Tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını pek çok kişinin korku ve kaygılarını artırıyor. Kişilerin hayatına, vücut bütünlüğüne, inanç sistemlerine ve sevdiklerine yönelik bir tehdit oluşturuyor. Bununla birlikte, gündelik rutinin bozulması, değiştirilmesi, dışarı çıkamamak, iş, özel ya da sosyal hayatın kısıtlanması insanların duygu durumlarını olumsuz etkiliyor.
Koronavirüs salgınıyla eve kapanan Türkiye’nin sadece ruh hali ve tüketim alışkanlıkları değil, aile ilişkileri de değişti. Aile büyüklüğü arttıkça, eşler arasındaki ilişkinin de kötüye gittiği görüldü. Buna karşılık, karantinayla birlikte çocuklarla olan ilişkinin ise olumlu etkilendiği görüldü.
Tüm bu duygularla birlikte, evde kalmaya, sevdiklerimizi, toplumu korumaya ve normal hayata devam etmeye çabalıyoruz. Aynı zamanda bir evde, dar bir alanda, sokağa çıkmadan uzun zaman geçirmek de aile bireyleri arasındaki iletişimi zorlayabiliyor ve bu olumsuz duygularla baş edilemediğinde aile içi çatışmalara neden
Ramazan ayı toplumumuzun en özel zaman dilimlerinden biridir. Özellikle koranavirüs salgınının tüm dünyayı olduğu gibi bizim ülkemizi de etkisi altına aldığı bu döneme denk gelen bu ramazanda biz hekimlerin toplumumuza sağlık açısından öneriler getirme sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum.
Koronavirüsle mücadele edebilmek için güçlü bir bağışıklığa sahip olmalıyız. Güçlü bağışıklık dengeli ve düzenli beslenme gerektirir. Dört besin grubundan yeterli derecede beslenilmeli. Bunlar süt ve ürünleri, et grubu, sebze-meyve grubu ve tahıllardır. Bu gruplar içerisinde enfeksiyonla baş etme konusunda çok başarılı besinler var. Özellikle rengârenk çeşitli sebze ve meyveler çeşitli antioksidan ve lif içerikleri nedeniyle kıymetli.
Sahurda ağır yiyecekler tüketilmemesi, hızlı yenilmemesi, sıvı ihtiyacının birdenbire iftarda değil, sahura kadar olan süreçte yavaş yavaş karşılanması gerekmektedir.
Doktorla birlikte değerlendirilmeli
Yüksek tansiyon hastalarının ilaç kullanımı ve oruç tutmalarında
Koronavirüs salgının tüm dünyayı etkilediği bugünlerde yaşamını sürdürmeye çalışanların sosyal yaşamları da tümüyle etkilendi.
Tedbir amaçlı izlolasyon süreci nedeniyle kültür, sanat ve spor aktiviteleri iptal oldu, toplu buluşmalar ertelendi, pek çok iş yeri süresiz kepenk indirdi ve çoğu kişi de evden çalışma sistemine geçti.
Özellikle sosyal medyada yayılan pek çok haber ve görüntü ise bireylerdeki kaygı ve panik duygusunu tetikledi.
Hem kendileri hem de sevdikleri için endişelenen bireyler, salgın tehdidi sürecini ruhsal anlamda en az zararla atlatmanın yollarını aramaya başladı.
Koranavirüs salgınının tüm dünyayı olduğu gibi bizim ülkemizi de etkisi altına aldığı süreç anlaşılan çok kısa olmayacak. O zaman bizler koronavirüse odaklanmışken aslında hayat devam ediyor. Sağlığımızın genel durumu çok önemli hale geliyor. Çünkü bu amansız virüsle baş edebilmemiz için sağlığımızın iyi olması gerekiyor. Bunun için:
1-Hareket
Yaşınıza uygun fiziksel aktiviteyi her yaşta yapmanız çok önemli. Unutmayın ki atalarımızın dediği gibi, “işleyen demir ışıldar”. Bu da bedeniniz için egzersiz yapın anlamına geliyor. Egzersizin ne olacağını yaşınıza ve kapasitenize göre ayarlayın.
Evde olduğumuz bu günlerde bulunduğumuz ortama uygun egzersizler yapmamız çok önemli.
Solunum egzersizleri önemli
Üç ay veya daha uzun süreli olan hastalıklar kısaca kronik hastalık olarak adlandırılıyor. Ömür boyu tedavi gerektiren bu hastalıklar kişinin yaşan kalitesini doğrudan etkileyen hastalıklar arasında yer alırken, düzenli tedaviyle hastanın yaşam kalitesi belirli bir seviyede tutuluyor.
Kronik hastalıklar nelerdir?
Hipertansiyon
KOAH hastalığı
Şeker hastalığı
Kalp/damar hastalığı
Bağışıklık sistemi düşük
Kronik akciğer hastalığı
Bu başlıktaki amacım koronavirüsün hayatımızın tehlikeli bir parçası olduğunu kabullenmek ve birlikte yaşamayı öğrenmek. Koronavirüse karşı en etkili yöntem ‘14 gün karantina’ kuralına mutlaka uymak ve önerilen 14 önlemi kesinlikle uygulamakGeçen haftaki yazıma “Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsle mücadele ederken özellikle bu konuda açıklama yapmaktan kaçındım, çünkü bence doğrusu Sağlık Bakanlığımızın koronavirüs bilimsel danışma kurulunun açıklamalarını ve önerilerini takip etmektir. Özellikle de görsel ve yazılı basının bu konuda çok hassas davranması gerektiğine inanıyorum’’ diye başlamıştım. Bugün de aynı noktadayım.
Yazının başlığını yazarken amacım aslında bunun hayatımızın hoş olmayan, tehlikeli bir parçası olduğunu kabullenmek ve birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini vurgulamaktı. O zaman ne yapacağız? Bunlar artık yüzlerce kez anlatıldı, ama sorun bizlerin bunu kabullenmeyip, farklı arayışlara girmemizden kaynaklanıyor.
Burada sosyal medyanın hepimiz
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsle mücadele ederken özellikle bu konuda açıklama yapmaktan kaçındım, çünkü bence doğrusu Sağlık Bakanlığımızın koronavirüs bilimsel danışma kurulunun açıklamalarını ve önerilerini takip etmekti. Özellikle de görsel ve yazılı basının bu konuda çok hassas davranması gerektiğine inanıyorum.
Fakat konu virüs olunca ve tek mücadele gücümüz bağışıklığımız olduğu için genel anlamda bağışıklığımız hakkında bilgi vermek istedim.
Vücudumuzda öğrenebilme, düşünebilme ve hafızasında saklama kapasitesinde iki tane sistem var; biri beyin, diğeri de bağışıklık sistemi. Bağışıklık sistemi, genetik olarak var olan, atalarımızdan aktarılan bilgimizi kullanıp, karşılaşılan bir mikroba, yabancıya karşı bu bilgiyi işleyip, işledikten sonra sadece mikrobun olduğu bölgeye odaklanarak savaşan, yok edinceye kadar yılmadan uğraşan ve bu deneyimini unutmayıp saklayan, her yeni durum için bu deneyimini de kullanarak yeni bir yanıt üretebilen bir sistemdir.
Bağışıklık sistemi canlıyı dışarıdan gelen her
İnme basitçe beynin damarsal sebeplerle bir kısım işlevini kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Genellikle halk arasında felç olarak da tanınır. İnme (felç), beyin kan akımının bozulması sonucu oluşur. Nasıl ki kalpte bu olay olursa kalp krizi diyoruz. Buna da bir yerde beyin krizi diyebiliriz. Bozulan kan akımı sürekli olursa beyin hücreleri canlılığını koruyamaz ve kalıcı beyin hasarı oluşur. Bunun adına da inme (felç) diyoruz.
İnme nasıl olur?
İnmenin iki tipi vardır:
İskemik (kan azlığına bağlı) inme: Beyinde enfarktüs sonucu oluşur. Mekanizma kalp krizine benzer. Bilindiği gibi kalp kası hücreleri uzun süre kansız kalırsa kalp krizi oluşur. Beyindeki enfarktüs de değişik nedenlerden dolayı beynin kan damarlarının tıkanması ve böylece beynin beslenmesi bozulduğu zaman olur. Damarın tıkanması beynin kendisine ait olan damarlardaki aterosklerozdan (damar kireçlenmesinden) dolayı daralıp tıkanması sonucu olabileceği gibi vücudun değişik yerlerinden gelen pıhtıların beyne kan getiren damarlar yoluyla beyne gelip beyni besleyen damarları tıkaması sonucu da olabilir. İskemik inmeler tüm inmelerin