Hamilelik döneminde saçlarda incelme, saçlı deride hormonal değişikliğe bağlı olarak bazen gözlenebilir. Hamilelik sırasında kullanılması gereken ve jinekoloji uzmanlarının tavsiye ettiği demir ve vitaminlerin (folik asit dahil) düzenli olarak kullanılması annenin sadece saçı için değil sağlığı için de gereklidir. Ayrıca kullandığı ve kendisine iyi geldiği şampuan ve saç kremlerinde değişikliğe gerek yoktur.
Hamilelik öncesinde kullanılan saç bakım ürünlerinden, hamile kalındıktan sonra kullanılmaması gerekenler var mı?
Saçlı deri vücudun en fazla kanlanan derisidir. Bu bölgeye saçların beslenmesi veya yeniden çıkışının uyarılması amacıyla kullanılan ilaçların veya kozmetik ürünlerin kullanılması doğru değildir. Kozmetik ürünlerin çoğu ile ilgili bilimsel veriler yeterli sayıda olmadığı için hamilelikte bu ürünlere ara verilmesi daha uygundur.
Birçok jinekoloji uzmanının görüşü boyatılmaması yönündedir. Bunun da sebebi saç boyalarının kimyasal materyaller olması ve saçlı deri tarafından emilmesi ve bir miktar kana karışmasıdır. Bu miktar bebeğe ne kadar ulaşır?, ne kadar zarar verir? Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar mümkünse hiçbir kimyasal maddeye maruz kalınmaması yönündedir.
Kaçıncı aya kadar boyatılabilir/kaçıncı aydan sonra boyatılamaz?
İlk 3 ay hamileliğin en fazla dikkat edilmesi gereken dönemdir. Ancak bazı hekimler hamileliğin son aylarında, saç derisine değdirilmeden tamamen bitkisel olduğu kesin olan boyalara izin verebilmektedir.
Kullanılan madde cilde alerji yapmayan boya maddeleridir. İşlemin kalıcılığını sağlayan bu boyaların cildin ikinci tabakasına yani dermise indirilmelerini sağlamaktır. Aslında bir çeşit dövme işlemidir. Yıllar içinde cildin devinimi sayesinde üst tabakadan hücreler atıla atıla renkler biraz daha açılabilmektedir. Zararlı olduğuna dair bir gösterge bulunmamaktadır.
Kremlerin cilt bariyerini geçebilmesi için küçük moleküllü ve hafif yağlı olmaları gerekir. Çünkü cilt bariyeri yağ sürülen tarafları birbirine bakan iki dilim ekmek gibidir. Sadece su bazlı bir ürün kullanılırsa ekmek tarafından emilir, tereyağ tarafından diğer tarafa iletilemez. Bu zar yapısının mucizevi bir koruma mekanizması vardır. Cildimizin çevresel olan etmenler karşısındaki ilk savunması bu şekildeki bir bariyer sayesinde olmaktadır.
Birkaç hafta boyunca kimyasal peeling etkisi olan ürünler kullanmak, cildin ölü tabakasının atılmasını ve daha sonra kullanılacak ürünlerin emilmesini arttıracaktır. Aksi halde sadece su bazlı bir ürün kullanmak cildi dışarıya karşı koruyan bir bariyer olmaktan öteye gidememektedir. Kremler cilt tarafından emilerek dolaşıma bile katılabilir, hatta idrarla atılırken bir koku bile duyulabilir. Ancak çok miktarda ve büyük yüzey alanlarına sürülürse böyle bir durum ortaya çıkar. Sadece yüze değil, selülit tedavisi için vücudumuza sürülen jel şeklinde veya ampul formunda çabuk emilebilen ürünlerle bu durum gözlenebilmektedir. Cildimiz üzerinde çok sayıda damarların ve sinisel iletişimin olduğu geniş bir organdır; bu nedenle sürülen ürünleri
Dekolte, cilt bakımında en çok ihmal edilen yerlerdendir. Çünkü her gün aynada yüzümüze bakıyoruz ve çoğunlukla da orada gördüklerimize odaklanıyoruz. Ne yazık ki dekolteye baktığımızda iş işten geçmiş bile olabiliyor. İlk yaşlanma belirtileri foto hasara bağlıdır. Kılcal damarların yüzeye çıkması, lekelerin artması, cildin gevşemesi. Tabii cilt rengi açık olanların yani beyaz tenlilerin daha erken yaşadığı bu süreç normal yaşlanma sürecidir. Ancak kendi seyrine bırakılırsa önlem alınmazsa önüne geçemeyeceğimiz bir hıza kavuşabilir.
Dekolte bölgesinin cildi incedir, ayrıca travmaya da en açık olan yerlerdir. Dekolte bakımında cildin bu özellikleri ön planda tutulmalıdır. Önleyebileceğimiz tek şey; güneş hasarıdır. Her gün dekolte bölgemize – boyun dahil- yüzümüze sürdüğümüz gibi koruyucu krem sürmeliyiz.
Cildin anti-aginde prensip, kayıpları önlemek ve daha sağlıklı-ışıltılı bir cilde sahip olmaktır. Bu amaçla cilt hücrelerinin rezervlerini korumak, onları doğru yönde uyarmak ve çalışan bu hücrelerin korunmalarını sağlamak gerekir. Gıda takviyeleri, çalışan hücrelerin ihtiyaçlarını karşılamada ilk yapılması gerekenlerdendir. Uyarmak için çeşitli yöntemler vardır. En
Hücre büyümesinde ve farklılaşmasında rol oynayan A vitamini, görme fonksiyonunda, üreme ve diğer üreyen hücrelerin olduğu tüm sistemlerde ihtiyaç duyulan bir vitamindir. A vitamininden (retinol) doğal olarak oluşan retinoidler ve sentetik türevleri, kimyasal yapılarıyla ve işlevleriyle A vitaminine benzemektedir.
Doğal retinoidler; A vitamini (retinol), ve onun metabolitleri olan retinaldehit ve retinoik asittir. İçeriğinde retinol ve benzeri olan her şey A vitamini gibi görev yapacaktır. Cildin ikinci tabakası ve gençliğinin anahtar yeri olan dermis ve bazal katmanda aktive olur. Burada kollajen, elastin ve hyaluronik asit denilen şeker jölesi kıvamındaki şeffaf bağ dokusunun üretimini arttırmak için fibroblastları (cildin fabrika hücrelerini) uyarır. Kollajen ve elastin üretimini arttırarak cilde kaybettiği elastikliği yeniden kazandırır. Cilt ve saç hücrelerinin (keratinositlerin) hücresel üretimini-genetik yazılımını onarır. Ciltteki yeni damar yapımını da düzenleyerek cildi tamir eder ve sağlık verir.
Eczanelerde sadece cilt hastalıkları uzmanının yazacağı reçete ile alınabilen isotretinoin içerikli sentetik retinoik asitler bulunur. Doktorunuz genellikle her ay sizi
Deri içine enjeksiyon anlamında kullanılan bir kelime olan mezoterapinin 200 yıl öncesine dayanan bir tarihi bulunmaktadır. İlk zamanlar analjezik ve anestezik etkileri olan prokainin migren ağrılarında kullanılmaya başlanması 1920’li yıllarda gerçekleşmiştir.
Selülit tedavisinde mezoterapi
Bağ dokusunun bir hastalığı olan selülit, genetik olarak yatkın kişilerde ve dolaşım problemi ile birlikte gözlenmektedir. Dolaşım düzenleyici olarak kafein, prokain; bağ dokusunu desteklemek amacıyla aminoasitlerden oluşan kokteyller tercih edilmektedir. Selülitin bulunduğu tabakada enerjiye çevrilemeyen cilt altı yağ dokusunun düzensizliği mevcuttur. Bu nedenle spor yapanlarda bile cilt altı bu problem görülebilmektedir. Bu teknikle direkt enjeksiyon sayesinde bu sorunu büyük ölçüde giderebilmek mümkün olabilmektedir.
Zayıflamada mezoterapi
Derin yağ dokusunun tedavisinde yani yağın azaltılmasında en hızlı sonuç alınabilen yöntemdir. Ancak mutlaka ağızdan alınan kalori miktarının da düzenlenmesi gerekmektedir. Yağ hücrelerinin verdiğimiz solüsyonlara tepkisi hücre zarlarının açılması ve içeriklerini dokular arası dolaşıma bırakmaları şeklinde özetlenebilir. Bu sayede uyarılamamış yağ
Deri içine enjeksiyon anlamında kullanılan bir kelime olan mezoterapinin 200 yıl öncesine dayanan bir tarihi bulunmaktadır. İlk zamanlar analjezik ve anestezik etkileri olan prokainin migren ağrılarında kullanılmaya başlanması 1920’li yıllarda gerçekleşmiştir.
Yüzümüzde mezoterapinin hedefi, cildimizin fabrika hücreleri olan fibroblastlara, ihtiyacı olan maddelerin verilmesini içerir. Kollajen ve elastik lifler dışında bağ dokusunun destek maddesi olan hyaluronik asit sentezinin yapımı da fibroblastlara ait olup bu hücrelerin kullanacağı malzemeleri cilde vermek mezoterapi ile mümkün olabilmektedir. Özellikle C vitamini ve aminoasitlerden oluşan ayrıca DMAE ve bazı mineralleri de içeren kokteyler bu bölgede tercih edilmektedir. Yaşa ve cildin durumuna göre 1 hafta ile 4 hafta aralıklarla en az 4 seans daha sonra ayda bir idame tedavisi olabilmektedir.