Anneler Bu Yazı Size Özel!Doğum Sonrasında Bebeğinizle ilgilenirken Kendi Bakımınızı Unutmayın

16 Mart 2017

Hem bir dermatolog, hem de 42 yaşında iki çocuk sahibi bir anne olarak, hanımların doğum sonrası neler yaşadıklarını ve ne hissettiklerini çok iyi anlıyorum. Doğum sonrasında sağlığınız ve cildiniz için ne tür önlemler almalısınız, kaçıncı ayda hangi bakımları tercih etmelisiniz, hepsini sizler için kaleme aldım

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sağlıklı hamilelik kendine has zorlukları olsa da oldukça zevkli bir süreç.Hamileliğin ilk 3 ayında annenin kanındaki beta HcG ve diğer tüm hormonları hızla yükselir ve bu nedenle annede bulantı-kusma, uykuya meyil ve halsizliğin hakim olduğu görülür. Hamileliğin 3-6.ayı en güzel en zevkli dönemidir, bu dönemde ailelerin anne ile iletişiminin artmaya başladığı “anneye ilginin arttığı” ve annenin de en rahat hissettiği dönemdir. Son 3 ay ise, bebeğine kavuşmanın heyecanının arttığı ama aynı zamanda kişiden kişiye göre değişmekle beraber annenin ağırlaşmaya başladığı, konforunun azaldığı, mide ekşimeleri, hareket kısıtlılıkları (eğilme-doğrulma), vücut ödeminin arttığı, varislere yatkın olduğu ve ciltte çatlakların oluşabildiği dönemdir.


Vee beklenen an geldi; bebeğimiz doğdu. Artık anne bebeğini içinde değil dışında sevecek,

Yazının Devamı

Sadece Yüzümüze Bakım Yapmak Yeterli Mi?

16 Mart 2017


Boynumuz ve dekoltemiz, yüzümüz gibi her daim, çevresel etkilere özellikle de güneşe maruz kalır. Bu nedenle yüzümüze yaptığımız bakımların bu bölgelere de yapılması gerçek anlamda kendimizle ilgilendiğimizin ve cildimizi önemsediğimizin göstergesidir. 37 yaşımda farkettiğim boyun bölgemin, 4-5 yıldır uyguladığım boyun bakımlarım sayesinde toparladığını söyleyebilirim. Daha önce kremlerimi sadece yüzüme kalanı ellerime sürerken boynuma hatta dekolteme sürerek bu konuda ilk adımı atmış oldum.

Bir dermatolog olarak boyun cildini değerlendirirken birçok kritere bakıyorum. Cildin yaşı, kuru olup olmadığı, boyun kırışıklarının ne oranda aktif yani görünür olup olmadığı, boynun en üst tabakasındaki lekeler veya kılcal damarların varlığı (yani güneş hasarı) son olarak da eklemli yapısına uygun olarak yatay çizgilenmelerin derin olup olmayışı. Tüm bu saydıklarımın klinik ortamda tedavilerine ek olarak kişinin evde kullanabileceği ürünleri belirleyerek gerekirse yüz anti-aging yaklaşımda olduğu gibi küçük bir check-up sonrası ağızdan alınabilecek gıda takviyelerini belirliyorum.

Boyun dekolte bakımı için önerim; öncelikle temel olarak her duş sonrası sevdiğimiz bir yağ ile

Yazının Devamı

Akne deyip geçmeyin!

15 Şubat 2017

HEM ERGENLİK HEM DE YETİŞKİNLERDE GÖRÜLEN AKNE DERMATOLOGLAR TARAFINDAN ÖZENLE ELE ALINMALIDIR

Son zamanlarda yetişkin aknesinde gözle görünür bir artış söz konusu. Danışanlarımdan bununla ilgili oldukça fazla soru alıyorum, sorunun çözümü için tedavi alternatifleri arıyorlar. Öncelikle klasik akne nedir, anlatmak isterim. Akne, özellikle ergenlik döneminde gördüğümüz, bu dönemde yükselen hormonların etkisiyle artan cilt yağlanması, buna bağlı olarak gözeneklerin ölü hücreler ve dış ortamın kiri ile tıkanmasıyla gelişen sivilcelerdir. Saydığım bu sebeplere ek olarak, cilt temizleme alışkanlıkları, beslenme ve uyku düzeni, kullanılan cilt ürünleri ve yaşanılan ortam ile ilişkili olarak da akne sorunu tetiklenebilir.
Akne sorunu sadece ergenlerde değil, yetişkinlerde de görülür. Yetişkin dönem aknesi, 25-30’lu yaşlarda yanlış kullanılan, özellikle cildine uygun olmayan kozmetik ürünler ile ilişkili olabilir. 30-35 yaş arasında hormonal sebepler ve insülin direnci ile ilişkili beslenme hataları akneye neden olabilir. 40’lı yaşlarda ise, yine hormonal özellikle enflamasyonuntiroid hastalıklarına ikincil (Hashimoto), bazen aşırı yapılan spor sonrası, erken menapoz ile de

Yazının Devamı

Ameliyatsız Yüz Germe Hayal Olmaktan çıktı

15 Şubat 2017

Sevgili dostlar, ‘’ameliyatsız yüz germe hayal olmaktan çıktı’’ kulağa ne kadar güzel geliyor değil mi? Hakikaten de öyle. Teknolojinin estetik dermatoloji alanında hızla ilerlemesi ile ameliyatsız çözümler daha fazla tercih edilir bir hale geldi. Bunlardan biri olan altın mikro iğneli radyofrekans, cildin kolajen ve elastik lif üretimini arttırarak 3 seansta yüzde yarattığı germe etkisi ile son dönemde danışanlarım için uygun gördüğüm ve çok başarılı sonuçlar aldığım bir uygulama. Bir kadın dermatolog olarak kendimde uygulamadığım ve inanmadığım hiçbir yeni teknolojiyi önermiyorum. Kendi cildimde şahit olduğum değişimin yanı sıra, danışanlarımın da memnuniyeti beni bu yazıyı yazmaya ve altın mikro iğneli radyofrekans teknolojisini sizlerle paylaşmaya yöneltti.

3 Seasta İnanılmaz Değişim

Bir uygulama düşünün, acı yok, kesi yok, klinik ortamında maximum 40 dakika sürüyor ve 3 seans sonunda gözle görülür bir değişime yol açıyor. Biraz da teknik olarak açıklamaya çalışayım; 0,5 – 3,5 mm‘ye kadar cilt altına altın mikro iğnelerle tek seferde inebilen bu sistem, geçtiği bölgenin tamamına radyofrekans enerjisi veriyor. Danışanımın ihtiyacına göre belirlediğim 20 ila 40 dakika

Yazının Devamı

Neştersiz Estetikle Angelina Jolie Gülüşü

2 Mayıs 2016

Bence Angelina Jolie'nin yıllara meydan okuyan, muhteşem güzelliğinde gülüşünün büyük rolü var. Elbette bu efsanevi gülüşünü sağlayan da pek çok kadının sahip olmak istediği dudakları ve ağız çevresidir.
Dudaklar, dişlerin açıklığı... Dişlerin açıklığı yani diş etlerinin kapanmamış olması yüzün yukarıda olduğunun bir göstergesidir.
Ancak bu fotoğraflardan ikincisine baktığımda estetik ile ilgilenen bir dermatolog olarak el atmak isteyebileceğim üç nokta var:
1. Hafif kaz ayakları
2. Şakak bölgesindeki basıklık
3. Dudak kenarlarındaki akordiyon çizgileri ve sarkma
Bu üç bölge o muhteşem gülüşü biraz gölgeliyor.

Yazının Devamı

Güzelliğin Geleceği, Cildi Uyaran Yöntemlerde

9 Mart 2016

Bence güzelliğin geleceği, cildi uyaran yöntemleri ve cihazları bir arada uygulamaktadır. Çünkü cildiniz uyarılmazsa yaşlanır. “Cildiniz için Gençlik Sırları” kitabımı da bu sözümden yola çıkarak yazdım. Ancak bunun için de cildi doğru analiz edebilmek gerekir. Cildin yapısı, nasıl yaşlandığı artık biliniyor. Cildin anatomisinin şifresi çözüldü. Cilt nasıl yaşlanır kısaca bir göz atalım. Zamanla cilt hücrelerinin içindeki su azalır, cilt su üretemez, kollajen üretimi azalır. Cildin ürettiği şeylerin azaldığı yetmiyormuş gibi kişinin hızlı kilo alıp vermesi, yaşadığı yorgunluklar, uykusuzluklar, stres, sağlıksız beslenme ve yerçekimi gerçeği de cildin içinin boşalmasına neden olur, kırışıklıklar ve sarkmalar başlar, sürekli yapılan mimiklerle kırışıklıklar derinleşir. Ultraviyole ışınlarına maruz kalan cildin üzerindeki homojenlik azalır, kılcal damarlar çıkar, lekeler oluşur.

Peki yaşlanmanın bu etkilerini nasıl geriye çevirebiliriz ve nasıl geciktirebiliriz?

Güzellik eşittir gençliktir, genç bir görünümdür. Gençliğimizde üçgen biçiminde olan yüzümüz yaşlandıkça ters üçgene döner. Bu da güzel görünümün ortadan kalkmasına neden olur. Yeniden güzel görünebilmek için bizim

Yazının Devamı

Cildinizin sağlığı için bunlara dikkat edin!

28 Kasım 2015

Stres en önemli içten yıkıcı faktördür. Stres vücudumuzun doğal kortizon üretimini olumsuz yönde etkileyerek bazen sivilce çıkarmamıza, bazen şişkinlik (ödem) sorunu yaşamamıza, hatta kabızlık, saç dökülmesi, ekzema, uçuk gibi birçok soruna neden olur.

Dış etkenler ise en az iç faktörler kadar önemlidir. Kaldı ki ultraviyole ışınları tüm etkenlere bedeldir. Ultraviyole bir radyasyondur ve inanılmaz yaşlandırıcı etkilere sahiptir. Birçok dermatoloji literatüründe malign melanom ve diğer cilt kanserlerinin ilk nedenidir. Daha sonraki etkenler arasında hava kirliliği, aktif veya pasif sigara içiciliği, beslenme kalitesi (organik besin- gerçekliği), uyku düzeni, düzenli mide-barsak sistemi (beslenme ve içsel) gibi birçok sebep sayılabilir.

Cilt, çeşitli görevleri olan hücrelerden ve bu hücrelerin içinde yaşadığı destek dokudan, damarlardan, sinirlerden, pigmentlerden (renk maddeleri-melanin) zengin büyük bir organdır. Hatta vücudumuzun ortalama yüzey alanı ile ilişkili olarak en büyük organıdır, dışarıyla temasta olduğu için de en savunmalı organıdır. Bir o kadar da ısı yalıtımı görevi olan, terlemeyle toksinlerden arınmayı sağlayan en önemli detoksçumuzdur.

Cildin en üst

Yazının Devamı