Özellikle 21. yüzyılda ortaya çıkan bu çığır açıcı yaklaşım klasik tıbba çok farklı bir bakış açısı getirmiştir. Doktor olarak zihnime yerleşmiş, “Hastalık yok, hasta vardır” sözü her hasta için kişiye özel yaklaşımla teşhis ve tedaviye başlama gerekliliğini bana hatırlatır. Fonksiyonel Tıp’ın ne olduğunu araştırırken en çok ilgimi çeken tarafı da aynı yaklaşıma sahip olmasıydı.
Her zaman check up’ın öneminden bahsederiz. Sağlıklı kimselerin hasta olmamak için en az senede bir kez kontrol amacıyla doktora gitmesi gerekir. Normalde belirti vermeyen birçok hastalık yapılan tahliller neticesinde ortaya çıkabilir. Bu kontrolle hastalık tespitinin yanı sıra check up’taki doktor hasta görüşmesi esnasında, başvuran kişinin kişilik özellikleri, içinde bulunduğu psikolojik durum, taşıdığı bazı genetik özellikler, aile hikayesi, daha önce geçirdiği hastalıklar, yaşam tarzı, beslenme özellikleri kişiye özel yaklaşımı tamamlar. Bence bu bilgiler eğer hastalık tespit edilmişse tedavinin çok önemli bir kısmını kapsar. Eğer hiçbir hastalık yok ancak sağlıklı yaşamak adına bir takip yapılacaksa nasıl bir yol izleneceğini bize göstermek için çok değerlidir.
Fonksiyonel tıp uzmanlarından Mark Hyman “Farklı organların birbirlerinden bağımsız bir şekilde nasıl çalıştıklarını anlamaya çalışmaktan daha çok vücudun sistemik bir bütün olarak nasıl çalıştığını anlamamız gerekir” diyerek bütüncül bakış açısının bu yaklaşımda ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Bütüncül olarak bakılır
Fonksiyonel tıp, hastalıkları holistik yani bütüncül bir yaklaşımla sorgulayıcı bir şekilde inceler. Hastalıklar hakkındaki klasik bilgileri kullanmakla yetinilmez, organlar arasında bağlantı kurulur, bedensel ve ruhsal olarak hastalara çok yönlü, geniş bir açıdan ve bütüncül olarak bakılır. Birçok kronik hastalığın altında vücudun dengesini bozan biyolojik, fizyolojik, genetik ve hormonal sebepler yatmaktadır. Bilinçli bir yaklaşımla tüm bu hastalıklar önlenebilmekte veya erken dönemde saptanarak ilerlemesi durdurulabilmektedir. Fonksiyonel tıp yaklaşımı başarılı bir tedavi için önce altta yatan asıl sebeplerin bulunması ve hastalık hangi sistemlerden kaynaklanıyorsa ona yönelik bir tedavinin düzenlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Bu bakış açısıyla yaklaşıldığında çaresizmiş gibi bilinen birçok hastalığın tedavisinde alışılmışın dışında başarılı sonuçlar alınabilir. Bu yaklaşım hekimle beraber hastanın da bizzat tedaviye katılmasıyla interaktif bir şekilde ilerler.
Fonksiyonel tıbbın rolü
Fonksiyonel tıp başta otoimmün hastalıklar olmak üzere pek çok kronik hastalıkta daha çok önem taşır. Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık harcamalarının yüzde 80’i diyabet, artrit, kalp hastalıkları ve obezite gibi kronik sağlık problemlerine aittir. Dünya genelinde özellikle gelişmiş ülkelerde benzer durum söz konusudur. Önümüzdeki 20 yıl için bu kronik hastalıklar için dünya çapında harcanması düşünülen rakamın 47 trilyon dolar olacağı düşünülmektedir.
Günümüzde tüm dünyada gittikçe daha yaygın olarak görülen birçok kronik hastalığın tedavisinde sadece hastalıkların belirtilerini değil, hastalığın sebeplerini de ortadan kaldırmaya odaklanan fonksiyonel tıbbın da rolü giderek daha önem kazanacağa benziyor.