Kimyasal peeling, konusunda uzman hekimler tarafından, ciltte görülen sorunu giderebilecek özellikteki kimyasal asitlerle cildin soyulması işlemidir.
Peeling’in kelime anlamı soyma demektir. Mekanik, kimyasal ve lazer ile yapılan peeling’lere yeri geldikçe değinmeye çalışacağım.
Peeling’ler soyma derecesine göre çeşitlendirilir. En hafif olanlar cildi derinlemesine temizleme etkisine sahiptir ve düzenli uygulanırsa, hatta ev ürünleri ile desteklenirse etkileri artacaktır. Bu amaçla ülkemizde de kullanıma giren antioksidan özelliği yüksek “fitik asit” uygulanmaktadır. Glikolik asitlerle veya salisilik asitlerle yapılan kimyasal peeling’lerin bir yandan cildi arındırırken bir yandan da yüzeyel lekeleri gidererek cilde ışıltı kazandırdığı görülebilmektedir.
Lekelerin tedavisindeki yaklaşım; doktorun öncelikle ayrıntılı bir analiz yaparak, lekenin diğer oluş nedenlerini ve derinliğini belirlemesidir. Buna göre kişisel bir program hazırlanarak, lekenin derinliğine göre kimyasal veya mekanik peeling’ler ve ışık tedavileri planlanır. Türkiye günümüzde kozmetik ürünler ve dermokozmetik ilaçlar açısından o kadar hızlı ilerliyor ki bu durum doktorların uygulama çeşitliliğini de
Eğer yeterince su içmezseniz şişmanlarsınız. Kilo başına 35 ml su içmek
metabolizma için faydalıdır.
Yediğimiz bazı besinlerin vücudumuzda asidik bir ortam oluşturduğunu artık biliyoruz. Kanımız asidik bir dolaşım sağladığında tüm vücudumuz ve organlarımız bundan olumsuz etkilenir. Vücut bu asidik ortamdan kendini korumak için yağ hücrelerinden destek almaya başlar ve dolayısıyla yağlanmaya eğilimimiz artar. En önemlisi vücudumuz suyu, asitleri ve atık maddeleri idrar, ter ve bağırsak yoluyla atabilmek için kullanır. Vücut asitli ortamı temizleyemezse yağ depolama durumuna geçiş yapar .
Her şeyden öte hafif bir susuzluk bile metabolizmayı % 3 oranında yavaşlatmaktadır.
Eğer yeterince su içmezseniz şişmanlarsınız. Kilo başına 35 ml su içmek
metabolizma için faydalıdır.
Yediğimiz bazı besinlerin vücudumuzda asidik bir ortam oluşturduğunu artık biliyoruz. Kanımız asidik bir dolaşım sağladığında tüm vücudumuz ve organlarımız bundan olumsuz etkilenir. Vücut bu asidik ortamdan kendini korumak için yağ hücrelerinden destek almaya başlar ve dolayısıyla yağlanmaya eğilimimiz artar. En önemlisi vücudumuz suyu, asitleri ve atık maddeleri idrar, ter ve bağırsak yoluyla atabilmek için kullanır. Vücut asitli ortamı temizleyemezse yağ depolama durumuna geçiş yapar .
Her şeyden öte hafif bir susuzluk bile metabolizmayı % 3 oranında yavaşlatmaktadır.
Eğer kilo vermek amaçlanıyorsa Metabolic Balance diyet olarak değerlendirilebilir. Sadece sağlığını korumak ve nasıl beslenmesi gerektiğini öğrenmek için de tercih edilebilir.
Metabolik beslenme programı, metabolizmayı eğiterek dengelenmesini sağlayan, insülin direnci, metabolik sendrom, obezite, tiroid fonksiyon bozuklukları gibi hastalıkların tedavisine destek sağladığı kanıtlanmış bir sağlık programıdır.
Metabolic Balance Programı’nda kişisel beslenme programı nasıl oluşturulur?
Öncelikle 10-12 saatlik bir açlık süresinden sonra kişinin kanı alınarak Türkiye’deki anlaşmalı bir laboratuvara gönderilir. Kişinin kan analizinde; karaciğer enzimleri, böbrek fonksiyon testleri (üre, ürik asit, vs.), tiroid fonksiyon testleri, vücudun bazı enflamasyon kriterleri (obezitede ve insülin direncinde bu kriterler çok önemli bir yer teşkil eder), safra kesesi ve pankreas enzimleri, bazı vitaminlerin oranları, kan sayımı gibi birçok parametre incelenir. Bu analizin sonuçları doktor tarafından danışanın anamnezi ile birlikte değerlendirilip bir rapor haline getirilir. Daha sonra Almanya’daki merkez ofise mail ortamında sunulurak dahiliye uzmanının görüşüne başvurulur. Ve buradaki
Cilt hastalıkları uzmanı tarafından, peeling sonrası arınmış ve temizlenmiş cilde reçete edilen ev bakım ürünleri ile bu etkinin uzun solukluluğu sağlanabilir. Bu ürünler arasında özellikle akşamları retinoik asit içerikli ürünler ve beraberinde leke önleyici ürünler, gündüzleri ise C vitamini içerikli ürünler ve güneş koruyucular olmazsa olmazlardır.
Sırada ise cildin dolaşımını düzenlemek ve canlandırmak olabilir. Bunun için IPL, Led terapi önerilebilir. Vitamin ve hyaluronik asit enjeksiyonları ile cilt derinlemesine nemlendirilir ve beslenir. Kurumuş, güneşin etkisiyle gerçek rengini kaybetmiş ciltlerde her yaşa uygun farklı kokteyller kullanılmaktadır. Günümüzde her zaman genç ve canlı ciltlere sahip olmak için kendimiz de daha fazla bilinçlenmeli ve cildimizi dinlemeliyiz.
Estetik dermatolojide yüzün bölgesine göre ve sorununa göre uygulama yapmak prensiptir. Örneğin bütün yaz kaşlarını çatmış veya göz çevresini kırıştırmış olan kişilere kadın veya erkek kas gevşetici bir ilaç olan botulinum toksin enjeksiyonu uygun olacaktır veya yüzün orta hattında çökmeler veya derin nem kayıpları varsa hyaluronik asit dolgular ve vitamin enjeksiyonları uygundur. Yüzün alt
Cildin vazgeçilmez ihtiyaçlarından birisi de kozmetik ürünlerdir. Bazı kozmetik markaların yıllar öncesine dayanan bilimsel çalışmaları göstermektedir ki; aynı yaşta ve genetikte olup da krem kullanan ve kullanmayan ciltlerin arasında ciddi bir fark olduğudur. Bildiğimiz gibi cildimiz dış faktörlerden özellikle ultraviyoleye ve sanayileşmeye karşı, iç faktörlerden de uykusuzluk, beslenme dengesizlikleri ve strese bağlı olarak yaşlanmaktadır. Kremler sayesinde özellikle fiziksel olan dış etkenlerle (ultraviyole ve hava şartları)mücadele etmede başarı elde edildiği görülmüştür.
Kozmetik ürünlerden beklenen, cildi nemlendirilmesi, korunması ve onarılmasıdır. Dermokozmetik ürünler gibi kozmetik ürünlerin de Sağlık ve Tarım Bakanlığı tarafından kontrolleri yapılmakta olup, farklı olarak kozmetik mağazalarında da satılabilmektedir. Bir doktor tavsiyesine ihtiyaç duyulmayan bu ürünlerin içerikleri daha çok doğal veya bitkisel kaynaklıdır. Bir doktor rehberliğinde kullanılması gerekmediği için bu kremlerin, güvenilirliğini kanıtlamış olan (ucuz veya pahalı), kişiye ulaşma ve iletişim açısından servis hizmeti de iyi olan markalardan olmasına dikkat edilmelidir.
Ayrıca bazı dermatologlar,
Cildin anti-aging tedavisini yani “yaşlanma karşıtı” tedaviyi planlarken en önemlisi zamanlamadır. Zaman ve yaşanmışlık cilt yaşını belirlemede iç içe geçmiş durumdadır. Güneşe maruz kalma süresi, kötü koşullar altında yaşama süresi (hava kirliliği, çalışma ortamı), beslenmenin bozuk olup olmadığı ve süresi (hızlı kilo alıp-verme), uykusuz gecelerin sıklığı, sigara-alkol alımlarının miktarı, fazla mimikli olup olmamak, işte tüm bunlar cildin gerçek yaşını belirleyen unsurlardır. Elbette kronolojik yaşına göre yaşıtlarından daha iyi görünen ve hiçbir şeye ihtiyaç duymamış şanslı insanlar da vardır. Bu durum, kişilerin genetik özelliklerinin iyi olduğu, yani bu genç görünümün iyiliğinin kişinin ailevi yapısına bağlı olabileceği ile açıklanabilir.
25 yaşında bir genç hanım düşünelim; birkaç sene önce kısa sürede çok kilo vermiş olsun. Ayrıca bu yaşına kadar ne ebeveynleri ne de kendisi güneş koruyucu krem kullanmamış olsun. Üstelik bir de kış aylarında solaryuma girmiş olsun. Şimdi bu hanımın cildini değerlendirelim; kilo alıp vermek yüzünden yanakları ile burnu arasında belirgin bir oluklanma, yanaklarında iki parmak arasında sıkılığını-dolgunluğunu kaybetmiş bir cilt, alında-dudak