Kilo problemi olan olmayan birçok kişi için karındaki yağlar hayatının bir döneminde dikkatini çekmiştir. Yaş ilerledikçe bu ihtimal daha da artarak devam eder. Çoğu zaman bol kıyafetler altına gizlenmeye çalışılan vücudun bu bölgesi yaz mevsimi nedeniyle denize, havuza girerken haliyle göze daha çok batacaktır.
Karındaki bu yağları nasıl eritiriz diye düşünmeden önce nedenlerine bir bakalım.
İnsülin direnci: Vücut yeterli insülin ürettiği halde bunu doğru şekilde kullanamaz, zira üretilen insüline karşı bir direnç gelişmiştir. Kas, yağ ve karaciğer hücreleri insüline uygun cevabı veremediğinden ve glukoz (şeker) hücre içine alınamadığından daha fazla insüline ihtiyaç duyulur. Zamanla, pankreastaki beta hücreleri artan insülin ihtiyacını karşılayamaz. Yeterli insülin olmadığında da kan şekeri yükselir, diyabet hastalığı ortaya çıkar.
İnsülin direnci vücutta yağların özellikle karın çevresinde birikmesinin başlıca sebebidir. Bunun yanı sıra araştırmalar, sadece enerji deposu olarak görülen karın bölgesindeki yağın, insülin direnci, yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve kalp-damar hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek hormonlar ürettiğini göstermiştir. Yani
Eğer iyi uyuyamamaktan şikayetçiyseniz, sizin için birkaç önerim olacak. İlki, uykunuz gelmeden kendinizi uyumaya zorlamayın...
Geçen haftaki yazımda uykusuzluğun sebeplerinden ve nelere neden olabileceğinden bahsettim. Bu hafta da rahat bir uyku için önerilerim olacak. Aslında bahsedeceğim ipuçlarını uykusuzluğun sebeplerine bakarak da çıkartabiliriz.
- Uykunuz gelmeden kendinizi uyumaya zorlamayın; hem işe yaramaz hem de sizi uyuduğunuz mekandan soğutur.
- Eğer hareketsiz bir yaşam sürüyorsanız gece uyumanız da zorlaşır. Yorgunluk en kolay uyku getiren sebeplerdendir. Bu nedenle özellikle açık havada yapılan sporlar, yürüyüşler kolayca uyumanızı sağlar.
- Uyku saatinizi belirleyin ve her gün buna uymaya çalışın. Vücudunuzu bu ritme alıştırırsanız her gün aynı saatte uykunuz gelir.
Çiğ meyveler uyku kaçırır
- Uyuduğunuz ortam da önemlidir. Yatak ve yastığın rahat olması, odanın karanlık, sessiz ve ısısının 20-22 derece aralığında olması önerilir.
- Akşam yemeğini 20.00’den önce iyi pişmiş hafif ve sindirimi kolay yiyeceklerle tamamlayın. Et ve çiğ besinlerden uzak durmak, akşam yemeğinden sonra meyve yerine sindirimi kolaylaştıracak rezene ya da papatya çayı gibi bitki çaylarına yönelmek
Uyku fizyolojik bir ihtiyaçtır. Nasıl ki susuyor, acıkıyor, yoruluyorsak kişiden kişiye göre değişen sürede her gün uykuya da ihtiyaç duyarız. Uykumuz gelince bunu anlarız ve yerine getiremezsek de değişik problemlerle karşılaşırız.
Londra’da, Surrey Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada uykusuzluğun genetiği değiştirdiği kanıtlanmış. Prof. Dr. Derk-Jan Dijk’in başkanlığında yürütülen bu araştırmada bir grup katılımcı bir hafta boyunca uykusuz bırakılmış, diğer gruptakiler ise bir hafta boyunca günde 8.5 saat uyumuş. Ardından deneklerin kanlarından gen örnekleri alındığında, uykusuz kalanların 711 geninde önemli değişikliklerin ve bozulmaların meydana geldiği saptanmış.
Hücreleri yeniliyor
Uykusuzluğun genetikle ilişkisini incelerken araştırmacılar biyolojik saatin düzenlenmesinden sorumlu olan CRY1 adlı genin, melatonin hormonunun salgılanmasında sorun yaşayan kişilerde mutasyona uğradığını tespit etmişler. Mutasyon sebebiyle, melatonin salgılanmasını engelleyen proteinler daha fazla üretiliyor ve bu da kişinin uykusunun gelmesini engelliyor. Yani uykusuzluk genleri bozabildiği gibi kendisi de aynı zamanda genetik bir bozukluğa bağlı olabilir.
Uykusuzluğun ardından düşünme ve
Geçen haftaki yazımda, özellikle ülkemizde yüzünü cömertçe gösteren güneş sayesinde cildimizde ürettiğimiz D vitamininin neden eksik olduğundan söz etmiştim. Bu sefer de D vitamini eksikliğinde başımıza neler gelebileceğinden kısaca bahsetmek istiyorum.
D vitamininin en çok bilinen özelliği kemiklere ve kaslara iyi gelmesidir. Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilmesini sağlar. Böylece vücutta kalsiyum ve fosfor dengesi sağlanır, kemik erimesine yol açan paratiroid hormonunun salgılanması düzene girer. Bu denge kemik ve kasların sağlığı için gereklidir. D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizme (kemiklerde eğrilikle beraber olan yapısal bozukluk) sebep olurken, erişkinlerde de osteoporoza (kemik erimesi) yol açabilir. Kemik erimesi nedeniyle basit düşmelerde veya burkulmalarda kolayca gerçekleşen kemik kırıkları karşımıza çıkar. Başlangıçta bu süreç basit bir çabuk yorulmayla beraber kemik, kas ağrılarıyla kendini gösterebilir.
Depresyonla ilişkisi
D vitamini eksikliğinin depresyonla da ilişkisi vardır. D vitamini eksikse strese karşı etkili olan magnezyumun emilimi azalır. Depresyondaki kimselerde bu vitaminin eksikliğinin yanı sıra güneşle beraber beyinde
D vitamini mi, D hormonu mu? Yıllardır adlandırdığımız ismiyle D vitamini, bilinen klasik vitaminlerden farklı olarak cildimizde üretilebilir ve metabolitleri hormona benzer etki gösterir. Ancak vücutta salgılanan hormonlara da tam benzemediğinden ikisi arası bir konumdadır. O yüzden alışılagelmiş adıyla biz yine vitamin olarak bahsedelim.
Ne mutlu ki D vitaminini vücudumuz üretebiliyor. Hem de bedava olan güneş sayesinde cildimizde yapılıyor. O halde neden toplumda D vitamini eksikliği bu kadar çok konuşuluyor ve yaygın olarak görülüyor? Demek ki dikkatimizden kaçan bazı detaylar var.
Cildimizin güneş ışınları ile D vitamini sentez etmesi için saat 11.00-15.00 arası 15-20 dakika vücudumuzun en az beşte birinin güneş ışını görmesi gerekir.
UVA ve UVB ışınları
Yeryüzüne ulaşan güneş ışınları UVA ve UVB olarak iki çeşittir. Bunlardan UVA, camdan ve giysilerden geçer. D vitamini üretmezler, bronzlaşmaya sebep olmazlar. Buna karşılık cildin derinine işler, erken yaşlanmaya, kırışıklıklara sebep olur. Yani bronzlaşayım diye ya da D vitamini üreteyim diye güneşin karşısında, kapalı pencerenin ardında beklemenin bir faydası yoktur ama zararı vardır. Asıl D vitamini üretimine yarayan UVB
Ramazan ayının ardından kutlama ve ziyafet sofralarının, geleneksel şekerli ikramların bolca sunulduğu bayram günleri vücudunuzun kabusu olmasın
Ramazan ayı boyunca öğün sayısı ve beslenme düzenindeki değişiklik sebebiyle hızı da değişen metabolizmamızı düzene sokmak için normal yemek düzenine ılımlı bir geçişle beraber egzersizleri ve yürüyüşlerimizi artırmalıyız. Bayram sofralarına kıtlıktan çıkmışçasına sarılırsak sindirim sistemimiz bu ani yük karşısında bize gereken uyarıyı zaten çabuk şekilde verecektir. Hazımla ilgili yaşanan bu sorunlar daha ileride de gereksiz fazla kilolar şeklinde yerleşebilir.
Sık karşılaşılan sorunlar
Ramazan Bayramı’nda tükettiğimiz besin miktarındaki artışla beraber, yiyeceklerin içerdiği yağ, tuz ve şeker oranlarına, taşıdığı kaloriye, sindirime ait özelliklerine dikkat edilmezse bu, öncelikle mide yanması, reflü, gaz problemleri gibi sindirim sorunlarına yol açar. Eğer vücutta yatkınlık varsa kan şekeri ve tansiyon yüksekliğine sebep olabilir. Bu nedenle özellikle hipertansiyon ve kalp hastaları, diyabet ve reflü hastaları daha da dikkatli biçimde hareket etmeliler.
Tansiyon ilacı kullananların gün içindeki oynamaları saptamak üzere tansiyon
Normal şartlarda vücut kendi için gerekli kolesterolü kendisi üretir. Vücut kökenli kolesterolün yaklaşık yüzde 20’si karaciğerde, geri kalanı da diğer vücut hücrelerinde yapılır
Kolesterol hücre zarının yapıtaşlarından biridir. Bu nedenle vücutta yaygın olarak bulunur. Yağda çözünen vitaminlerinin yapısındadır, yağların sindiriminde görev alan safra asitlerinin yapımında ve bazı hormonların sentezinde öncü madde olarak kullanılır. Safrayla birlikte karaciğerden bağırsaklara atıldıktan sonra tekrar geri emilerek dolaşıma katılır böylelikle yeniden kullanılmak üzere karaciğere gelir. Kolesterol, gıdalardan hazır olarak alınmasının yanı sıra vücut tarafından da yapılabilir. Vücut kökenli kolesterolün yaklaşık yüzde 20’si karaciğerde, geri kalanı da diğer vücut hücrelerinde yapılır.
Kolesterol vücut için önemlidir. Fakat normal şartlarda vücut kendi için gerekli kolesterolü zaten kendisi üretir. Dışarıdan kolesterol yüklü beslenmekle ne yetersiz olan hormonlar normal düzeye erişir, ne de eksik olan, D vitamini gibi yağda eriyen vitaminler yerine gelir. Öyle olsaydı menopoza girecek kadınlar kolesterol bombası yiyeceklerle beslenip aynı düzey hormon salgılamaya devam eder, hayat boyu
Yıllardır bir kolesterol tartışmasıdır gidiyor. Yorumların bazılarını bir kardiyolog olarak şaşkınlık, bazılarını da gülümsemeyle izliyorum. Bu yorumları Amerika veya Avrupa’da kardiyoloji camiasında söz sahibi hocalarımla paylaştığımda kamuoyu önünde böyle tartışmaların yapılmasına çok şaşırdıklarını söylüyorlar.
Siyasi tartışma programlarında herkesin farklı görüşleri olabilir. Bu yorumlar kamuoyu önünde tartışılabilir Aynı şekilde giyim zevkleri farklı olabilir, moda ve kıyafetle ilgili yorumlar içeren yayınlar yapılabilir. Dinleyenler de kimseye zararı olmadan kendi kararlarını verirler ama tıp öyle değildir. Hele ülkemizde ve dünyada uzun süredir en başta gelen ölüm sebebi olan kalp damar hastalıkları söz konusu ise bu konu daha da hassasiyet kazanır.
Deliller gösterilmeli
Eğer farklı görüşler varsa bu tezler sadece ve ancak tıbbi platformda, uzman hekimler arasında, yapılan çalışmalar, istatistikler, deliller gösterilerek tartışılmalıdır. Sonuçlar seçilmiş uzmanlardan oluşan bir kurul tarafından değerlendirilip ispatları ile bir protokol oluşturularak tedaviyi yapacak hekimlere ve kamuoyuna öyle sunulmalıdır. Reyting uğruna tıpla ilgisi olmayan insanların önünde bu tartışmayı