Selülitin Anatomisi - Karboksiterapi ile Selülit Tedavisi

30 Haziran 2014

Bu yöntemin asıl çıkış noktası; bir ortamı oksijensiz bırakarak (hipoksik ortam) dolaşımı hızlandırıp o ortama kan ve oksijen akışını sağlamaktır. Bu da o bölgedeki yağ hücrelerinin kullanılmasına, dolayısıyla yağ dokusunun azaltılmasına yardımcı olur. Bu düşünceyle şekillenen tedavi, karbondioksit gazının masum oluşu nedeniyle uygulama konusunda güven vermektedir.

Çünkü vücudumuz karbondioksit gazına zaten alışıktır ve bu gazı ya akciğer ya da böbrekler üzerinden rutin olarak atar. Nasıl etki ettiğine gelince; cildin altına ince bir iğne aracılığıyla karbondioksit gazının verilmesi öncellikle o bölgeye kan akışını hızlandıran daha da önemlisi dolaşımı düzenleyen bir mekanizmayı tetikler. Bu sayede kanın birinci görevi olan oksijen taşıma işlemi başlar. Karbondioksit ve-
rilen bölgeye gelen kanın bu bölgedeki karbondioksiti alıp yerine oksijen bırakmasıyla yağ hücrelerinde yağ yakımı başlatılır.
Elbette böyle bir işlem yapılırken lokal olarak incelme veya sıkılaşma olabilmektedir. Ayrıca oksijenlenen hücreler canlanmakta ve cilt sıkılaşmakta, ciltte çatlak (stria) olan bölgeler iyileşebilmekte, ciltteki gerginlik artabilmekte ve bir yandan hücreler daha

Yazının Devamı

Selülitin Anatomisi - Selülit nedir?

30 Haziran 2014

Selülit ağırlıklı olarak kadınların sorunu olmakla birlikte, kilo alan ve androjen hormon eksikliği veya yetmezliği olan erkeklerde de görülebilir.

Selülit bilindiği gibi şişmanların sorunu değildir, zayıflarda da görülebilir. Genellikle genetik yatkınlığı olan kişilerde ve sıklıkla hormonal sikluslarımızla ilişkili olarak ciltte, portakal kabuğu görünümünden daha problemli, çukur çukur görünüme kadar olan bir durum söz konusudur.

Oluş mekanizmaları arasında, cilt altı bağ dokusunda engebeli görünüme yol açan, gevşeklik, ödem (su tutulması), mikrodolaşımın bozulması, bununla ilişkili kapsüllerle çevrelenmesi bulunmaktadır. Ayrıca selülitten bahsederken evrelerine göre de ayırım yapılmaktadır. Sadece deriyi iki parmak arasında sıkıştırınca veya kasları kasınca portakal kabuğu şeklinde ortaya çıkan görünüm varsa evre I, normal pozisyonda iken görünüyor ancak, kasları kasınca çukurluklar oluşuyorsa evre II, hem çukurluklar hem de sertlikler var ve ağrılıysa evre III olarak değerlendirilir.

DR.BETÜL ŞENGÖR'ÜN "CİLDİNİZ İÇİN GENÇLİK SIRLARI" BAŞLIKLI KİTABI TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE.

Bu kitapta A’dan Z’ye cildinizle ilgili merak ettiğiniz her şeyi bulacaksınız.

DR.BETÜL

Yazının Devamı

Güneş cildimize nasıl zarar veriyor, yapısını nasıl bozuyor?

27 Haziran 2014

GÜNEŞİN CİLDİMİZ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ - BÖLÜM I

Yaz ayları ve sıcak havanın insan bedeni üzerinde bir çok etkisi vardır. Sıcak hava ve güneş ışığının olumsuz etkilerine karşı, bazı önlemlerle cildimizi hazırlayabilir, böylece güneşin ve yazın keyfini doyasıya çıkartabiliriz.

Güneş cildimize nasıl zarar veriyor, yapısını nasıl bozuyor?
Güneş ışığının zararlı etkileri ultraviyole ışınlarının cildimizde yarattığı olumsuz etkilerdir. Ultraviyole A ve B, cildimizde renk değişimlerine (lekeler), kılcal da-marların ortaya çıkmasına (rozasea vb.), benlerin ve kötü huylu lezyonların (melanoma, cilt kanseri) oluşmasına zemin hazırlar. Ayrıca cildin hyaluronik asit üretimini bozar, hücre DNA’sında da kalıcı hasara yol açarak cildi yaşlandırır. Hücrelere kadar ulaşabilen ulraviyole ışınları aslında belirli dalga boyu olan radyasyondur; zararlı olan etkilerini ise az önce belirttiğim gibi doğrudan hücrenin DNA’sını etkileyerek yapar. Böylece DNA’nın kendi kendini onaramaz hale gelmesine neden olur. Her hücrenin bir çekirdeği ve onun içinde de vücudumuzun temel kodlarını oluşturan DNA adı verilen bir protein yapı bulunmaktadır. DNA kodlarına göre üretilen

Yazının Devamı

Güneş ışınları benlerimizi nasıl etkiliyor?

25 Haziran 2014

GÜNEŞİN CİLDİMİZ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ - BÖLÜM III
Güneş ışınları benlerimizi nasıl etkiliyor?
Benler cilt renginde, ciltten biraz koyu veya kahverenginden siyaha kadar değişen renklerde ciltten genellikle kabarık, bazen üzerinde kılların da olduğu selim lezyonlardır. Benler özellikle cilt rengi açık olan kişilerde fazla görülür. Yaşla ve güneşe maruz kalmakla sayıları artabilir veya boyutlarında değişiklik olabilir. Önemli olan benlerin selim halini korumaktır. Bunun için öncelikle dikkat edilmesi gereken güneşin olumsuz etkilerinden korunmak için kızgın olan saatlerde güneşe çıkmamak ve yaz-kış ultraviyoleye karşı güneş koruyucular kullanmaktır. Ayrıca herkesin kendi ben’inin özelliklerini iyi bilmesi ve takip etmesi gerekmektedir. Takip ederken benin boyutunda ve renginde kısa süre içinde bir değişiklik olup olmadığına, kaşıntı veya kanama olup olmadığına bakılabilir. Ancak daha ideal olan dermatoloji uzmanlarının dermatoskop aleti ile hastalarını belirli aralıklarla takip etmesidir. Eğer bir ben, şüpheli olarak bulunursa o ben’in cerrahi olarak çıkarılması ve mutlaka patolojik incelemesinin yapılması gerekmektedir.

Güneş/yaşlılık lekesi

Yazının Devamı

Mineral bazlı güneşten koruyucular ne kadar sağlıklıdır?

23 Haziran 2014

Çinko oksit ve titanyum dioksit fiziksel koruma sağlar, güneşi yansıtarak cilde geçirmez, ancak UVA için etkili engelleyicinin, kimyasal içeriklerde daha iyi olduğu bilinmektedir.

Mineral bazlı veya fiziksel koruyucuların çocuklara daha uygun olduğu düşünülmekle birlikte UV endeksi yüksek olan durumlarda bunlar yetmeyebilirler. Hatta çinko oranı yüzünden cildi fazla kurutarak koruyuculuğu bile değişebilir; bu durumda cildi iyi nemlendiren antioksidan içerikli bir güneş koruyucu daha uygun olmaktadır.

Çevresel etkenlere karşı ve ultraviyolenin yol açtığı hasarın basamaklarının tedavisine yönelik olarak, zengin antioksidan içerikli yeni nesil güneş koruyucular aynı zamanda UVA için de koruma sağlayarak daha etkili olabilmektedir.

Koruma ne kadar yüksekse o kadar tehlikeli midir?
İçerik ne kadar kimyasal ise tehlikesi o kadar artabilir. Ancak bu durum çok büyük yüzey alanlarına saf kimyasal ajanları yoğun olarak ve uzun süre uygulamakla tehlike oluşturabilir. Bu konuya da dikkat etmekte fayda vardır.
DR.BETÜL ŞENGÖR'ÜN "CİLDİNİZ İÇİN GENÇLİK SIRLARI" BAŞLIKLI KİTABI TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE.Bu kitapta A’dan Z’ye cildinizle

Yazının Devamı

Güneş Koruyucular cilde sürüldüğünde nasıl bir koruma sağlar?

20 Haziran 2014

SPF (Güneş Koruma Faktörü) bir ürünün cildi UVB kızarıklığından koruma yeteneğini gösteren bir kriter olup; güçleri 4 ile 30+ arasında belirlenmiştir. Koruyuculuk için sadece SPF içeriği değil; UVA bloke etme özelliği hatta antioksidan filtreleme özelliği de gerekmektedir.

SPF 15’in % 93, SPF 30’un % 97, SPF 40’ın %97,5 koruma sağladığı bilinmektedir. Fiziksel bariyerler, mineral filtreler içerir, sadece yansıtma ile cildi korurlar, kimyasal bariyerler ise hem yansıtma hem dağıtma hem da ışığı emerek (absorbe ederek) koruma özelliğine sahiptir. Bu kimyasal içeriklere dikkat etmek gerekir.

Bazılarının emiliminin fazla olduğu ve vücudun sistemik dolaşımına karışabildiği, dolayısıyla bebeklerde kullanımının sakıncalı olduğu bilinmektedir.

Koruma ne kadar yüksekse o kadar tehlikeli midir?
İçerik ne kadar kimyasal ise tehlikesi o kadar artabilir. Ancak bu durum çok büyük yüzey alanlarına saf kimyasal ajanları yoğun olarak ve uzun süre uygulamakla tehlike oluşturabilir. Bu konuya da dikkat etmekte fayda vardır.
DR.BETÜL ŞENGÖR'ÜN "CİLDİNİZ İÇİN GENÇLİK SIRLARI" BAŞLIKLI KİTABI TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE.

Bu kitapta A’dan Z’ye cildinizle ilgili merak

Yazının Devamı

Güneş Kremlerindeki SPF, Cilt Kanserine Neden Olur mu?

19 Haziran 2014

SPF’nin uzun vadeli kullanımı cilt kanseri riskini arttırıyor şeklinde açıklamalar ne kadar doğrudur?

Öncelikle cilt kanserlerinin küresel ısınma ve ozon tabakasındaki artan incelme nedeniyle arttığı bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla ben cildi korumaktan yanayım. Hatta bebeklikten itibaren bu ürünlerin sürülmeye başlanması gerektiğini düşünüyorum. Ancak ürünlerin seçimi, sürülme sıklığı, sürülecek miktar, korumanın SPF oranı, koruyucunun nasıl temizleneceği ve cilt tipi göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir.

Ultraviyolenin cilt üzerindeki olumsuz etkileri birkaç adımdan oluşmaktadır. İlk olarak güneşe maruz kalındığı zaman cilt, bir tepki vermektedir. Bu adeta bir savunma tepkisidir; ardından serbest radikallerin oluşması ve bunların hücresel saldırısı başlamaktadır.

Hücre saldırısı sonucunda hüçrenin çekirdeğindeki DNA’nın yani genetik

şifremizin tamir mekanizması bozulmakta ve genetik hasarın kalıcı olma riski çok artmaktadır. Hücresel hasarın sonucu olarak önce foto yaşlanma olarak da bilinen cilt tonunda değişiklikler, kollajen kırılmaları, hyaluronik asit üretiminde azalma buna bağlı olarak kırışıklıklarda artma görülmektedir.

Kırışıklıklardan daha önemli olan durum

Yazının Devamı

Güneş Dost mu Düşman mı? Güneş Koruyucular Zararlı mı?

18 Haziran 2014

ULTRAVİYOLE IŞINLARI VE CİLDİMİZ

Değerli okurlarım,

Bugünden itibaren, güneş mevsimine hızla giriş yaptığımız şu günlerde sizlere rehber olacak bir yazı dizisine başlamış bulunuyorum. UV ışınları, güneş ve cildimiz hakkında bilmeniz gerekenleri, yeni yayınlanan kitabım "Cildiniz için Gençlik Sırları" kitabında ayrıntılarıyla anlattım. Burada da sizlerle her gün bu yazının bir bölümünü paylaşacağım.

Sevgilerimle,

Uzm. Dr. Betül Şengör

Güneş Dost mu Düşman mı? Güneş Koruyucular Zararlı mı?

Bu soruya yanıt vermeden önce, güneş ışınlarının ultraviyole olduğu ve ultraviyolenin A, B ve C olmak üzere isimlendirilen dalga boylarının cilt üzerindeki etkilerinin neler olduğunun aydınlatılması gerekmektedir. UVA ve B epidermisi ve dermisi direkt olarak etkileyebilen dalga boylarına sahiptir. Özellikle UVA dermise kadar inebilmesi nedeniyle daha tehlikelidir. Bu durumda ultraviyolenin olumsuz etkilerini engelleyen SPF (Sun Protection Factor: Güneş Koruma Faktörü) dosttur, diyebiliriz. Çünkü öncelikle cildimizin kanser olmasını ve mevcut ben’lerinin kötüye dönüşmesini engellemeliyiz.

Ultraviyole ışınlarına belirli saatlerde ve belirli bir süre korumasız olarak maruz kalmak, D vitamini sentezi için de

Yazının Devamı