Açlık krizleri ve unutkanlık gibi sonuçları olan insülin direncinin sebepleri nelerdir? Kurtulmak için nasıl bir yol izlenmeli?
İnsülin direncine yol açabilecek faktörleri sıralarken genetik faktör en ön planda yer alır. Bunun yanı sıra obezite, kortizon gibi steroid grubu ilaç kullanımı, enfeksiyon, gebelik, alkol, karbonhidrat ve yüksek glisemik indeksli gıdalarla yüklü kötü beslenme alışkanlığını sayabiliriz. Glisemik indeks sınıflandırılmasında esas alınan saf glikozun kan şekeri üzerindeki etkisidir. Glikoz kan şekerini en çabuk yükselten şeker türüdür, bu yüzden glikozun glisemik indeksi 100’dür. Diğer yiyecekler de buna göre 0 ile 100 arasında değer alırlar. Bir yiyeceğin glisemik indeksi çeşitli özelliklere göre değişir; örneğin yiyeceği pişirmek, sindirilmesini kolaylaştırdığı için glisemik indeksini artırır. Hatta pişirme şekli de önemlidir. Fırında pişmiş patatesin haşlanmış patatese göre glisemik indeksi daha yüksektir. İçerdiği nişasta miktarının yanı sıra çeşidi de önemlidir. Örneğin baklagiller gibi amilaz içeren besinlerin glisemik indeksi düşük, buğday unundaki gibi amilopektinin fazla olduğu yiyeceklerin glisemik indeksi yüksektir. Düşük glisemik indeksi gösteren diğer bir özellik de içerdiği lif oranıdır. Lif oranı arttıkça glisemik indeks de düşecektir.
Kolay kilo veremezler
İnsülin direnci kilolu kişilerde daha fazla görülür, hipoglisemi ataklarıyla beraber görülen acıkma, göz kararması, el titremesi ve hemen bir şeyler yeme isteği ile birlikte kilo vermeye de önemli derecede bir direnç söz konusudur. İnsülin direnci olan kişiler kolay kilo veremezler, bu durum metabolizmadaki bozukluğun yanı sıra beslenme şeklinde düzeltme olmazsa ilerleyerek devam edecektir. İnsülin direnci olan kişilerde abdominal obezite dediğimiz karın bölgesinde yağlanma mevcuttur. Yapılan araştırmalar obezite gözlenen kişilerin ¼’ünde insülin direncinin var olduğunu göstermiştir.
Yorgunluk yapıyor
İnsülin direnci, kalp damar hastalığı, inme gibi ölümcül riskleri taşıyan metabolik sendromun da bir basamağıdır. Bu sendromu, insülin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus(şeker hastalığı), dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı gibi sistemik hastalıkların birbirine eklendiği bir tür hormonal bozukluk olarak da açıklayabiliriz.Türk Kardiyoloji Derneği’nin katkılarıyla yapılan çalışmaya gore, 2000 yılı itibarıyla Türkiye genelinde 30 yaş ve üzerindeki 9.2 milyon kişide metabolik sendrom mevcuttur ve koroner arter hastalığı geliştiren bireylerin yüzde 53’ü aynı zamanda metabolik sendrom hastasıdır. Ülkemizde metabolik sendrom görülme sıklığı erkeklerde yüzde 28, kadınlarda ise yüzde 40 gibi oldukça yüksek değerlerdedir. Dislipidemi yani yağ metabolizması bozukluğuyla beraber seyreden insülin direnci, kalp damar hastalıklarına zemin hazırlar. Karaciğer yağlanmasının da insülin direncinin yol açtığı lipid kontrol bozukluğunun bir sonucu olduğu bilinmektedir.
İnsülin direnci sonucunda kan şekerindeki bu oynamalarla beraber aşırı tatlı yeme isteği, açlık krizleri, öfkeli ve sinirli davranmak, sabırsızlık, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, yemeklerden sonra uyuklamak, genel yorgunluk ve uyku hali, enerji düşüklüğü sık gözlenmektedir.
Nasıl tedavi edilir?
İnsülin direncinden kurtulmak için öncelikle beslenmeye dikkat etmek gerekir. Düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmek, kilo vermek ve beraberinde fizik aktiviteyi artırmak, spor yapmak, alkolden uzak durmak gerekir. Bu prensiplerle hareket ederek uygun hayat tarzı değişikliğini yaptıktan sonra sorunu büyük ölçüde halletmiş oluruz. Bir de insülin direncinin ilaçla tedavisi mevcuttur. Doktor kontrolünde başlanan bu ilaçlar (metformin vs) şeker hastalığı tedavisinde de kullanılır ve sindirim sistemi ile ilgili bazı yan etkileri olmasına karşın insülin direncini düzeltmede yardımcı olmaktadır.