Bu hafta sizlere varis hastalığının oluşumundaki 5 önemli faktörü anlatacağım. Özellikle mevsim geçişlerinin yaşanmaya başladığı bu dönemlerde etkisini iyice hissettiren varis, herkeste olabiliyor. Bakalım bu hastalığın oluşmasında hangi unsurlar öne çıkıyor:
Varis ciddi bir toplardamar hastalığıdır
Toplum arasında daha çok estetik bir sorun olarak bilinen varislerde ilk belirtiler, çoğu zaman bacaklarda büyük, ciltten kabarık veya kılcal boyutlu örümcek ağı tarzında damar belirginleşmeleri olmaktadır. Ancak varis hastalığı bacaklardaki toplardamarlarda meydana gelen akım ve yapı bozuklukları ile karakterize bir hastalıktır. Başlangıç döneminde sadece estetik sorunlar ile seyredebilirken son safhalarda bacakta yara oluşumuna dek ilerleyebilecek ciddi tablolara neden olabilmektedir.
Varis hastalığı kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir
Varis oluşumuna pek çok faktör neden olabilmektedir. Kadın olmak da varis riskini arttıran faktörlerden biridir. Bunun birden fazla nedeni mevcuttur. Kadınlık hormonu olarak bilinen östrojenin, vücuttaki düz kaslar üzerindeki gevşetici etkisi bunlardan ilkidir. Toplardamar duvarında bulunan düz kasların, bu etki ile gevşemesi
Geçen hafta "Sıvı Dengesi" ni ele aldığımız yazımızın devamında bu hafta "Elektrolit Dengesi"ni anlattım. Özellikle düzenli spor yapanların dikkat etmesi gereken konuların başında "Elektrolit Dengesi" geliyor.
Elektrolitler, vücut sıvıları içinde erimiş halde bulunan ve elektrik iletebilme özelliğine sahip madensel çözeltilerdir. Suda erimiş halde bulunan ve minimum birer adet anyon ile katyondan (negatif ve pozitif yüklü iyon) oluşan elektrolitler, hücre zarından sıvılar gibi osmoz ve aktif taşınma yöntemleri ile taşınırlar. Vücuttaki birçok fonksiyonda ve pek çok sistemle ilgili dengenin korunmasında rolü olan elektrolitlerin en önemlileri sodyum (Na), potasyum (K), kalsiyum (Ca), klor (Cl) ve fosfordur (P). Bunlar dışında kalan ve vücutta toplamda yaklaşık 5 mg’dan daha az bulunan magnezyum, demir, çinko, bakır, iyot, kobalt, krom, selenyum ve kalay ise eser elementler olarak adlandırılırlar. Tüm elektrolitler, vücutta hücre içinde veya hücre dışı sıvılarda (kan ve diğer vücut sıvıları) bulunurlar.
Vücuttaki hücre dışı sıvıların esas elektroliti olan sodyum, vücuttaki asit-baz dengesinin, kan osmolalitesinin, sinir iletisinin ve kas kasılmasının sağlanmasında
Sporcularda sıvı ve elektrolit dengesi çok önemli bir konudur. Uzun ve detaylı bir başlık olduğu için bu konuyu iki alt başlıkta ele almak istiyorum. Bu haftaki yazımda “Sıvı Dengesi”ni ele alıp önümüzdeki hafta “Elektrolit Dengesi”ni irdeleyeceğim. Ancak öncelikle vücuttaki sıvı ve elektrolitlerle ilgili bazı temel bilgileri biliyor olmak lazım.
Vücut Sıvıları ve Dağılımı
Vücut ağırlığının yaklaşık %75’ini oluşturan su, hem hücre içinde (intraselüler) hem de hücre dışında (ekstraselüler) yer alır. Hücre içi sıvılar vücut sıvılarının 2/3’ünü oluştururken hücre dışı sıvılar 1/3’ünü oluşturur. Hücre dışı sıvıların özelliği, çeşitli boşluklar ve dokular arasında hareket edebiliyor olmasıdır. Vücuttaki hücre dışı sıvının en önemli kısmı kanın hücresiz plazma kısmındadır. Bunun haricinde doku aralıklarındaki sıvılar ve karın, göğüs boşluğu gibi alanlarda yer alan sıvılar bulunmaktadır. Kas %70 sıvı içeriği ile en çok su içeren dokulardan bir tanesidir. Hücrelerdeki fizyolojik dağılımı ve vücudumuzdaki (hücre, damar içi ve damar dışı) çeşitli su kompartımanlarını denetleyen ve koruyan su, hücrelerin ve organların (kalp, kaslar, kan damarları, böbrekler, mide-bağırsak sistemi)
Geçen hafta 2. bölümünü paylaştığım “Bisikletli Ulaşım” konulu röportajımızın üçüncü ve son kısmıyla karşınızdayım.
Bu hafta bisikletli ulaşımın Türkiye’deki yerine değiniyoruz.
Günümüzde bisikletin ulaşımdaki yeri ne peki Türkiye’de?
Aslında şekil olarak çok da fena değiliz. Mesela Konya’da 447 km bisiklet yolu var, İstanbul’da ise 102 km. Ancak bu yolların ne kadar uygun ve nizami olduğu ise ayrı bir soru. Hem yolların uygun olmaması hem de kuralların bilinmiyor, uygulanmıyor ve sayılmıyor olması en büyük sorun şu anda.
Ancak gelişmeyi görmek lazım. 2000’li yılları başında trafikte geçirdiğim her saat için 1 bisikletliyi dahi zor görürken şu anda her sabah Kadıköy-Beşiktaş vapurunda neredeyse 5-6 bisikletliyle beraber geçiyorum boğazı. Bu iyiye bir işaret ama maalesef bisikletliler açısından ciddi tehlikelerin olduğunu da belirtmek lazım.
Ne gibi tehlikeler? Biraz açabilir misin konuyu?
İstanbul özelinde cevap vereyim. Çoğu yerde bisiklet yolu yok, olan yerlerde de uygun değiller. Bununla birlikte trafik kuralları ve bisikletlilerin hakları ile ilgili kimse bilgi sahibi değil. Bu nedenle trafikte bisiklet kullanan biz bisikletlilerin bazı sıkıntıları var maalesef.
Geçen hafta başladığımız “Bisikletli Ulaşım” konulu röportajımızın ikinci kısmıyla karşınızdayım.
Keyifli okumalar…
Peki bu alternatifi hayata geçirmek bu kadar kolay mı? Bunun örnekleri var mıdır yoksa sadece ütopik bir bakış mı bu bahsettiklerin?
Nüktedan bir cevap olacak ama dünyanın neresinde yaşadığınız bu sorunun cevabını değiştirir. Bir Danimarkalıya sorsanız bu soruyu size günlük hayatından örnekler verecektir. Avrupa’da bisikletli kültürü yeni geliştiren şehirlerin insanları “Evet biz de yapıyoruz yavaş yavaş” diyecektir. Maalesef Türkiye’de soracak olursanız bu soruyu “İnşallah!” cevabını almanız çok olası.
Şakayı bir kenara bırakalım. Avrupa’da Hollanda ve Danimarka gibi bisiklet şehirlerinin tarihlerine bakarsanız bu işi yaklaşık 50 yıllık sürede gerçekleştirdiklerini görebilirsiniz. 1970’lerin sonundaki enerji krizinden önce Avrupa’da da motorlu taşıt hakimiyeti söz konusuyken bu dönemden itibaren ekonomik sorunlar, trafik ve park problemi, benzin krizi ile ölümlü trafik kazaları yerel ve genel hükümetleri çeşitli önlemler almaya zorlamış ve alınan o önlemlerle birlikte başta Danimarka ve Hollanda olmak üzere hemen hemen tüm Kuzey Avrupa ülkeleri bisikletli
Aktif olarak koşu hayatımı devam ettirdiğim koşu takımım Team Run.Bo geçen hafta içinde benimle; şehir hayatı ve trafikte bisiklet kullanımı konusunda bir röportaj yaptı. Şehir içi ulaşımda bisiklet kullanımının sayısız faydası mevcut. Son olarak Avrupa Bisiklet Federasyonu'nun (ECF) 2018 yılında yayınladığı çalışması bu konuda detaylı ve faydalı bir kaynak. Ben de günlük ulaşımımı bisikletle sağlayan bir birey olarak, bisikletin faydalarını her açıdan hissediyorum. Bu konudaki deneyim ve bilgilerimi sizinle paylaşmak için Team Run.Bo ile yapmış olduğum röportajı, yazı dizisi olarak sizlerle paylaşmak istedim.
Keyifle okumanız dileği ile...
Merhaba Cem. Senin bisiklet tutkunu biliyoruz ve bu konu ile ilgili bilgilerinden faydalanmak istiyoruz. Önce biraz kendinden ve sporcu kimliğinden bahsedebilir misin?
1979 İzmir doğumluyum ve 3 yaşından beri İstanbul’da yaşıyorum. İlkokul yıllarından beri spor yapmaktayım. 7-12 yaşları arasında Galatasaray’da lisanslı yüzücülük yaptım. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarında amatör olarak sporla bağımı devam ettirdim. Üniversite yıllarından itibaren doğa sporlarına ve bisiklete ilgi duymaya başladım. Asistan doktor olarak çalıştığım
Kalp, sportif faaliyetler sırasında en çok değişkenlik gösteren, sportif faaliyetlerden en çok etkilenen ve sportif kapasiteyi en çok etkileyen organlardan bir tanesidir. Hayati önem taşıması nedeni ile de ayrı bir önemi vardır. Bununla birlikte özellikle bilinçsiz bir şekilde, sağlık kontrolleri tamamlanmadan yapılan egzersiz ve sportif faaliyetlerde sağlık açısından problem çıkaracak pek çok sorun yaşanabilmektedir. İşte bu nedenle egzersiz fizyolojisi konusunda kalp sağlığı ve sportif faaliyetler sırasında kalp hızı kontrolü hemen herkes tarafından bilinmesi, dikkat edilmesi gereken başlıklardan bir tanesidir.
Spora Başlamadan Önce Kontrol Şart
Teknik bilgilere geçmeden öne bazı temel konuların altını çizmekte fayda var. Hangi yaşta olursa olsun, daha önce düzenli egzersiz yapmamış bireylerin, kalp sağlığı açısından kontrollerini tamamladıktan sonra sportif faaliyetlere başlamaları çok nemlidir. Bununla birlikte ailesinde kalp ve damar sistemi hastalığı öyküsü bulunan herkesin 40 yaşından itibaren yıllık kardiyolojik muayenelerini yaptırmaları, bilimsel kılavuzlar tarafından önerilmektedir. Eğer ki ailede kalp ve damar sağlığı öyküsü yoksa rutin yılık muayeneye başlama
Kırmızı et, yüksek kalitede esansiyel aminoasit içeren, B vitaminleri, demir ve çinko açısından zengin bir besin kaynağıdır. Vücutta sentezlenmeyen amino asitlerin bir kısmı bitkisel kaynaklı gıdalardan da elde edilebilirken bir kısmının alınabileceği yegane besin kaynağı kırmızı ettir. Ayrıca kırmızı ette bulunan proteinlerin %75’inden faydalanılabilirken bitkisel proteinlerin yalnızca %50’si vücut için kullanılabilmektedir.
Öncelikle faydalarından başlayalım. Nedir kırmızı etin faydaları?
Çok iyi bir protein kaynağıdır…Sağlıklı bir beslenme programı içinde günlük kırmızı et tüketimi kişinin kilo, boy, yaş ve fiziksel özellikleri ile değişmekle birlikte 50-150 g arasında olmalıdır. Yaklaşık 100 g kırmızı et, sağlıklı bir erişkinin günlük protein ihtiyacını karşılamaya yeterli olmaktadır. Hem de kırmızı etin içeriğindeki aminoasitler, vücudun ihtiyacı olan tüm aminoasitleri içermektedir.
Demir içeriği açısından önemlidir... Kadınlar için gerekli olan 8 mg/gün ve erkekler için gereken 15 mg/gün miktarlarındaki demiri alabileceğimiz en iyi besin kaynaklarından biridir. Bu nedenle demirin rol oynadığı tüm basamakların sağlıklı yürümesinde kırmızı et tüketmek fayda sağlar.