Ergenlik döneminde ve genç erişkin döneminde cilt, kendini hızla yenileyebilen bir yapıdadır. Ancak bu dönemin genel özelliği cildin aynı zamanda hormonların kontrolü altında olmasıdır. Kızlar ortalama 12-14 yaşlarında regli olmaya başladıkları için cildin sebum üretiminde artış ve buna bağlı olarak da akne problemleri yaşayabiliyorlar. Erkeklerin de yaklaşık 14 yaşlarında androjen hormonlarında belirgin bir artış olmakta, benzer cilt problemleri özellikle akne ve bazen vücutta kıl dönmeleri gibi durumları görülebilmektedir.
Akne nedir?
Akne, cildimizin gözeneklerinin üzerinde yerleşen, kırmızı renkte, ciltten kabarık olarak görülen, zaman zaman içi iltihaplı olabilen sivilcedir. Genellikle yüzde, daha sonra sırtta, omuz başlarında ve göğüs V bölgesinde görülür. Buna benzer görünümde her sivilce akne değildir. Bazen folikülit denilen kıl dönmeleri de akne gibi görünebilir.
Kimlerde görülür?Ergenlik döneminin sorunu olduğu için 12-25 yaş arasında sık olarak görülür. Günümüzde bu yaş aralığı bazen özellikle kızlarda 9-10’lu yaşlara kadar inmiştir. Ergenlik döneminde olmasına rağmen genellikle kan hormon düzeyleri normaldir. Ancak androjen hormonlar denilen baskın olan
Dolgu uygulamalarında kişiye özel maddeler tercih edilmelidir. Dolgu azalan ve desteklenmesi gerekli olan yerlere doğru açılarla enjekte edilmeli ve gereken dozda verilmelidir. Bu konuda doktorun hastasını iyi yönlendirmesine ihtiyaç vardır. Kişiyi kendi doğal görüntüsünden 5-10 sene önceki haline getirmeye çalışmak hedeflenirse sıkıntı pek yaşanmayacaktır. Ancak miktarı arttırarak özellikle dudaklarda, fazla abartılı veya normalinden daha farklı görünüm kişinin özünden farklı olmasına ve tepki görmesine neden olabilir. Dudakların da dolguya ihtiyacı olabilmektedir. Özellikle belli bir yaştan sonra mimiklere veya sigara gibi alışkanlıklara bağlı olarak dudak üzerlerinde de boşalmalar ve çizgilenmeler oluşmakta bu durumda da dudaklar kişiyi daha yaşlı gösterebilmektedir. Bu bölgelere seçilen hyaluronik asit çeşidinin de dudakların üstünde yumuşak olmasına , dudak mukozası için ise biraz daha yoğun olmasına dikkat edilmesi önerilmektedir.
Bir de yağ enjeksiyonları dolgu prosedürleri ile anılmaktadır. Ancak yağ almak için hem liposuction işlemi uygulanmakta hem de plastik cerrahlar tarafından daha fazla volüm gerektiğinde tercih edildiğini söylemekte fayda var, dolgu ile
Gerçi her alanda olduğu gibi nano teknoloji ile elde edilen ürünler cildin üretken tabakasına kadar inebiliyor ancak yine de bu teknoloji ile üretilen kremler de, çok uzun zaman içinde ve başka destek tedavilerle beraber olumlu etkiler alınabilecek yapıdadırlar. Anında gerginleştirici ürünler 6-8 saat ciltte uyuşmuş hissi veren hafifçe gerilmiş gibi hissetirebilen kremlerdir, aksi düşünülemez.
Çünkü yaşlanmanın fizyolojisi, güneş veya ultraviyole ışınlarının etkisi ya da yer çekiminin cilde etkisi bellidir. Dünyanın kirliliği ortadayken bütün bunlarla anında mücadele edilebilmesi bana bilim kurgu gibi geliyor.
Ancak belki bir gün, cildimize kendi sağlam ve üretken olan kök hücrelerimiz verildiğinde cildimiz belirli bir süre içinde yeniden yapılanacak ve onarılacak. İşte bu mucize için kök hücre çalışmaları devam ediyor.
Estetik uygulamalarla cilde kimyasallar gönderiliyor. Bunların zaman içinde kötü etkili olmayacağını nereden bilebiliriz?
Az önce de bahsettiğim gibi maddelerin içeriği, vücutla ve ciltle etkileşimi, atılımı, zarar oranı nedir, ne kadar zamandır uygulanıyor hepsi bir kriterdir.
Burada da çarpıcı örnek hyaluronik asit dolgu malzemeleri ile ciltteki kırışıklık ve izlerin doldurulması olabilir. Örneğin bu madde cildimizde, eklem aralığında, göz akında vs. birçok yerde zaten vardır. Kimyasal yollarla elde edilmesi onun hijyenik olmasını ve bakteri - mikroplardan uzak olmasını sağlamak için zorunludur. Ancak bu kimyasalların ne olduğunu iyi bilmek gerekir. Öyle ki bazı hyaluronik asit dolguların ömrünü uzatan bir teknoloji cilt için çok alerjik olabilir, ciltte birikmelere yol açabilir, insandan insana değişen sonuçları standart olamayan bir duruma yola açabilir. Dolayısıyla bu konuda da ürün bilgisi, literatürdeki yeri, kullanım süreleri ve tecrübeler çok önemlidir.
Cildimiz temelde hücresel döngünün hızı ile doğru orantılı olarak yaşlanır. Gerçek şu ki doğduğumuz zaman cildimiz yaşlanmaya başlar. Bir yaşında bile bir yıllık güneş görmüşlük, çevresel hasarlara maruziyet, beslenme ve uyku düzenine uyumluluk söz konusudur. Cildimiz elbette kendini yeniler, bu yenilenme hızı 25-30 yaşlarından itibaren azalmaya başlar ve yaşlılık belirtileri görülür.
Yüzümüzün üst bölgesi mimik kaslarının kullanımıyla doğru orantılı olarak yaşlanır. Hangi yaşta olursak olalım göz çevresinde veya alında ya da kaş arasında kırışıklıklarımız olabilir. Ancak bu çizgiler yaş ilerledikçe yerleşmeye ve derinleşmeye başlar. Bu nedenle bu kırışıklıkların olmasını mimiklerimizi kontrol ederek veya botox yaptırarak engellemeye çalışmak doğru bir yaklaşımdır.
Yüzümüzün orta bölgesi doku çökmesi ve yumuşaması ile ilişkili olarak yaşlanmaktadır.Bu bölgede bağ dokusunun sıkılığını belirleyen ana madde hyaluronik asit içerikli jölemsi sıvı ve yağ dokumuzdur. Bu kayıpları azaltmak için fazla değişken bir kilo durumunun olmaması gerekir. Kaldı ki kadınların aylık periodları veya hamilelik dönemleri daha sonra da premenapoz ve menapoz, bu kayıpların en fazla yaşandığı
Hücre büyümesinde ve farklılaşmasında rol oynayan A vitamini, görme fonksiyonunda, üreme ve diğer üreyen hücrelerin olduğu tüm sistemlerde ihtiyaç duyulan bir vitamindir. Bağışıklık sisteminin hücrelerinin güçlendirilmesi, savunma yanıtının düzenlenmesi gibi mikroplara karşı da önemli etkilere sahiptir. Bazı çalışmalar tümörle mücadelede de etkin olduğunu göstermiştir.
Özellikle hücresel onarım sırasında ihtiyaç duyulan A vitamini cilt hücrelerinde keratinositlerin üretilmelerinde, ulraviyoleden zarar görmüş kollajen liflerin onarılmasında yani dermiste de olumlu etkilere sahiptir. Beta karoten olarak bilinen formu havuçta bol olarak bulunmaktadır. Yağda çözünen vitamin olduğu için karaciğerde depolanma özelliği vardır ve belirli kürler sonunda aralar verilmesi depoların rahatlamasını sağlayacaktır. Tavsiye edilen beta karoten olarak alınmasıdır. Beta karotenin bağışıklık sisteminde, hücre koruyucu olarak antioksidan etkinliği tam olup karaciğere de toksik değildir. Bazı çalışmalarda sigara içenlerde veya aşırı alkol tüketenlerde bu vitaminin tehlikeli olabileceğine dair görüşler bildirilmektedir.
Selülit ağırlıklı olarak kadınların sorunu olmakla birlikte, kilo alan ve androjen hormon eksikliği veya yetmezliği olan erkeklerde de görülebilir.
Selülit bilindiği gibi şişmanların sorunu değildir, zayıflarda da görülebilir. Oluş nedenleri arasında, cilt altı bağ dokusunda engebeli görünüme yol açan gevşeklik, ödem (su tutulması) genellikle genetik yatkınlığı olan kişilerde ve sıklıkla hormonal sikluslarımızla ilişkili olarak, mikrodolaşımın bozulması, bununla ilişkili olarak cilt altı yağ tutulumunun artması ve yağ lobüllerinin arasının sert fibröz kapsüllerle çevrelenmesi, dolayısıyla bir kısır döngü şeklinde çok sayıda mekanizmayla ilişkili bir hastalıktır.
Ayrıca selülitin evreleri de vardır. Sadece deriyi iki parmak arasında sıkıştırınca veya kasları kasınca portakal kabuğu şeklinde ortaya çıkan görünüm varsa evre I, normal pozisyonda iken görünüyor ancak, kasları kasınca çukurluklar oluşuyorsa evre II, hem çukurluklar hem de sertlikler var ve ağrılıysa evre III olarak değerlendirilir.
Selülitin tedavisinde, oluş sebeplerini düzeltmeyi hedefleyecek şekilde bir yol izlemek; buna göre kombine bir bakım uygulamak önemlidir. Bu yüzden selülitin tek bir tedavisi