Türkiye tuz tüketiminde Japonya’dan sonra ikinci sırada. 11-17 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası’nda tuzu sağlık açısından değerlendirelim.
Tuzun sağlık için önemine dikkat çekmek için, 11-17 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası olarak kabul edilmiştir. Tuz kimyasal bir etkileşim sonucu ortaya çıkar ve bu etkileşime giren maddelerin çeşidine göre adlandırılır. Örneğin, nitrat ve karbonat da bir tuz çeşididir. Burada bahsedeceğimiz yemek tuzu olarak bildiğimiz sodyum klorür olacak. Lezzet verici özelliği nedeniyle besin hazırlama ve pişirmede kullanılan tuz, besinlerin dayanıklılığının artırılması ve saklanmasında da kullanılır.
Zeytin, peynir, sucuk, pastırma gibi besinlerin hazırlanmasında, turşu ve konserve yapımında, besinlerin salamura edilmesinde kullanılarak hem lezzet hem de dayanıklılık sağlar. Çünkü tuz antiseptik olması ve nem çekici özelliğinden dolayı besinlerde bozulmaya neden olan bakterilerin üremesine engel olur. Vücuttaki sıvı dengesinin sürdürülebilmesi için tuzun içinde bulunan sodyum minerali gereklidir. Yiyeceklerle aldığımız bu mineral vücut sıvılarının dengesini ve bu sıvıların basıncını düzenler. Hücrelerimizin içinde ve dışında yer alan suyun dengeli dağılımında rol oynar. Dolayısıyla sodyum vücudumuzda elektrolit, sıvı, asit-baz dengesinin sağlanması, normal kas hareketlerinin sürdürülmesi, sinirlerin uyarılması, kan basıncının düzenlenmesi gibi önemli işlevleri olan bir mineraldir. Aşırı tüketimi başta hipertansiyon olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar, kanser, osteoporoz gibi çok sayıda hastalıkla da ilişkilendirilmektedir. Tuzdaki sodyum tansiyon yükselmesinin yanı sıra vücutta su tutarak ödeme neden olur. Gerektiğinden fazla tüketilmesi sıvı elektrolit dengesini sağlayan önemli organlardan böbreğin işlevine olumsuz etki yaratır Ancak dikkat ederseniz hep aşırı veya gerektiğinden fazla tüketimi gibi ifadeler kullanıyoruz çünkü her ne olursa olsun tuz veya sodyum elementi vücut için gereklidir. Tüketimini sıfırlamak da zaten mümkün değildir çünkü birçok gıdanın içinde de doğal olarak bulunur.
Ülkemiz tuz kullanımı
Ülkemizde 2008 yılında Türkiye Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği tarafından 14 ilde 1970 kişi üzerinde yapılan ve SALTurk adı verilen çalışmada, tuz tüketiminin ortalama 18 gr/gün olduğu görülmüştür. Önerilerin üç katı olan bu miktardaki tuz tüketimi, Sağlık Bakanlığı’nı harekete geçirmiş ve “Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı”nın başlamasına neden olmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da desteklediği bu program kapsamında, öncelikle ekmeklerin tuzu azaltılmış, daha sonra peynir, salça gibi işlenmiş besinlerin tuzunun azaltılması, toplu beslenme yapılan yerlerdeki menülerde gerektiği kadar tuz kullanımına gidilmesi, masalardan tuzluğun uzaklaştırılması gibi önlemler alınmış, alınmaya da devam etmektedir. SALTurk çalışması 2012’de tekrar edilmiş ve tuz tüketiminin 15 g/güne düştüğü görülmüştür.
Dünya Sağlık Örgütü günde en fazla 5 gram tuz alımını önermektedir. Diyetle alınan tuzun kimyasal ismi sodyum klorürdür. Diyet tuzunun yüzde 60’ı klor, yüzde 40’ı ise sodyumdan oluşmaktadır. Günlük olarak tüketilen rafine tuz yüzde 97.5 sodyum klorür, yüzde 2.5 kadar iyot ve topaklaşmayı önleyen katkı maddesinden oluşmaktadır. Türkiye tuz tüketiminde Japonya’dan sonra ikinci sıradadır. Bu arada miktarı kadar hangi tuzun kullanıldığı da önemlidir.