Mevsimler gelip geçiyor ve değişen hava koşullarıyla cildin ihtiyaçları da farklılık gösteriyor. Üstelik sadece havayla değil, içinde bulunduğumuz yaş, cilt tipi ve durumuyla da değişkenlik gösteriyor. Bu nedenle cilt bakımı dendiğinde kişiye özel bir program önem arz ediyor. Ancak belirli çerçeveler, her birimiz için aynı önemi taşıyor. Öte yandan, sürekli bir değişim içinde olan ve kendini yenileyen teknolojiyle arzu edilen cilde sahip olmak, gün be gün kolaylaşıyor. Bu yadsınamayacak destekle, bizlerin atacağı istikrarlı adımlar, en değerlimiz cildimizi korumayı kolaylaştırıyor. Bu nedenle bu yazımda yıllık cilt bakım ritüelini oluşturan temel taşları alt alta koymak ve sizlere sunmak istedim.
Yaz mevsiminden taze çıkmış, oldukça yorulmuş, nemsiz kalarak kurumuş ve neticesinde yeni lekelerle boğuşmak zorunda kalmış ciltler için en iyi ödül bitkisel peeling, yani soyma olacaktır.
Bu işlem, birçoğunuzda tedirginlik uyandırıyor. Ancak yanlış yapılan ya da yanlış zamanlarda uygulanan her yöntem başarısızlıkla ve hatta istenilmeyen etkilerle sonuçlanıyor.
Peeling işleminin amacı, cildin en üst tabakasında yapılan bir soyma işlemidir ve bu şekilde lekeleri, akne izleri ve ince
Çok kısa bir zaman öncesine kadar sıcağın, kumların, denizin ve güneşin tadını çıkarırken, bugünlerde çoktan gelmiş bir sonbahara hazırlamaya çalışıyoruz kendimizi. Yani hayatımızı, ruh halimizi, cildimizi, saçımızı ve aslında daha birçok şeyi. İşte bu kadar çok fark ettiriyor her bir mevsimin gelişi ve doğal olarak da gidişi. İster ruh haliniz, ister cildiniz, ister saçınız olsun, mevsim geçişlerinde her bir parçamız da bu düzene fark etmeksizin ayak uyduruyor ve birtakım değişiklikler yaşıyor. Bizlere düşense bu doğal döngüyü kabule geçmek ve gereken hazırlıkları yapmak. Kısaca yağmura şemsiyesiz yakalanmamak.
Geçtiğimiz haftaki yazımızda cildi sonbahara nasıl hazırlayabileceğimiz üzerine konuşmuştuk. Bu hafta ise konumuz, sonbahara hazırlanması gereken bir diğer en değerlimiz saçımız. Gelin güzelliğin tamamlayıcısı saçlar için ne gibi hazırlıklar yapabiliriz, onları değişen mevsim şartlarına nasıl hazırlayabiliriz bir göz atalım. İşte detaylar…
Yapı taşı: Keratin
Saçımız, keratin adı verilen, kopmaya, aşınmaya ve zorlanmalara dayanıklı protein moleküllerinden oluşur. Saça uygulanan işlemler (fön, boya vb.), çevresel faktörler ve yaşın ilerlemesiyle, yapısında bulunan keratin
Yaz mevsiminin vazgeçilmez ritüeli olan güneş, deniz ve havuz, beraberinde birçok cilt problemini tetikliyor. Bedensel ve ruhsal sağlık açısından pozitif etkileri yadsınamaz güneş ışınlarına olan maruziyetin dozu birazcık şaştığında, yarar-zarar pusulası da yön değiştiriyor ve cilt, bu çevresel faktörler sonucu birtakım değişiklikler gösteriyor. Bunların başında nemsiz kalmış, kurumuş bir ciltle, farkında olmadan edinilen, uğraştırıcı lekelenmeler geliyor.
Bu nedenle yaz mevsimini geride bıraktığımız şu günlerde, cildimizi yakın mercek altına almanın vakti geldi. Yakıcı sıcaklar, kum, güneş ve tatil faslı sona erdi. Şimdi cildimizle ilgilenme zamanı, çünkü yıpranan cildi bir de sonbahara hazırlamamız gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak yazdan geriye kalan hasarı minumuma indirmeli ve cildin mevsim şartlarına ayak uydurabilmesi için ona yardımcı olabilmeliyiz.
Neyse ki elimizde bu süreç için destekleyici üç kuvvetli silahımız mevcut: Peeling, mezolifting (yüz mezoterapisi) ve nem maskesi.
Oldukça faydalı bu üç silahşörler, yazdan sonbahara geçerken cilt için hayat kurtarıcı nitelikteler. İşte detaylar...
Peeling
Güneş ışınlarına maruziyetle tetiklenen erken yaşlanma
‘Güzel Kokmak Da Güzelliğin Bir Parçasıdır’ başlıklı, geçtiğimiz hafta yayımlanan yazımın ilk bölümünde sizlere parfümlerin varoluş hikayelerinden ve geçmişten bugüne insan hayatındaki öneminden bahsetmiştim. Bugünkü yazımdaysa işinize
yarayacak, pratik bilgiler vereceğim. İşte parfümle ilgili farkındalık yaratacak bazı ipuçları...
Doğru parfüm efsanesi
Halk arasında ‘doğru parfüm’ olarak bilinen yanlış bir algı var. Burnun altında, cilde uyumlu parfüm ve kaliteli parfüm arayışları vardır. Çünkü doğru parfüm denildiğinde sorulması gereken en güçlü iki soru cevapsız kalır: ‘Neye göre?’ ve ‘Kime göre?’... Bu nedenle sizi en iyi temsil ettiğini düşündüğünüz koku, asıl odaklanılması gereken noktadır.
John Oakes’ın çok güzel bir sözü vardır: “Parfüm seçerken ilk bakışta aşka düşülmemesi gerekir. Çünkü bu bazen hayal kırıklığı yaratır. Şaşaalı ambalajlar, gözalıcı şişeler ve ünlü isimler o parfümü sizin hayatınızın aşkı kılmaz. Önemli olan bir parfümün üzerinizde ansızın bir etki bırakması, bir anda bütün çanları çaldırması ve sizi baştan çıkarmasıdır.” İşte bu, sizin ruhunuzun tanıdıklığa göz kırpışıdır. Sizi anlatandır. Sizden parçalar taşıyan ve sizi en iyi taşıyandır. Çünkü parfüm
Geçtiğimiz sene bugün, güzel kokmanın da güzelliğin bir parçası olduğunu anlamaya başladığım günlerin ilkiydi. Parfümün varoluş serüveninin başladığı ülkede, Fransa’da ünlü bir parfüm okulunda, dünyanın dört bir yanından gelen parfüm severlerle, kokuların gizemli dünyasına giriş yaptık. Yoğun bir eğitim sürecinden geçerek parfümü parfüm yapan bileşikleri tanıma, koklama ve yeni kokular keşfetme şerefine nail olduk. Bu gizemli ve keyifli yolculukta edindiğim bilgi ve deneyimleri hem hatırlamak hem de sizlerle paylaşmak istedim. Bugünkü konumuz, duyularımızı harekete geçiren güzel kokular ve varoluş öyküleri. Gelin siz de bu sihirli hikayenin bir parçası olun ve kendinizi mis gibi kokan bu dünyanın derinliklerine bırakın.
Parfümün doğuşu
Aslen ‘Through smoke and burn’ sözleriyle ifade edilmiş olan ve Latince’de ‘kokulu duman’ olarak bilinen, doğuşu 6 bin yıl öncesi Mezopotamya’sına dayanan, kâh tanrılara gönderilen bir hediye olduğuna inanılan, kâh tanrıların teri olduğu felsefesiyle yola çıkılan, ilk olarak aromatik materyallerin ve kokulu yağların yakılmasıyla can bulan parfüm, koskoca bir geçmişe sahiptir. Eski zamanlarda tanrılarla insanlar arasındaki iletişim aracıdır.
Modern milat
Güzel bir cilde sahip olabilmek kadar, sahip olunan güzelliği koruyabilmek ve yarınlara en sağlıklı şekilde taşıyabilmek gerekir. Genç ve güzel bir cilt, güzelliğin mihenk taşlarını oluşturur; çünkü genç bir cilt, güzelliğe eşittir. Lakin geçen yıllar ve alınan yaşlar, güzelliğin üzerindeki kara bulutlar gibidir.
Tüm hayat zaten güneşle bulutlar arasındaki doğal döngüde gizli değil midir? Öyleyse kadere küsmek mi gerekir? Yoksa şemsiyemizi açıp hazırlıklı olmayı mı gerektirir? Öğrenmek ve özümsemek için geldiğimiz bu hayatta, görselimizi ve güzelliğimizi önemsiyorsak, özenli bir çiftçi misali sahip olduğumuz toprağa sahip çıkmalı, gerekli özeni göstermeli, onun ihtiyaçlarına cevap vermeli ve doğru tohumlarla ekim yapıp hasat vakti güvenle ve keyifle seyredebilmeliyiz aynadaki el emeği göz nuru kendimizi. Zira cilt, toprak gibidir. Ektiğini biçeceğini öğretmeye yeminlidir.
Bakımsız toprak verimini yitirir
Toprağın oluşumunda dahi etkileyici faktörler vardır. Cildimiz de bu etkileşimlerden payını alır. Genetik faktörler de bir numaralı sığınağımızdır. Ancak biliniz ki; sağlık, güzellik ve muhabbet, mutlak bir beden-ruh iş birliği gerektirir. O kadar ki tüm genetik kodunuzda değişiklik
Son yıllarda en popüler besin takviyelerinden biri haline gelen Koenzim Q10, bir diğer adıyla Ubiquinone, sağlığa ve cilde sağladığı katkılarla gerçekten de yakın markaj altına alınması gereken, önemli, doğal ve marifetli bir bileşen. Vücudumuzda ve birçok yiyecekte doğal olarak bulunan Koenzim Q10, dengeli ve çeşitli beslenmeyle vücuda alınabileceği gibi, takviye olarak kapsülle yahut dışarıdan kremler, losyonlar veya serumlarla da uygulanabilir. Sağlıklı bir beden ve güzel bir cildin kapısını aralayabilen bu mucizevi maddeyi daha yakından tanıyalım.
Vücudumuzda kalp, karaciğer, böbrekler ve pankreas başta olmak üzere, her hücrede doğal olarak bulunan ve asli görevi besinlerin enerjiye dönüştürülmesi olan protein yapısında bir bileşiktir ve maalesef yaşın ilerlemesiyle bu değerli molekül giderek azalır.
Azalmasına neden olan faktörler
Yaşlanma, hipertiroidizm, statin kullanımı (kolesterol seviyelerini kontrol altında tutmak için kullanılan bir ilaç çeşidi) ve şiddetli egzersiz azalmasına neden olan faktörlerdendir. Özellikle beslenmeniz yeterli ve dengeli değilse, Koenzim Q10 içeren tamamlayıcı maddelerin kullanımı hem sağlığınız için hem de cilt güzelliğiniz için çok yararlı
Fransızca kökenli bir kelime olan selülit, tıbbi açıdan hastalık olarak kabul edilmez. Sadece derinin düzgün görüntüsünün değişimine neden olan kozmetik bir bozukluktur. Kadınların yüzde 90 gibi büyük bir çoğunluğunu etkileyen bu sorun, bilim dünyası tarafından çok ilgi görmemiş ve herkesin kabul ettiği tedavi yöntemleri oluşamamıştır.
Buna rağmen, bir alan yaratılarak büyük bir pazar kuruldu ve gittikçe daha fazla para harcanmaya başlandı. Peki, özellikle yaz mevsimlerinde kadınların korkulu rüyası olan portakal kabuğu görünümündeki bu estetik bozukluk kontrol altında tutulabilir mi? Tetikleyici faktörler nelerdir? Tedavi yöntemleri var mı? Etki dereceleri nedir? Gelin, hep birlikte inceleyelim.
Tetikleyici faktörler
Cinsiyet, ırk (beyaz kadınlarda daha fazla), yağ dokusu dağılımı, beslenme şekli (yağ ve karbonhidratların fazla tüketildiği diyet), yetersiz fiziksel aktivite, genetik polimorfizmler, sigara ve alkol tüketimi, hormonal bozukluklar ve gebelik, selülite neden olan faktörlerdir.
Kadınlarda daha sık
Selülit erkeklerde daha nadir görülür çünkü deri altı yağ dokusunda; kadınlarda dikey, erkeklerde ise çapraz şekilde yerleşmiş fibroz şeritler bulunur. Erkek derisinde; dermis ve