Bronz ten artık estetiğin ve sağlığın değil, gelecekteki cilt kanserinin davetiyesi olarak görülüyor. Bu nedenle günümüzde korunmasız güneşlenip bronzlaşmak ‘out’, güneşten korunmak ve güneş koruyucu kullanmak ‘in’ oldu!
20’nci yüzyılın başlarında bronz ten sağlıklı görünümün ve estetiğin simgesiyken, 21’inci yüzyılda ise güneşlenmek ve bronzlaşmak cilt kanseri, erken kırışma, lekelerdeki artma gibi olumsuzluklarla anılmaya başladı. Ardından D vitamini eksikliği gibi çok önemli bir konu ön plana geçti.
D vitamini eksikliğinin kemik erimesine yol açtığı, diş ve kemik gelişimini aksatıp görsel bazı sorunlara sebep olabildiği uzun zamandır biliniyor ama yeni araştırmalar daha vahim sağlık sorunlarını işaret ediyor. Vücudumuzdaki D vitamini açığını kapatmak için mutlaka güneşlenmek, bedenimizi güneşle buluşturup cildimize D vitamini ürettirmek zorundayız.
Hayvansal gıdalarla D vitamini ihtiyacımızın maksimum yüzde 10’luk bir bölümünün karşılanabileceğini biliyor muydunuz?
Bugünlerde koronavirüsle hâlâ uğraşırken, tam kışın gribinden, soğuk algınlıklarından, baharın alerjilerinden kurtulduk derken bu kez de yaz enfeksiyonlarıyla karşı karşıyayız. Yaz döneminde hava sıcaklığının artması ve farklı yerlere seyahatler, deniz-havuz gibi aktivitelerle enfeksiyonlar da çeşitlilik kazanarak artmaktadır.
Ortak kullanılan havuzlar, uygun havuz bakımı ve insanların kurallara uyumu yeterli değilse göz, kulak, sindirim, solunum, cilt ve idrar yolu enfeksiyonları için risk kaynağıdır. Durgun-kirli sularda, denetimsiz havuzlarda yüzmekten kaçınmalıyız.
Zehirlenme ve ishaller
Sıcak havada dışarıda beklemiş yiyecekler, kolay bozulan süt ve süt ürünleri, krema, mayonez, yumurtalı yiyecekler, uygun saklanmayan et ve deniz ürünleri bozularak mikropların üremesi için elverişli ortam haline gelirler. Bu gıdaların tüketilmesiyle özellikle küçük çocuklar ve yaşlılar da ağır seyredebilen enfeksiyon tabloları gelişebilir.
Kusma ve ishal varlığında, kaybedilen sıvıyı yerine koymak ilk adımdır. Ciddi bulantı, kusma, ateş ve uzamış ishal varlığında
Mart ayından bu yana Türkiye genelinde pandemi önlemleri dolayısıyla uygulanan yasaklar normalleşme takvimi çerçevesinde 1 Haziran itibarıyla kalktı. Havanın ısınması ve deniz kenarlarına akım bizi aslında birçok yönden faydalı olan güneş ışınlarına maruz bıraktı Melasma, deride güneş gören bölgelerde sonradan ortaya çıkan, kahverengi lekeler şeklinde kendini gösteren bir cilt hastalığıdır. Genellikle yüzün iki tarafı da etkilenir. En sık yanaklar, burun, alın ve dudak üzerinde görülür.
Daha çok kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olmakla birlikte (yüzde 90) nadiren erkeklerde de görülebilir. Ten rengi koyu olanlarda görülme riski daha yüksektir. Herhangi bir iç hastalık ya da organ işlevsizliğiyle ilişkisi yoktur. Nedeni bilinmemektedir. Güneş lekesi olan kişilerde tiroit sıklıkla görülebilir. Ancak güneş lekesi ve tiroit hastalıkları arasında kesin bağlantı kurulamamıştır.
Nedenleri nelerdir?
Melasmanın gerçek nedeni bilinmemekle birlikte, deriye renk veren melanosit denilen hücrelerin aşırı miktarda melanin
Genelde bu tip yazılar “Yaza fit girelim” olarak algılansa da ben genel anlamda vücudu sağlık açısından yaza hazırlamanın yollarını anlatacağım.
Hastalık ortaya çıkmadan önce gerekli önlemleri alarak kişinin sağlıklı kalmasının amaçlandığı check-up, hem yaşam süresi hem de kalitesi açısından önemlidir. Siz de yaza girerken check-up yaptırıp, sağlığınızı güvenceye alabilirsiniz.
Su, insan sağlığı için oksijenle birlikte ihtiyaç duyulan en önemli yaşam kaynağıdır. Vücudumuzun dengede kalmaya çalışması için hayati önem taşır. Oysa yaşam koşuşturmacasına dalıp su içmeyi unutuyor ya da susamayı bekliyoruz.
Genel bir çözücü ve taşıyıcı olduğundan, vücudumuzdaki biyolojik işlemlerin temelinde su vardır. Su miktarının azalması, yaşam kalitemizi etkileyecek rahatsızlıklara sebebiyet verebilir. Diğer yandan, organlarımız da su olmadan faaliyetlerini yerine getiremez ve verimli çalışamaz.
Günlük su ihtiyacı, kişinin sağlık koşulları, aktiviteleri ve yaşadığı iklim gibi farklı etkenlere bağlıdır. Normal koşullarda günde en az sekiz bardak su içmek (yaklaşık 2-2.5 l), ihtiyacınızı karşılayabilir. Susamayı beklemeyin. Belirli aralıklarla tüketmeye mutlaka özen gösterin.
Yeteri kadar içiyor muyum?
Yeterli sıvı alıp almadığımızı öğrenmenin en kolay yollarından biri, idrar rengine bakmaktır. Yeterince içiyorsak, idrarımız berrak ya da açık-soluk sarı olacaktır. Şayet renk koyu sarıysa, bu yeterli miktarda su
Yaz başlangıcına denk gelen ramazan boyunca özellikle 16 saat aç ve susuz kalınması, hava sıcaklığındaki artışa bağlı olarak vücuttan su kaybının fazla olması, metabolizmanın normal düzenini ve beslenme alışkanlıklarını etkiledi. Oruç tutarak aç kalmaya alışan bireylerde, Ramazan Bayramı’nın gelmesiyle, yemek yeme isteği artabilir ya da ramazan boyunca alışılan sahur yemekleri daha sonra gece yemek şeklinde sürdürülebilir.
Bundan dolayı, yeterli ve dengeli beslenme oruç tutarken olduğu gibi, yeme düzeninin normale döndüğü bayram sırasında da önem taşır. Yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması için esastır. Ama özellikle geçirdiğimiz bu zorlu dönemde daha büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle, dört besin grubunda bulunan çeşitli gıdalar yeterli miktarlarda alınmalıdır. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, peynir, kuru baklagiller, sebze, meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. gıdaların yeterli miktarlarda tüketilmesinde
Evde geçirdiğimiz bu günler psikolojimizin yanı sıra yeme alışkanlıklarımızı da oldukça değiştirdi. Bu süreç aslında stresin yeme durumunu tetiklediğini ve özellikle karbonhidrat içeren besinleri tüketme arzusunu artırdığını bir kez daha bize gösterdi. Bunda en büyük etkenlerin hareketsizlik ve sık tekrarlanan atıştırmalar olduğu kesin. Evde geçirdiğimiz bugünlerde yaşam tarzımızın bizler için uzun vadede farklı sağlık sorunlarına sebep olabileceğini de unutmayalım. Özellikle artan karbonhidrat ve enerji alımı bu dönemde kilo almamıza sebep oluyorsa lütfen dikkat!
İnsülin, pankreasta yer alan beta hücreler tarafından salgılanan ve kandaki glikoz seviyelerini düzenleyen bir hormondur. Glikoza tepki olarak salgılanan insülinin miktarı, kanda glikoz seviyesi yükseldikçe doğru orantılı bir şekilde artar. Besinler mide tarafından sindirildikten sonra enzimler tarafından parçalanarak, şekere dönüştürülürler. Ardından kana karışan şeker, insülin hormonu tarafından dengelenir. İnsülinin temel görevi, kanda aşırı
Koranavirüs salgınının tüm dünyayı olduğu gibi bizim ülkemizi de etkisi altına aldığı süreç anlaşılan çok kısa olmayacak. Bizler koronavirüse odaklanmışken, aslında hayat devam ediyor. Sağlığımızın genel durumu çok önemli hale geliyor. Çünkü bu amansız virüsle baş edebilmemiz için sağlığımızın iyi olması gerekiyor. Bahar yorgunluğu da bu dönemde bağışıklığımızı etkileyecek tablolardan biri.
İlkbahar, havaların ısınmaya başlaması ve doğanın uyanışıyla beraber, birçok insanın kendini daha iyi hissettiği bir dönemdir. Bunun yanında, azımsanmayacak bir grup, mevsim başında halsizlik, yorgunluk ve isteksizlik hissedebilir. Bahar yorgunluğu halk arasında sık kullanılan bir terim olup, iklim değişikliğinin vücutta yarattığı yorgunluk olarak tanımlanabilir.
Aslında birçok nedenin bir araya gelerek yarattığı tablodur. Yorgunluk hissinin yanında, uyku düzensizliği, iştah azalması, kas krampları, eklem ağrıları ve kadınlarda âdet düzensizliği gibi belirtiler olabilir. Halsizlik nedenlerinin başında meteorolojik etkiler gelir.
Mevsim geçişleri öncelikle