31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü. Dünya Sağlık Örgütü tarafından “World No Tobacco Day” olarak ilan edilmiş. Yani herkesin tütüne hayır diyeceği bir gün. Başlayanların bir türlü bırakamadığı birçoğunun “Ah keşke hiç başlamasaydım” dediği bu illet insanlığın başına gelmiş büyük dertlerden biri.
Sigara bağımlılık yapıyor
Sigara da tıpkı eroin, morfin gibi bir bağımlılık yapıyor. Kullanmaya alışmış kişide kandaki nikotin düzeyi azalınca yoksunluk belirtileri ortaya çıkıyor. Genelde bu kişiler uzun süre sigara içmeden duramıyor, ne kadar zararlı olduğunu bildiği halde mutlaka bulup içmeye devam ediyor.
Sigara kansere yol açıyor
Sigaranın yapısında bulunan kimyasallardan 69 tanesi kanserojen yani kanser yapıcıdır. Sigara dumanında da ayrıca 43 çeşit kanserojen madde bulunmaktadır. Bu nedenle sadece sigarayı içen kişi değil yakınında bulunup aynı dumanı soluyan için de aynı risk söz konusudur. Buna pasif içicilik diyoruz. Yani hiç sigara içmiyorsanız bile sigara içilen yerde
Bu önemli sağlık problemine dikkat çekmek için birçok kurum ve kuruluşça 22 Mayıs günü ‘Avrupa Obezite Günü’ olarak kabul edilmiş. Bu tarih başka bir gün ya da ay bile olsa obezite sorunu birçok hastalığa zemin hazırlayan ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Hatta komplikasyonu bol, tedavi edilmesi gerekli bir hastalık olarak ele alınması gerektiği kabul ediliyor. Çünkü hiç kimse ben şişmanım tedavi için bir doktora gitmeliyim diyerek harekete geçmiyor. Hatta şişman kimse eğer görüntüsünü pek dert etmiyorsa tam tersi doktorla konuşmak istemiyor zira yemek konusunda kısıtlama getireceğini biliyor. Genelde bu kişileri artık obezite yüzünden karşılaştığı komplikasyonlarla beraber kardiyoloji, diyabet, ortopedi kliniklerinde görüyoruz. Maalesef aldığı bu kilolar yapacağını yapmış oluyor. Gelin obezite neler yapıyor ve biz ne yapmalıyız bir göz atalım.
Zemin hazırladığı sağlık sorunları
Uyku apnesi uyku esnasındaki solunum bozukluğudur. Şişman kişilerde sık görülen bir problemdir. Apnenin manası
Hipertansiyon tedavi edilmezse, kalp damar hastalığının yanı sıra böbrek, beyin ve göz gibi önemli organlara da geri dönüşü zor hasarlara sebep verebilir.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon günü bize bu önemli hastalığı her yıl hatırlatıyor. Hipertansiyon tedavi edilmezse kalp damar hastalığına zemin hazırlayan önemli risk faktörlerinden biri olmanın yanı sıra böbrek, beyin ve göz gibi diğer önemli organlarımıza da geri dönüşü zor hasarlar verebiliyor.
Tansiyon diye tanımladığımız değer, kanın damar cidarına uyguladığı basınçtır. Milimetre civa (mmHg) olarak ölçülen, büyük ve küçük tansiyon olmak üzere iki değerden oluşur. 140/90 mmHg üzeri olan değerler de yüksek tansiyon ya da diğer adıyla hipertansiyon olarak tanımlanır.
Sebepler
Yürüdüğümüz, koştuğumuz zaman ya da sevindiğimiz, heyecanlandığımız, korktuğumuz veya üzüldüğümüz zaman tansiyonumuz da yükselir. Bu normal ve olması beklenen bir yükselmedir. Ancak yüksek tansiyon varsa ve tedavi ile kontrol altında değilse, bu
Bugün Dünya Talasemi Günü, talasemi diğer adıyla Akdeniz anemisi ülkemizin bulunduğu bölgeyi ilgilendirdiği halde çok az bilinen bir hastalıktır.
Talasemi (Akdeniz anemisi) nedir?
Talasemi ülkemizde sık görülen bir anemi ( kansızlık) türüdür. Dünyada daha çok Akdeniz bölgesi ülkelerinde görüldüğü için Akdeniz anemisi olarak da adlandırılır. Genetik geçişi olan ve önlenebilir bir hastalıktır. Evlilik öncesi yapılan testlerin arasında yer alır. Talaseminin iki ayrı türü vardır.
Talasemi minör (Akdeniz anemisi taşıyıcılığı)
Talasemi minörde belirgin bir hastalık yoktur. Sadece taşıyıcılık söz konusudur. Kişi genlerinde bu hastalığı taşır ve diğer türüne göre çok hafif seyreder. Tek bulgu kansızlık ve buna bağlı halsizliktir. Çoğu zaman evlilik öncesi zorunlu olarak yapılan testler esnasında tesadüfen ortaya çıkar. Kan tahlilinde yapılan tam kan sayımında hemoglobin değeri, eritrosit sayısı Hct değerleri düşüktür. Bunlar kansızlığı gösteren sonuçlardır. Ayrıca
Kolajen denince hepimizin aklına cildin gergin ve pürüzsüz olması gelir. Oysa vücudumuzda kolajenin yeri ve önemi tahminimizden çok daha fazladır. Bunu daha iyi anlamak için kolajenin en sık gördüğümüz dört tipini bir hatırlayalım. Tip 1 Kolajen vücutta en fazla bulunan kolajen tipidir. Bağ dokularında bulunan en yaygın tiptir. Tendonlar ve ciltte bulunur, cildi korur, elastikiyetini sağlayıp yaraların kolay iyileşmesini sağlar. Tip 2 Kolajen kıkırdak oluşumunda etkilidir. Bu nedenle eklem sağlığı açısından oldukça faydalıdır.
Eklem ağrılarının tedavisinde etkilidir. Omurgamızı oluşturan ve omur adı verilen kemiklerin arasındaki disklerin yapısında da bu tip kolajen bulunur. Tip 3 Kolajen organları ve cildi oluşturan hücre dışı matriksin ana bileşeninden oluşur. Cildin sıkılığının korunması ve cilt esnekliğinde aynı tip 1 kolajen gibi etkilidir. Organların, kasların ve arterlerin yapısını destekler. Damar sağlığı için de önemli olan bu kolajen tipi damarlara elastikiyet kazandırır. Tip 4 Kolajen sindirim ve solunum yüzeylerini oluşturur. Cildin derin katmanlarında yer alan bu
Her yıl nisan ayının son haftası aşı haftası olarak anılır. Hastalık yapan virüs, bakteri gibi mikropların zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından, toksinlerinden veya yüzey proteinlerinden yapılır. Amaç bağışıklık sistemine bu mikrobu tanıtıp savunma geliştirmesini sağlamaktır. Böylece ileride o mikropla karşılaştığında tanır, savaşı kazanır ve hastalığa yenilmez.
Biz çocukluğumuzda rutin yapılan kızamık, kızamıkçık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, su çiçeği, verem, hepatit A ve B aşıları ile yıllık tekrarlanan grip aşılarını ve zatürre aşılarını biliyorduk. Kovid-19 pandemisi ile bir de kovid aşılarıyla tanıştık. Bugün de olduğu gibi geçmişte de aşılarla ilgili çok tartışmalar olmuş bazıları hep karşı çıkmış.
Tarihte kalmış hastalıklar
Aşıların faydaları ve önemini vurgulamak için gelin tarihe bir göz atalım. Geçmiş tarihlerde bugün adını bile unuttuğumuz nasıl olduğunu bilmediğimiz çünkü hiç görmediğimiz hastalıklar büyük salgınlara yol açıyor insanları çocuk, genç,
Saç dökülmesi çoğu kişinin hayatında en az bir döneminde mutlaka karşılaştığı bir problemdir. Aslında hepimizin saçı bir miktar dökülür. Saç da vücudumuzun bir parçası olarak canlıdır. Büyür yani uzar ve zamanı gelir dökülür yerine yenisi çıkar o uzar ve bu döngü devam eder. Dolayısıyla saç telinin kaybı doğal bir süreçtir. Problem haline gelmesi ise kaybın kazançtan çok daha fazla olduğu zamanlardır. Saçlı deride açılmalar meydana gelir saç teli de zayıflamıştır. İnce ve donuktur. Kolayca kopar kırılır. İşte o zaman alarm zilleri çalar.
Sebepleri
Saç dökülmesini önlemek için önce sebebini bilmekte fayda var. Saç dökülmesi genetik sebeple olabilir. Yani anne, babada ya da yakın aile çevresinde belirgin şekilde saçı dökülmüş kimse varsa ve sizin de saçınız dökülüyorsa o aile yakınınıza çekmiş olabilirsiniz. Yaş ilerledikçe tüm vücutta yaşlılığa bağlı bazı değişiklikler olacağı gibi
Her yıl nisan ayının ikinci haftası tüm dünyada Kalp Sağlığı Haftası olarak anılıyor. En çok öldüren hastalık olarak kalp damar hastalıklarına dikkat çekmek için ben de bir kardiyolog olarak kalp sağlığından biraz bahsetmek istiyorum. Yaygın görülen ve en çok öldüren bu hastalık aslında önlenebilir bir hastalıktır. Hatta vakitlice tespit edilebilirse hiç hasar vermeden tedavi de edilebilir. Bu nedenle özellikle koruyucu kardiyoloji üzerinde durmak istiyorum.
Kalp damar hastalığından korunmak için yapılması gerekenler
Kalp damar hastalığından korunmak için öncelikle bu hastalığa zemin hazırlayan risk faktörlerini iyi bilmek gerekir. Bu risk faktörlerinden bazılarını değiştiremeyiz. Örneğin kalp damar hastalıkları ileri yaşta daha sık görülür. Zamanın ilerlemesini durduramayacağımıza göre bu risk faktörünü de ortadan kaldıramayız. Değiştiremeyeceğimiz diğer bir risk faktörü de cinsiyettir. Erkekler kadınlara oranla bu hastalığa yakalanma konusunda daha şanssızlar. Kadınlarda menopozdan sonra bu şanssızlık eşitleniyor.