Erken teşhisle yüzde 90 başarı

17 Mart 2009

Erken dönemde saptanırsa kalın bağırsak ve rektum kanserinin tedavisinde başarı oranı yüzde 90’larda. Erken teşhis için düzenli olarak tarama testleri yaptırmak, korunmak için de doğru beslenme şart


Mart ayı bütün Amerika’da “bağırsak kanseri bilinçlenme” ayı olarak geçer. Bu her yıl böyledir, nereye baksanız bağırsak ve rektum kanseri yani kolorektal kanser ile ilgili bir yazı, bir uyarı, bir resim görürsünüz.
Çeşitli tıbbi dernekler ve sivil toplum örgütleri tarafından desteklenen bu çalışmalarla halk, kalın bağırsak ve rektum kanserinin nasıl geliştiği, tedavisi ve korunma yolları konusunda eğitilmektedir. Aslında çok da haklılar bağırsak ve rektum kanseri riskini azaltmak ve olası bir kanseri erken yakalamak için yapılabilecek çok şey var. Op. Dr. Hovsep Hazar’dan bu konu hakkında aydınlatıcı bir yazı yazmasını rica ettim. Yazdıklarını aynen aktarıyorum.
Kalın bağırsak ve rektum kanseri, kanser ölümlerine yol açan hastalıklar arasında ikinci sıradadır. Kısaca kolorektal kanser olarak adlandıracağımız bu hastalıkta toplumun bilinçlenmesi sonucunda çok önemli iki hedefe ulaşmak amaçlanmaktadır. Birinci hedef kanserleri erken evrede yakalamaktır. İkinci hedef ise

Yazının Devamı

Ergenlikte doğru beslenmek önemli

12 Mart 2009

Hep dikkat ediyorum da ergenlik denen dönem, yani insanların büyüme yaşları beslenme bakımından pek üstünde durulan bir dönem olmuyor. Diyetisyene gelen kişilere baktığımda ise bunların çoğunun erişkin yaşlarda olduğunu görüyorum. “Benim çocuğum gelişme çağında, sağlıklı beslenmesi için önerileriniz var mı?” diye diyetisyene gidenler pek az. Zaten çoğu kişi hâlâ diyetisyenleri sadece zayıflamaya yardımcı olacak biri olarak görüyor, onların aslında sağlıklarının çok önemli bir yardımcısı olduğunu düşünmüyor. Oysa diyetisyenler sağlıklı beslenme bilincini öğretip uygulatarak, kişilerin sağlıklarını korumakta danışmaları gereken en önemli yol göstericilerinden biri aslında.
Hem insanın içini ısıtan gülümsemesi ve sempatik yaklaşımları, hem de pırıl pırıl giyinişi ve bitmez tükenmez enerjisiyle kısa sürede İntermed’in en sevilen kişilerinden biri haline gelen diyetisyenimiz Müge Başer’e ergenlik döneminde beslenme konusunda önerilerini sordum. İşte Başer’in anlattıkları:
Hastalık riski artar
Ergenlik, büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu, çocukluktan erişkinliğe geçişi kapsayan dönemdir. Dünya Sağlık Örgütü 10-19 yaş grubunu ergenlik çağı olarak tanımlamaktadır. Ergenlik

Yazının Devamı

Yaş ilerledikçe neler değişir?

10 Mart 2009

İnsan vücudunda yaşlanmayla birlikte belirgin değişiklikler olur. Görme ve işitme kayıpları olur, vücuttaki yağ oranı artar, su miktarı azalır


Her organizma birçok değişikliğe uğrayarak yaşlanır. Bilim adamları insanların neden yaşlandığı konusunda çeşitli teoriler geliştirdi, ancak bunların hiçbiri tam kanıtlanamadı ve herhangi biri yaşlanmanın tek başına sebebi olacak gibi görünmüyor.
Bazı teoriler daha akla yatkın gelmekte. Örneğin programlı yaşlanma teorisinde bir türün yaşlanma hızı o türün genleriyle önceden belirlenir. Genler hücrelerin ne kadar yaşayacaklarını belirler. Serbest radikal teorisinde ise hücrelerin kimyasal reaksiyonların yol açtığı zararın birikmesi nedeniyle yaşamlarını bir zaman sonunda artık sürdüremezler. Bu kimyasal reaksiyonlar sırasında serbest radikaller adı verilen toksinler üretilir. Yaşla beraber hücreler normal işlevlerini yitirinceye veya ölünceye kadar gittikçe daha fazla hasar oluşur. Sıklıkla bahsettiğimiz antioksidanlar da bu serbest radikallerle savaşıp, onların hücre seviyesindeki zararlı etkilerini ortadan kaldırmaya çalışan maddelerdir.

Vücuttaki değişiklikler İnsan vücudunda yaşlanmayla beraber belirgin değişiklikler oluşur.

Yazının Devamı

Giritliler ve Eskimolar neden uzun yaşar?

5 Mart 2009

Doğma büyüme Emirganlı olduğum için olsa gerek, ben en çok istavriti severim. Geçenlerde bir gün Zuhal ile İstinye’den Yeniköy’e doğru giderken yolun sağında yeni bir balık restoranı gördük. Sevgili Ursula ile Aydın’ın, yıllardır zarafetle lezzetin uyumunu ustaca kaynaştırdıkları, Swiss Cafe’nin hemen yanında. Adı “Kavak Balıkçısı”, yeni açılmış. Bir deneyelim dedik.
Daha otoparktan başlayan sıcacık bir ilgi. Sahibi Hakan Bey’miş, hemen sohbete başladık. Değişik ve çok güzel mezeler ve ustasınca kızartılmış İstavrit. İstavrit deyip geçmeyin, bu dünya lezzetlisi küçük balığı hem yeterince sulu bırakıp, hem de gevşetmeden kızartabilmek ciddi denizci alışkanlığı ister. Hesap kırmızı şarap dahil çok makuldu.
Yolunuz Boğaz’a düşerse uğrayın
İkinci gidişimizde değişik bir balık kavurma ve biberli levrek sarmayla tanıştık, harika... İstavrit gene nefis, hesap yine çok makul. Normalde çoğu lokanta ilk gidişte hesabı küçük tutar, sonra her gidişte artar o hesap ne hikmetse.
Pazar akşamı yine oradaydık, mezeler yine taptaze, masada gözümüzün önünde Hakan Bey’in nefis bir elma sirkeli hamsi hazırlayışı, cidden çok leziz. Balıklar ise yine tam kıvamında, ustasınca, ustaca pişirilmiş.

Yazının Devamı

Huzursuz bacak uykusuz bırakıyor

3 Mart 2009

Uyku problemlerinin en önemli nedenlerinden biri “Huzursuz bacak sendromu”dur. Hastalar şikâyetlerini genellikle tarif edilemeyen bir huzursuzluk hali olarak tanımlar

Dekorasyonumuzun tamamlanması ve yeni sistemlerimizin devreye girmesinden sonra Nöroloğumuz Dr. Dilara Nuzumlalı’nın odası benim odamın hemen yanına geldi. Ben İntermed’e sabahın erken saatlerinde geldiğimden, odasına geçerken onu kolayca yakalıyorum ve sık sık sohbet edebiliyoruz artık. Uyku üzerine konuşuyorduk, söz “huzursuz bacak sendromu”na geldi. Pek önemsenmeyen, ama bazen ciddi huzursuzluklara yol açan bu durumu, Nörolog Dr. Dilara Nuzumlalı’dan dinleyelim:

Yakınmalar gece artar
İyi bir gece uykusu sağlıklı bir yaşam için büyük önem taşır. Uyku problemlerine yol açan pek çok neden vardır. Bunlardan biri de “Huzursuz bacak sendromu”dur.
Uyanıklıkta ve özellikle de istirahat sırasında ortaya çıkan bu durum, uykuya dalmanın uzamasına ve / veya gece içinde de ortaya çıkarak uykunun sürdürülmesinde zorluğa yol açar. Gün içinde kişinin herhangi bir aktivitede bulunmadığı dönemlerde de ortaya çıkabilir. Bu tabloda; kişi bacaklarındaki huzursuzluk ve rahatsızlık hissi nedeniyle karşı konulması mümkün

Yazının Devamı

Yumurtaya iade-i itibar

26 Şubat 2009

Araştırmalara göre eğer günlük kolesterol alımı sınırları içinde hesaplanarak yenilirse, yumurtanın pek de öyle korkulacak bir yiyecek olmadığı kanıtlandı

Geçen gün sevgili dostum Dara Azeri ile kahvaltı ediyorduk, Emirgan’da Mehtap Kafe’de. Menemen söyledim. “Yapma yahu, sen yumurta yiyor musun? Aylar var ki ağzıma koymadım” dedi. Uzun bir yumurta sohbetine girdik. Daha doğrusu ben anlattım, o da kibarlığından sabah sabah dinledi beni. Daha önce de yazmıştım, yumurta, eğer günlük kolesterol alımı sınırları içinde hesaplanarak yenirse, pek de öyle korkulacak bir yiyecek olmadığını kanıtladı son yıllarda.
14 yıl süren araştırma
1980’lerin sonlarına doğru yumurtadaki kolesterolün damarları tıkadığına karar verilmiş ve yumurta kara listeye alınmıştı. Son zamanlardaki araştırmalar yumurta ile ilgili, hep yumurta lehine bulgular serdi gözler önüne. En önemli araştırma olarak ise 117 bin hemşirenin 14 yıla kadar izlenmeleri sonucunda, haftada bir yumurta yiyenler ile günde bir yumurtadan fazla yiyenler arasında kalp hastalığı riski yönünden bir fark olmadığı sonucuna varıldı.
Yumurta yüksek bir besin değerine sahip, mükemmel kalitede protein içeriyor, orta boy bir yumurtanın

Yazının Devamı

Riskli bebekler

24 Şubat 2009

Anneye bağlı etkenler, hamilelikte veya doğum sırasında yaşanan sorunlar nedeniyle nörolojik açıdan gelişme geriliği görülebilecek bebeklere ‘riskli yenidoğan’ denir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi yanıt alınır. Aileyi bilgilendirip tedaviye katılımını sağlamak gerekir

Geçen haftalarda Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Nur Aydınlı ile Çocuk Gelişim Uzmanı Emine Eraslan’ın birlikte hazırladığı bebeklerin ilk bir yıldaki gelişmeleri ile ilgili anlattıklarını yazmıştım. Nur Hoca, “Bir de ‘Riskli bebek nedir’ onu anlatalım, çok kişi ne olduğunu pek bilmiyor” dedi. Haklıydı, hakikaten adı bilinen, fakat önlemleri ve nelere dikkat edilmesi gerektiği pek bilinmeyen bir konuydu bu. Bu konuda Prof. Dr. Nur Aydınlı’nın verdiği ilginç bilgileri aynen aktarıyorum:

Hangi bebeklere ‘riskli yenidoğan’ denir?
Gebelik, doğum veya yenidoğan devresinde karşılaşılan bazı kalıtsal, çevresel etmenler bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilir. Öyküsünde herhangi bir olumsuz çevresel veya biyolojik etmen bulunan ve nörolojik açıdan gelişme geriliği görülebilecek bebeklere riskli yenidoğan denmektedir.

Bebekler için nörolojik açıdan risk etmenleri nelerdir?

Yazının Devamı

Damar sertliği yalnız kalpte olmaz

19 Şubat 2009

Damar sertliği vücudun her yerinde görülebilir. Bacaklara kan götüren atardamarların daralmasında belirti, yürürken ortaya çıkan ağrıdır. Sigara içenler, şeker, hipertansiyon hastaları yüksek risk altındadır

Kuruluşumuzun 6. yılında Dr. Üstün Çelikler aramıza katılmıştı. Diğer bir hesapla, tam 21 yıldır İntermed’de beraberiz. Onun ince espri anlayışı ile yaptığı taklitleri ve olayları, ülkemizin çeşitli yörelerinin aksanı ve yorumu ile anlatışı, bizim günümüzün bir parçası oldu.
Başımız sıkıştığında hepimizin danıştığı, her konuda bilgi ve ilgi sahibi, çok özel bir kişi. Kendisi dahiliye uzmanı olduğu için check - up hastalarımızın çoğunun muayenesini o yapar. Geçenlerde “damar sertliği dendi mi herkes kalpte olursa önem veriyor, bacakları pek önemsemiyor” diye dert yanıyordu. O zaman, “Bu konuyu anlat da önemi anlaşılsın” dedim. İşte Dr. Üstün Çelikler’in kalp dışı damarlarla ilgili anlattıkları:
Damar sertliği sistemik bir hastalıktır, yani vücudun her yerinde görülebilir. Bir yerde olan damar sertliği az ya da çok, bütün vücuttaki diğer atardamarlarda da vardır. Her organın atardamarına ait damar sertliği farklı belirtiler verir. Bacaklarımıza kan götüren atardamarların

Yazının Devamı