte ortaya çıkan milli, yerli sosyolojinin ürettiği doğal liderdir.
Millet, Cumhurbaşkanımızı hedefe koyan iç ve dış güçlerin, onun şahsında hepimizi hedef aldığını biliyor. Millet cumhurbaşkanımıza yönelik tehdidi kendine, cumhurbaşkanı da millete yönelen tehdidi kendine karşı yapıldığını kabul etmiştir. Sonuç olarak; cumhur, başkanıyla kaderini birleştirmiştir! Cumhurbaşkanımızın önderlik ettiği cesur ve kararlı tutum, tıpkı Kurtuluş Savaşında, Milli Meclisin oynadığı rol gibi herkesin can, mal, namus güvenliğini kurtarmıştır. Bu nedenle de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ortak sivil irade ve kader birliğinin sembolü olarak tarihe kazınmıştır…
Sonuç itibariyle; millet cumhurbaşkanı ve başbakanın çağrısına uydu, sokağa çıktı ve darbeye “dur” dedi. Yani millet üzerine düşeni yaptı! Bundan sonrası; milletin geleceği için siyasetin millete layık olma, milli iradenin tüm hiyerarşinin üstünde olduğunun kabul edilmesi, sivil siyaset alanının genişletilmesi ve FETÖ’ye benzer yeni ve farklı yapıların ortaya çıkmasına izin verilmemesi zamandır!
ADNAN BOYNUKALIN
1964’te Adıyaman’da doğdu. Farklı kamu kurumlarında çalışan Boynukara, 2009 yılından itibaren Adalet Bakanlığı’nda yüksek müşavir olarak çalışmaya başladı. Boynukara, 7 Şubat 2015 tarihinde milletvekili adaylığı için istifa etti. 25 ve 26. dönemlerde Adıyaman Ak Parti milletvekili olan Boynukara, Adalet Komisyonu üyesidir.