Alerjiler bağışıklık sistemimizi yormakla kalmaz, vücudumuzu da yorabilir.Alerjik hastaların pek çoğunda kronik yorgunluk görülebilmektedir. Alerjilerin insanlara yorgun hissettirmesinin birkaç sebebi vardır.
Öncelikle kimyasal düzeyde baktığımızda, vücut bir alerjenle temas ettiğinde, bağışıklık sisteminin kimyasallar ve antikorlar salarak vücudu savunmaya çalışması yorgunluğa yol açabilir. Alerjenle temas sonucunda kişinin bağışıklık sisteminde aktive olan antikorlar, immünoglobulin E adı verilen bir tiptir ve vücuttaki mast hücrelerinde bulunurlar. Mast hücreleri, cilt, bağırsak ve solunum yolları gibi bölgelerde bulunur. Bu hücreler histamin adı verilen bir kimyasal depolar ve alerjik reaksiyona yol açan bir alerjenle temas karşısında histamin salgılarlar. Histamin ve immünoglobulin E antikorlarının salınmasının yanı sıra enflamatuar bir tepki, kaşıntı, şişme, solunum yolları tıkanıklığı ve yorgunluğa neden olabilir. Yani alerjik reaksiyonlar vücutta enflamatuar bir yanıta da neden olabilmekte, bu durum da kişiyi yorgun ve halsiz hissettirebilmektedir.
Alerjik reaksiyonların kimyasal düzeyde yol açtığı bu yorgunluğun yanı sıra, tıkanıklık, öksürme ve hapşırma gibi
Aramızdaki pek çok kişi yemek yedikten sonra mide ekşimesi, mide yanması diye tabir edilen bir acı çekiyor. Bu acı, gastrik asidin yemek borusuna yukarı doğru akması ve mukoza zarını tahriş etmesinden ileri gelmektedir. Özellikle zor sindirilen, ağır, yağlı, baharatlı, kızartma türü yiyeceklerden sonra ara sıra oluşan yanma hissi sağlıklı beslenme ile kontrol altına alınabilirken, mide ekşimesi / mide yanması şikayetinin kronikleşmesi durumunda reflüden söz edilir. Bu durumda mide ile yemek borusu arasındaki kasın görevini yapmaması nedeniyle gastrik asit yemek borusuna ve gırtlağa kadar çıkarak bu bölgede yanma hissi oluşturmaktadır. Yanma / ekşime şikayetine geğirme, hıçkırık, bulantı, sternumun arkasındaki basınç hissi gibi semptomlar da eşlik edebilir. Bazı insanlarda reflü, sabah ses kısıklığı, boğaz temizleme ihtiyacı veya öksürük ile de kendini gösterebilir. Bunun nedeni yükselen mide suyunun ses tellerini ve faringeal mukozayı tahriş etmesidir.
Reflünün nedenleri ve risk faktörleri arasında stres, sağlıksız beslenme, aşırı kilo, hamilelik, alkol ve sigara kullanımının yanında mide girişindeki sfinkterin zayıflığı veya disfonksiyonu, bazı ilaçlar, diyafram rüptürü,
4 Şubat Dünya Kanser Günü. Kanser ile ilgili toplumsal bilinci artırmak amacıyla belirlenmiş bir tarih. Hem aile bireylerinde kanser vakası yaşamış bir insan, hem de bir hekim olarak bu 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde benim farkındalık mesajım şu: Kanser önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır ve bunun için ihtiyacımız olan hızlı, uyumlu ve entegratif bir mücadeledir.
Öncelikle kanser teşhisi konulduğunda, bu ölümle sonuçlanacak bir yolculuğa çıktığımız anlamına gelmez. Toplumun bu yöndeki karamsar ve yanlış bakış açısı aşılması gereken ilk bariyerdir. Kanser hastaları için ikinci aşamada çoğunlukla kabulleniş gelir ve ardından kanserle nasıl savaşabileceği yönünde sorgulama ve arayış başlar. İşte umut ancak bu noktada doğar. Hasta ve yakınlarının tüm olumsuz yorumlara kulaklarını tıkayıp mümkün olduğunca pozitif düşünmeleri ve yaşamlarının olağan akışını sürdürmeleri önemlidir. Burada tek fark, hepimizin her an başına gelebileceği gibi bir herhangi bir hastalık hayatlarına girmiştir ve sonunda hastalık bittiğinde hayat yine devam edecektir.
Kanser hastalığının tedavisine ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi netice alınması mümkün olmakla birlikte her seviyede
Her unutkanlığı Alzheimer ya da demans tanısıyla değerlendiremeyiz. Ancak unutkanlık sorununa hesap yapmada, plan yapmada, sorun çözmede, sorumluluk almada, kendini ifade etmede, mantıklı düşünmede, sosyalleşmede zorluklar, eşyaları yanlış yere koyma (terliği buzdolabına gibi) gibi sorunlar da eşlik ediyorsa doktora başvurmanız gerekiyor demektir. Özellikle 60 yaş üzerindeki yakınlarınızda bu gibi tablolarla karşılaşıyorsanız onlara kızmak ya da yaşları gereği normal olduğunu düşünerek ihmal etmek yerine doktora götürün. Çünkü bu durumlar, beyindeki bazı değişikliklerden kaynaklanıyor. Aslında 60 yaş üzerinde yaşanan tüm unutkanlıkların mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.
Alzheimer ve demans hastalıklarında tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar etkili sonuç alınabileceği göz ardı edilmemelidir. Oysa bu hastaların yakınları hastalığı konduramadıkları ya da yaş almanın olağan bir göstergesi saydıkları için çoğunlukla doktorlarına geç başvurmaktadır. Unutulmamalıdır ki Alzheimer da, demans da ilerleyici hastalıklardır.
Alzheimer tedavisinde biorezonansBiorezonans tedavisi, Alzheimer ve demans hastalığının tedavisinde izlenebilecek tamamlayıcı
Çevrenizde şimdiye dek hiç olmadığı kadar sıklıkla alerji şikayeti olan kişilerle karşılaşıyor olabilirsiniz. Gerçekten de sanayileşmiş, şehirleşmiş ve doğal yaşamdan giderek uzaklaşmış dünyamızda özellikle son 50 ila 100 yıllık sürede alerjik hastalıkların görülme sıklığı ciddi oranda arttı ve artmaya devam ediyor. Örneğin Amerika Alerji, Astım ve İmünoloji Kurumu’nun verilerine göre, dünya çapında okul çağındaki çocukların yarısı, bir ya da daha fazla yaygın alerjene karşı duyarlılığa sahip durumda. Yine Amerika’da bulunan Alerji, Astım ve İmünoloji Cemiyeti’nin 2018 yılında açıkladığı verilere göre, Amerika’ya maliyeti yıllık 18 milyar doları aşan alerji şikayeti, her yıl 50 milyondan fazla yeni kişiyi etkisi altına almayı sürdürüyor.
Ülkemizde de durum pek yüz güldürücü değil. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği’nden yapılan açıklamaya göre, her dört vatandaşımızdan birisi, herhangi bir alerjik hastalığa sahip.
Peki nasıl oluyor da zararsız olarak
Yüzyıllardır bir tedavi yöntemi olarak uygulana gelen, günümüzde de tamamlayıcı tıbbın önemli bir üyesi olan hacamat (diğer adıyla kupa tedavisi), vücudumuzdaki ağır metal ve toksinlerden kurtulmanın ve böylelikle bağışıklığımızı güçlendirmenin en doğal ve etkili yollarından biri. Günümüzde Sağlık Bakanlığı'mızın "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları" kapsamında yasal zemin bulan hacamat, yalnızca doktorlar tarafından uygulanabilmekte olup böylelikle gerek hijyen gerekse kişinin sağlık koşullarına uygunluk açısından çok daha sağlam bir zemin kazanmıştır.
Başta migren, hipertansiyon, kronik yorgunluk, fibromiyalji, MS, karaciğer yağlanması, adet düzensizlikleri, depresyon, romatizma, diyabet, hormonal dengesizlikler, cinsel fonksiyon bozuklukları, kısırlık, unutkanlık, dikkat eksikliği, kolesterol, fıtık, tükenmişlik sendromu olmak üzere pek çok hastalığın tedavisinde hacamattan destekleyici yöntem olarak yararlanılabilir. Sağlıklı bireyler de sağlıklarını korumak için detoks, ödem atılımı, bağışıklık güçlendirme, kan üretimini
Günde yaklaşık yarım paket sigara içen bir insan her gün beynine 300 nikotin vuruşu gönderiyor. Dünyada her yıl 6 milyon kişi sigara sebebiyle hayatını kaybediyor; bu sayı her 10 saniyede bir kişinin sigaradan ölmesi demek. Sigara dünyada ve ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunudur ve aynı zamanda önlenebilir ölüm nedenlerinden en önemlisidir.
Sigarayı bırakmaya karar verdiyseniz tebrikler, en önemli aşamayı geçtiniz demektir. Çünkü sigarayı bırakmak, onu bırakmaya karar vermekten, kendini buna hazır ve kararlı hissetmekten çok daha kolay olacak. Pek çok insan sigaranın zararlarını bilse de bırakamayacağını, gerçekten bırakmak istemediğini söylüyor. Bunun altında bıraktığında yaşayacağı yoksunluk hissi korkusu yatıyor. İyi haber şu ki; sigara bağımlılığından kurtulmayı gerçekten istiyor, fakat bir yardıma ihtiyaç duyuyorsanız, biorezonans metodu ile tek seansta sigarayı bırakabilirsiniz. Üstelik biorezonans metodu ile sigarayı bırakma başarısı tek seansta yüzde 85’tir!
Sigarayı bırakma isteğiyle bize başvuran hastalarımızda aradığımız tek koşul ise bağımlılıklarından kurtulmayı gerçekten istemeleri. Çünkü sigara bağımlılığının iki yönü var: Psikolojik ve fiziksel. Eğer