‘Güzel Kokmak Da Güzelliğin Bir Parçasıdır’ başlıklı, geçtiğimiz hafta yayımlanan yazımın ilk bölümünde sizlere parfümlerin varoluş hikayelerinden ve geçmişten bugüne insan hayatındaki öneminden bahsetmiştim. Bugünkü yazımdaysa işinize
yarayacak, pratik bilgiler vereceğim. İşte parfümle ilgili farkındalık yaratacak bazı ipuçları...
Doğru parfüm efsanesi
Halk arasında ‘doğru parfüm’ olarak bilinen yanlış bir algı var. Burnun altında, cilde uyumlu parfüm ve kaliteli parfüm arayışları vardır. Çünkü doğru parfüm denildiğinde sorulması gereken en güçlü iki soru cevapsız kalır: ‘Neye göre?’ ve ‘Kime göre?’... Bu nedenle sizi en iyi temsil ettiğini düşündüğünüz koku, asıl odaklanılması gereken noktadır.
John Oakes’ın çok güzel bir sözü vardır: “Parfüm seçerken ilk bakışta aşka düşülmemesi gerekir. Çünkü bu bazen hayal kırıklığı yaratır. Şaşaalı ambalajlar, gözalıcı şişeler ve ünlü isimler o parfümü sizin hayatınızın aşkı kılmaz. Önemli olan bir parfümün üzerinizde ansızın bir etki bırakması, bir anda bütün çanları çaldırması ve sizi baştan çıkarmasıdır.” İşte bu, sizin ruhunuzun tanıdıklığa göz kırpışıdır. Sizi anlatandır. Sizden parçalar taşıyan ve sizi en iyi taşıyandır. Çünkü parfüm bir nevi imzanızdır.
Parmak iziniz gibidir
Her cilt tipinin florası farklıdır bu nedenle parfümlerin tenle buluştuğu andan itibaren dışarıya yayacakları kokular da farklılık gösterir. Bu yüzden parfüm parmak iziniz kadar eşsiz ve benzersizdir. Sadece size özeldir.
Fransa’da parfümle ilgili aldığım eğitim esnasında öğrendiğim bir diğer değerli bilgiyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Etrafımızı saran binlerce koku ya da parfüm bileşikleri içinde birinden diğerine geçip, hangisi en beğendiğimiz diye düşünürken, burnumuz çoktan yorgun düşer ve kokuları ayırt edemez hale geliriz. Burun yorulması adını verdiğimiz bu durumdan kurtulmak için burun mukozasının o ana kadar alınan koku moleküllerinden temizlenmesi gerekir. Mukozanın koku moleküllerinden temizlenmesi için değişik yöntemler önerilir ve bunun başında kahve gelir. Ancak tek tip koku molekülünden oluşan kahve de mukozanın tekrar bir çeşit molekülle kaplanmasını ve dolayısıyla kokuda algı farklılığına sebebiyet verir. Bunun yerine temiz hava solunması, dirsek içinin koklanması veya saçınızı koklamanız, deneyeceğiniz diğer parfümlerin gerçek kimliklerini algılamanızda daha faydalı olacaktır.
Kalıcılık sizin elinizde
Parfümünüzün kokusundan memnunsanız ancak daha uzun kalıcılık diliyorsanız öncelikle onu tanımalısınız. Çünkü parfümler konsantrasyon karışımlarına bağlı olarak çeşitlendirilir.
Genel çerçevede parfümler, üç kademede sınıflandırılır: Extrait de Parfum, Eau de Parfum ve Eau de Toilette. Extrait de Parfum, yüzde 20-40 parfüm esansı konsantrasyonuyla kokusu en kalıcı olandır. Cildinizle uyumuna, mevsim şartlarına ve içerdiği notalara bağlı olarak 4-8 saat arası yenilemeye gerek kalmadan teninize eşlik edebilir. Eau de Parfum ise yüzde 10-30 arası konsantrasyon içerir ve öz parfüme oranla daha az kalıcılık sağlar. Eau de Toilette, yüzde 5-10 konsantrasyon aralığıyla en hafif koku grubunu oluşturur ve kalıcılık performansı daha azdır.
Parfümlerin kalıcılığı için öncelikle bu tanımlamayı bilmeliyiz, ancak ondan sonra kalıcılık performanslarına destek olabilecek püf noktaları devreye sokabiliriz. Örneğin tekstil, yani giysilerimiz tutuculuk konusunda başarılıdır. Bir diğer destekleyiciyse saçınızdır. Ayrıca ‘pulsepoint’ bölgeleri denilen, damarların cilde en yakın olduğu sıcak ve kuytu kısımlara uygulayacağınız parfümünüz, daha güzel kokacak ve daha kalıcı olacaktır.
Güzel kokularla kalmanız dileğiyle, güzelliğiniz daim olsun...