1. PARAZİT
Cannes’da Altın Palmiye kazanan ilk Güney Kore filmi olurken dikkatleri üzerine çeken Parazit, ülkedeki sosyoekonomik sınıf farkını, usta yönetmen Bong Joon-ho’nun mükemmel kurgulanmış bir sinema diliyle anlatmasıyla, bu önemli festivalde ödül getirmişti. Filmin en etkileyici yönü, sosyal bir problem üzerinden farklı türleri çarpıştırmasında yatıyor. İtalyan Yeni Gerçekçiliği veya Fransız Yeni Dalga sinemasının kodlarını, Hollywoodvari şiddet ve gerilim öğeleriyle buluşturuyor.
2. ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ
‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’ son yılların en güzel aşk filmlerinden. 1770’lerde, iki kadın arasında yaşanmış bir aşkı, olağanüstü duyarlılıkta anlatıyor. Fransız kadın yönetmen ve senarist Céline Sciamma ve yine kadın görüntü yönetmeni Claire Mathon, duyguyu seyircinin kalbine aktaran sahneler sunuyor. Her film karesi, dönemin tablo renklerini yansıtan sanatsal bir çalışma gibi.
3. THE IRISHMAN
Netflix’te gösterime giren ‘The Irish Man’, Martin Scorsese’in yönettiği Robert De Niro, Joe Pecci, Al Pacino ve Harvey Keitel gibi efsane oyuncuları bir araya getiren, 204 dakikalık bir dönem filmi. Scorsese, başyapıtları ‘Sıkı Dostlar’ ve ‘Casino’ zamanlarına geri dönüş yapmış. 50’li yılların başından başlayarak 90’lı yılların sonuna uzanan zaman diliminde, mafya tetikçisi Frank Sheeran’ın (Robert De Niro) anılarını anlatıyor. Scorsese, çoktandır hasret kaldığımız üslupta bir mafya hikâyesini anlatırken, karakterlerini yaşlılıklarına kadar izliyor. Arka planda, yakın tarihin önemli olaylarına devlet-mafya ilişkisi giriyor.
4. ACI VE ZAFER
Pedro Almadovar, son filmi ‘Acı ve Zafer’de, yaratıcılık krizi yaşayan Salvador Mallo adlı bir yönetmeni anlatıyor. Sağlık sorunları nedeniyle acılarıyla cebelleşen, haplara teslim olmuş, orta yaşlardaki Mallo, eski bir filminin sinematekte yeniden gösterilecek olması nedeniyle hafiften bir silkinir. Almadovar’ın kendi yaşamından esintiler taşıyan, son yıllardaki en özgün yapımı. Banderas’ın yönetmen karakterinde. En iyi performanslarından birisi.
John Wick filmleri, son yılların altın yumurtlayan tavuğu. İlk film, 20 milyon dolar yatırıma 88 milyon kazandırdı. İkincisi, 40 milyon yatırıma 144 milyon dolar getirdi; üçüncüsünün getirisi de tam tamına 330 milyon dolar. ‘Matrix’ serisinin aksiyon sahnelerini kurgulayan Chad Stahelski’nin, Keanu Reeves ile şekillendirdiği bir proje. Aksiyon sahnelerindeki dövüş koreografisi çok zengin, Bruce Lee filmlerinden Matrix’e kadar uzanıyor, yer yer gotik bir atmosfer hâkim. Yönetmenin, Matrix serisinin aksiyon koreografı olduğunu unutmayalım.
10. ROCKETMAN
Elton John’ın kariyerinin başlangıcını ve yükselişini anlatan müzikal biyografi ‘The Rocketman’ tam bir rock opera havasında akıyor. Yaşanan anlara iliştirilen bir şarkı, abartılı kostümler ve sahne performansları, rock dünyasının ışıltılı dünyasını capcanlı sunuyor. Bunların ardında ise tam tersi bir insan var: sevgi arayışı içinde, acı çeken, yalnız bir şarkıcı portresi.