Çocuklar bizim geleceğimizdir. Nasıl ki bir anne, baba çocukları için türlü fedakarlıklara katlanarak onları en iyi şekilde yetiştirmeye gayret eder, sağlıklı olmaları için tüm imkanlarını seferber ederse, bir ülkenin evlatları da o ülke için aynı değere sahiptir. Ülkenin geleceği onlara emanettir. Bu nedenle eğitimleri çok önemlidir. Vatana, millete faydalı olmak için taşıması gereken değerleri iyi öğrenip hazmetmesi, kültürüne, gelenek göreneklerine sahip çıkması gerekir.
Ancak tüm bunları iyi bir şekilde yapabilmesi için de sağlığı yerinde olmalıdır. Çocuklukta başlayan obezite ve bazı çocukluk çağı hastalıkları arasında özellikle doğuştan olan anomalilerle seyreden kalp hastalıkları en ön planda önem taşır. Bu hastalıklar eğer vaktinde tespit edilip müdahale edilmezse belli bir sürenin sonunda ancak kalp, akciğer nakli ile iyileşme ihtimali olur, çoğunlukla da çocuk erken yaşta hayatını kaybeder. Çocuk ve ailesi için maddi-manevi yıpratıcı olan bu süreç maalesef teşhisin vaktinde konulamaması sebebiyle üzücü bir sonla neticelenmiş olur.
Belirtileri neler
Kalp hastalıkları daha çok erişkinlerde gözlendiğinden nefes darlığı, çarpıntı, göğüste baskı hissi gibi şikayetler çocuklarda
Oruç bünyeyi bir disipline sokarak organların yenilenmesine yardım eder. Oruç tutarken vücuttaki toksinler atılır, yıpranmış hücreler tamir edilir
Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde yaptığımız oruç ibadeti ruh ve beden sağlığı için büyük değer taşır. Oruç esasında yaşam tarzımıza katmamız gereken şekilde nefsimize uyguladığımız bir terbiyedir. Güçsüz ve muhtaçlara yardım edilir. Kötü alışkanlıklardan uzak durulur. Yaşanan yüce duygular ile maneviyatın güçlenmesinin yanı sıra beden sağlığı için de birçok katkıları vardır. Oruç bünyeyi bir disipline sokarak hücrelerin, dolayısıyla organların yenilenmesine yardım eder. Oruç tutarken vücuttaki toksinler atılır, yıpranmış hücreler tamir edilir.
Hücrelerin kendi kendini sindirmesi olarak bilinen otofaji alanındaki çalışmaları nedeniyle 2016 Nobel Tıp Ödülü’nü alan Japon bilim adamı Yoshinori Ohsumi, yaptığı çalışmalarla orucun insan sağlığına iyi geldiğini bilimsel olarak da ispatlamıştır.
Sindirim sistemine fazla yüklenilmemeli
Bilinen hastalığı olup da doktor takibinde olan hastalar oruca başlamadan önce mutlaka bir kontrolden geçip doktorundan onay almalıdır. Bilinen bir hastalığı olmayan kişilerin de yıllık check up’larını düzenli
Mutlu olmak beyinde gerçekleşen bir olaydır. İnsan aklı, olayları yorumlama yeteneği bunda büyük bir rol oynar. İnsanın üzüntü ve sıkıntı verebilecek konularla baş edebilmesini sağlayabildiği gibi tam tersi bu konuları büyük dertlermiş gibi içinden çıkılamaz bir sorun haline de getirtebilir. Kişinin ruhsal durumu, karakteri, kültür ve yetiştiriliş tarzı, eğitimi, alışkanlıkları, çevresi, ailesi, arkadaşları, işi, uğraşıları mutlu olabilmesi üzerinde çok etkilidir.
Mutluluğun beyinde gerçekleştiğine dair bir diğer kanıt da insanda mutluluk hissi yaratan bazı maddelerin beyinde salınmasıdır. Bunlar serotonin, endorfin ve dopamindir.
Serotoninin rolü
Serotonin insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitter yani sinir hücreleri arasında elektrik sinyallerini taşımakla görevlidir. Serotonin ruh halini, uykuyu, iştahı, öğrenmeyi, hafızayı, cinsel ve sosyal davranışları düzenlemede etkilidir. Eksikliği depresyona, sinirli ve huzursuz bir ruh haline sebep olabilir.
Depresyondaki hastalarda kandaki serotonin düzeyi ölçüldüğünde düşük bulunur. Yaygın olarak kullanılan antidepresan ve anti-anksiyete ilaçlarının birçoğu serotonin düzeyine etki ederek kandaki seviyesini
Dünya Hipertansiyon Günü ilan edilen 17 Mayıs vesilesiyle biraz hipertansiyondan bahsedelim bu hafta... Tansiyon, kanın damar cidarına uyguladığı basınçtır ve bu basınç normalden yüksek ise önce damarın kendisine, dolayısıyla da tüm vücuda zararı dokunur.
Hipertansiyonun (kan basıncı yüksekliği) tanımını yapmak için önce ideal tansiyonu bilmek gerekir. 120/80 mmHg ideal tansiyon ölçümüdür. 120 halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen sistolik tansiyon, 80 ise küçük tansiyon olarak bilinen diastolik tansiyondur. Bu değer 140/90 mmHg’nın üzerindeyse yüksek tansiyondan bahsedilir.
Nedenleri neler?
Hipertansiyonun ileri yaşta görülme sıklığı daha fazladır. Bu vücudumuzun yaşlanmasıyla beraber damarlarımızın da yaşlanması, elastikiyetinin azalmasıyla ilişkili olabilir. Ayrıca doğduğumuz andan itibaren başlayan ve kişiden kişiye farklılık gösterir şekilde ve hızda ilerleyen ateroskleroz yani halk arasında damar kireçlenmesinin sonucu olarak da ortaya çıkar.
Kadınlarda menopozdan sonra görülme sıklığı daha fazladır. Genetik, fazla kilo, sigara, alkol, kortizon gibi bazı ilaçlar, aşırı tuzlu yiyecekler ve hareketsiz yaşamla beraber görülme sıklığı artar.
Tansiyon üzülünce, sinirlenince,
Yorgunluk göreceli bir kavram olsa da birçoğumuz özellikle bahara girdiğimiz şu günlerde fiziksel ve zihinsel olarak yorgun olduğumuzu düşünüyoruz. Bahar yorgunluğu diye bahsedilen konu sadece iş yapmaya karşı isteksizlik de olabilir. Yani tembellikle yorgunluğu karıştırmamak gerekir. Sabah uyanmakta güçlük çekmek, miskin miskin oturmak veya yatmak ve buna bahar yorgunluğu demek, aslında tabiatın uyanışa geçtiği, doğanın canlandığı bu güzel mevsime haksızlık olur diye düşünüyorum. Gün ışığının az olduğu kışın kasvetli havasından sonra ısınan hava ve güneş insana tatil havasını da hatırlattığı için bu tembellik başlamış olabilir.
Etkileyen faktörler
Baharla birlikte polenlerin ortaya çıkmasıyla coşan bahar alerjilerini de unutmamalı. Bahar nezlesine yol açan bu alerjik durum burun tıkanıklığıyla beraber rahat nefes alamamaya ve gece uykusunda bozulmaya yol açar. Doğru şekilde uyuyamamak da mutlaka gün içerisinde yorgunluğa sebep olacaktır.
Yalnızca bahara özgü olmayan depresyon hali ve bazı metabolik hastalıklar da yorgunluğa sebep verir. Örneğin tiroit bezinin yavaş çalışması genel olarak hareket azlığına, aşırı yorgunluğa, kilo artışına sebep olur. Kilo fazlalığı her zaman için ek
Ağrılarınızın tek sebebi duruş bozukluğunuz olabilir. Tıptaki adı ile postür bozukluğu aslında kemik kas sisteminde hiçbir aksaklık olmadığı halde fonksiyonel yani işlevsel bozukluk olarak tarif edilen yanlış duruş, oturuş ya da yatışa bağlı olarak gözlenen ağrılı tablodur.
En çok bel, sırt ve boyun ağrılarına yol açar. Duruştaki bozukluk düzeltilmediği süre içinde de bu ağrılar muhtelif ağrı kesicilerle hafiflese de devam eder. Zamanla eklemlerde, kaslarda bozulmalara yol açar, tedavisi zorlaşır.
Yüzmek iyi gelir
Uzun süre bel ya da boyun fıtığı şüphesiyle doktor doktor gezip MR, röntgen dahil bir dolu radyolojik tetkikler yaptıran, sonuçta derdine yine çare bulamayan birçok kişi aslında basit bir duruş bozukluğundan muzdarip olabilir. Örneğin tıpta sakroiliak disfonksiyon denilen leğen kemikleri ve sağrı kemiği arasındaki eklemin fonksiyonunun bozulması kişide kalça üzerinde belirgin olmak üzere tıpkı bel fıtığını andıran ağrı şikayetlerinin oluşmasına sebep olur. Bel ağrısı sebebiyle sadece yüzde 5 ile 11 oranında hastada fıtık gözlenirken, sakroiliak disfonksiyon yüzde 18 ile 30 hastada görülmektedir. Yani bel fıtığından iki-üç kat daha fazla görülür. Sürekli ve uzun süre bacak
Bir kardiyolog olarak her fırsatta sigaranın, daha doğrusu tüm tütün ürünlerinin zararlarını vurgulamayı önemsiyorum. Hayatı boyunca hiç sigara içmemiş biri olarak bu konuda bu kadar kesin konuşmam kolay, ancak gerçeklerle hareket etmeyi seven biri olarak zararı bu kadar açık ve net olan bir şey için insan bile bile nasıl devam eder anlamakta güçlük çekiyorum.
Küçük yaşlarda özentiyle bilinçsizce başlansa da daha ileri yaşta devam etmek insanın elinde olmayan bir bağımlılık olmalı. Gerçekten de tıpkı madde bağımlılığı gibi ele alınıp tedavi edilmesi gerekiyor. Bu alışkanlık sadece içene değil, pasif içicilikle aynı zamanda çevresindekilere de zarar veriyor.
Sigaranın zararları
Sigara kanser, kalp damar hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları gibi yaşamı tehdit eden hastalıkların başlıca risk faktörüdür. Ayrıca ciltte bozulma, yaşlanma belirtilerinin çok erken başlaması, yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü, reflekslerde azalma, kemik erimesi, bağışıklıkta bozulma, yaraların geç iyileşmesi, tat ve koku alma duyularında azalma gibi belirtilerden de sorumludur.
“Nicotiana Tabacum” denilen tütün bitkisinden elde edilen tütün ürünlerinin içerdiği zararlı
Kalp Haftası içinde olmamız sebebiyle birçok yerde kalp sağlığına dikkat çekmek üzere uyarılarla karşılaşmaktasınız. Ben de bir kardiyolog olarak bu konuya değinmeden geçemeyeceğim. Uzun yıllardır ülkemizde ve dünyada birinci ölüm sebebi kalp olarak belirleniyorsa bu konu yılda bir hafta değil, her gün gündeme getirilmelidir bence.
Kardiyolojinin beni en çok memnun eden tarafı özellikle kalp damar hastalığının, yaşam tarzı uygun şekilde değiştirildiğinde, düzenli kontroller yapıldığında büyük oranda önlenebilmesi ve tedavisinin de vaktinde yakalandığında kolayca, çoğu zaman da hiçbir hasar bırakmadan gerçekleşmesidir.
Yürüyün ya da yüzün
Kalp damar hastalıklarına ve bu hastalığın daha ileri safhası olan kalp krizlerine dikkati çekmek için de kritik bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum. Havanın düzelmesiyle birlikte insanların açık havada daha çok aktivitelerde bulunması, doğada koşu ve yürüyüşlere başlaması, bahçe işleriyle uğraşması, bahar temizliği yapması, daha çok sosyalleşip spor salonlarına sık gitmesi gibi sebeplerin yanı sıra, alınan kiloları bir an evvel vermek üzere hareketsiz kış döneminden sonra aşırı olarak spora yüklenmesi beraberinde kalp krizlerine de zemin hazırlıyor.
Bu