Pelvik ağrı, günümüzde kadınların “Kadın Hastalıkları ve Doğum” uzmanlarına başvuru sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Toplumda kadınlarda yaklaşık %20 sıklıkta görülen kronik pelvik ağrının menstrüel döngü kaynaklı doğal ağrılar, endometriozis, yumurtalık kistleri, idrar yolu enfeksiyonları, fibromyalji, psikiyatrik sorunlar gibi pek çok sebebi bulunmaktadır. Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) da kronik pelvik ağrı yapan önemli sebeplerden bir tanesi olmakla beraber birlikte az bilinen ve tanı konması görece zor olan bir durum olması sebebiyle genellikle atlanan bir tablodur.
Kadınlarda sebebi başka patolojiler ile açıklanamayan karın ağrıları, idrarda gizli kanama ve genital bölgede, kasıklarda belirgin varisler ile seyreden bu tablonun nedeni bulunamayan kasık ve alt karın ağrılarında akılda tutulması gerekmektedir. Hastalığın gelişimine sebep olan neden; gebelik, şişmanlık, geçirilmiş toplardamar trombozları vb. çeşitli sebeplerle karın içinde bulunan ve kadın genital organlarının kanını toplayan toplardamarların varisleşmesidir. Kronik olarak artan karın içi basınç, hareketsizlik gibi varislerin de oluşumunda rol oynayan faktörlerin varlığında pelvik bölge
Eylül ayının gelmesiyle birlikte yaz sona erdi diyebiliriz ve okulların açılması ile de tatil döneminin bittiğini çok net bir biçimde hissediyoruz. Yoğun çalışma temposu, gri renkli gökyüzü ve karanlık başlayıp karanlık bitirilecek günler bizi bekliyor. Sabah erken kalkma, trafik, geçim derdi, yoğun çalışma temposu gibi günlük ve modern hayatın getirileri olan pek çok stres faktörü şimdiden uykularımızı kaçırmakta. Bunların haricinde hayatın getirdiği sürpriz olumsuzlukların yarattığı stresler de cabası.
Stres, günlük konuşmalarda sıkça kullanılan “gerginlik” diye çevirebileceğimiz bir sözcük. Bilimsel ve tıbbi anlamına bakılacak olduğunda ise stres, karşılaşılan yeni durumlarda insanın ruhsal, bedensel sınırlarının zorlanmasıdır. Vücutta bu yeni duruma uyum sağlamak için meydana gelen değişikliklere ise stres tepkisi denir. Günlük konuşmada stres diye adlandırılan endişe, sıkıntı ise organizmada stres etmenlerine karşı başa çıkamama durumunda gelişen psişik değişikliklerdir. 1950’lere kadar stres, organizmada fizyolojik ve fizyopatolojik değişiklikler yapan uyaran olarak kabul edilmekteydi.1952’de Kanadalı fizyolog Selye, stresi uyaranlara karşı organizmanın verdiği yanıt
Halk arasında “şah damarları” olarak bilinen karotis arterleri, boynun her iki yanında yer alan ve beyne oksijence zengin kanı ulaştıran damarlardır. Beynin, yüzdeki, boyundaki ve saçlı derideki dokuların kan dolaşımının önemli bir bölümü bu şah damarları aracılığı ile sağlanır. Vücuttaki her atardamarda olduğu gibi şah damarlarında da aterosklerotik (damar sertliği) sürece bağlı olarak daralma ve tıkanma riski mevcuttur. Her damar sertliği sürecinde olduğu gibi yağ ve kireç içerikli aterom plaklarına bağlı olarak meydana gelen şah damar tıkanıklığında hedef organ beyin olduğu için hastalığın olası sonuçları ve komplikasyonları çok ciddi olabilmektedir.
Genetik ve ailesel faktörler hastalığın sebepleri arasında ilk sırada. Bununla birlikte hareketsizlik, sigara kullanımı en önemli risk faktörlerinden. Özellikle kontrol altına alınmamış hipertansiyon ve şeker hastalığı da hem hastalığın oluşum riskini hem de ilerleme hızını arttıran faktörlerden sayılabilir.
Yavaş ve sinsi ilerleme özelliğine sahip şah damar tıkanıklığının belirtileri arasında, özellikle yatan veya oturan kişinin aniden ayağa kalkması ile oluşan sendeleme, göz kararması, baş dönmesi ve bayılma yer alıyor.
İkisi de özürlük ve başkaldırının imgesi olarak kullanılmış çeşitli zamanlarda. Dünyanın endüstriyel devriminin getirmekte olduğu kıyamet alametlerine karşı hem amaç hem de araç olarak kullanılmışlar. Yıllanmakla eskimeyen ama değerlenen; klişelerle genelleşmeyen ama kişiselleştirilmekle özelleşen araçlar onlar. Kökenleri ve özellikleri birbirinden çok farklı olsa da günlük kullanımdaki yaygınlıkları toplumlara ve coğrafyaya göre farklılık gösterse de belirli dönemlerde akım ikonları olmalarından ve kullanan kitlelerin felsefi olarak benzer amacı hedef almalarından dolayı birbirlerine benzer, kader ortağı sayılabilecek iki araçtır; bisiklet vevosvos veya velespit ve kaplumbağa.
4 tekerlekli motorlu kardeşinden 150 yıl kadar önce Fransa’da temelleri atıldı bisikletin. 1791’de Conte de Sivac’ın üretimi olan bisikletin ilkel hali olan ”Celerifere” pedalsız, ayaklar yere sürülerek yol alınan, iki tekerli bir araçtı. İlk pedallı bisikletin, 1839 yılında İskoç Kirpatrick Macmillan tarafından yapılmasının ardından “velespit” ismini ilk kullananlar 1861 de Fransız Michaux kardeşler oldu. Zincirle çalışan ilk bisikletin 1840’ta üretiminden sonra sektördeki son büyük gelişme 1888’de
Uykuya dalmam için gerekenin, dayanacak bir duvardan öte olmadığı günlerin pek de uzak olmadığını anımsıyorum. İki ameliyat arası tabure üstü uykuları, trafik ışıklarında beklerken direksiyon başında dalmalar, yemek yemeyi unutarak uykuya geçmeler, sabah 4. alarma rağmen yastıktan ayrılamayışlar; hepsi de en az bugünkü kadar yorgun olduğum durumların ertesinde yaşanmış, gerçek deneyimler. O deneyimlerde beni uyumaya yönelten veya uyanamamama sebep olan faktörün ne olduğunu hiç irdelememişken şu anda “bırak beni kapanayım” diyen göz kapaklarıma başkaldırımın sebebini şiddetli bir şekilde merak etmekteyim.
Neden bazen bu kadar basitken uyumak bazen imkansız oluyor?
“Uyku tüm memelilerde, kuşlarda ve balıklarda gözlenen doğal dinlenme biçimidir” diyor Vikipedi uyku hakkında. Beyin aktivitelerinin tam olarak durmadığı ancak değişikliğe uğradığı bir hal. Bir nevi “stand-by” da yani hazırda bekleyerek dinlenme hali. Fazları olan, derinleşip yüzeyselleşen, kendi hastalıklarına sahip olan ve insanların toplam hayatlarının neredeyse üçte birini geçirdikleri fizyolojik bir dinlenme halidir uyku.
Ergenlik öncesinde çocukların gecede en az 11 saat, yeni doğmuş bebeklerin ise 18 saat
İnsanlar, doğdukları andan itibaren yaşlanmaya başlarlar. Doğduğumuz andan itibaren sürekli çalışan ve vücudun olmazsa olmaz tek organı olan kalp ile kalbin lojistik ortağı olan damarlar bu yıpranmadan en çok payını alanlardır. Kalp ve damar hastalıklarında en önemli risk faktörlerinden biri olan genetik altyapı, bu yaşlanma süreci ile birleşince hastalıkların ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Genetik alt yapımızı ve ailesel faktörlerimizi değiştiremesek de sonradan gelişebilecek risklerden uzak durarak kalp damar sistemi hastalıklarından ve diğer sağlık sorunlarından korunmak mümkündür.
Dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan ve Türkiye’de yaklaşık olarak 4-5 milyon erişkini etkileyen “damar sertliği” (ateroskleroz) en önemli, ölümcül kalp-damar sistemi hastalıklarındandır. Endüstrileşmiş ülkelerde daha sıklıkla görülen kalp-damar hastalıklarına, Finlandiya gibi kuzey Avrupa ülkelerinde ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde daha seyrek rastlanmaktadır. Eskiden aterosklerotik kalp ve damar hastalıkları yaşlı insanların sorunu olarak bilinmekteydi. Ancak günümüzün değişen yaşam koşulları, daha genç yaşta karşı karşıya kalınan risk faktörleri sebebi ile artık gençler
Beslenme, insanoğlu için temel gereksinimlerden ve bunun sonucu olarak da sorunlardan bir tanesi. Beslenme ile ilgili olarak da uzun süredir tartışılagelen bir madde de tuz. Hem gıdaların içeriğinde hem doğada bulunan hem de rafine yöntemlerle elde edilebilen tuzun bir diğer özelliği de gıdaların uzun süre saklanmasında rol oynamak.
Dünyada kaynağı ve üretiliş biçimi açısından tuzu, doğal ve rafine edilmiş tuzlar olarak iki başlıkta toplamak pek de yanlış olmaz. Doğal tuzlar kaya ve deniz tuzlarından oluşmakta. Aslında kökenini araştırdığımız zaman kaya tuzlarının, eski jeolojik devirlerde oluşan deniz tuzları olduğunu görüyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse en önemli iki doğal tuz kaynağı olan ve aynı kökenden gelen kaya ve deniz tuzlarının yapıları birbirine çok benzemekte. Bununla birlikte elde edilme kolaylığı ve buna bağlı olarak fiyat avantajı açısından kaya tuzları ön planda. Doğal tuzun %84’ü sodyum klorür; geri kalan %16’lık bölümünü lityum, fosfor, selenyum, magnezyum, kalsiyum, vanadyum gibi doğal mineraller oluşturuyor. Yani doğal tuz, mineral ihtiyaçlarımızın tamamını sağlıyor ve şunu da bilmek gerekir ki doğal tuz dışında bazı doğal mineralleri alacağımız doğru
Üniversite sınavı bitti. Onca yıllık emeğin ve masa başında çürütülen dirseklerin karşılığını almak için heyecanla bekliyor tüm öğrenciler. Ve yarından itibaren önümüzdeki bir hafta, bu beklentide bir dönüm noktası olacak. En az sınav kadar önem taşıyan ve sınava giren her öğrencinin çeşitli stratejiler ile oluşturduğu tercih yapma sürecinin başlayacağı gün yarın. Bir hafta sürecek olan bu süreç, en az sınav dönemi kadar ağrılı ve stresli.
Akademik sürecin ergenliği olarak adlandırılabilen üniversite dönemi, pek çok bireyin hayatında önemli bir yer tutar. Benim dönemimdeki ilk-orta ve lise eğitiminin karşılığı olan 4+4+4’ün bitimindeki dar boğaz üniversite sınavı. Akademik sürecin çocukluğunun ardından girilen tek bir sınavla geçilen, hak kazanılan yeni bir akademik süreç. Bu sürecin ardından ulaşılan yetişkinlik döneminde, gençlerin kendilerini nelerin beklediğinden pek de haberdar olmadıkları söylenebilir. Hal böyle olunca meslek seçimi ve dolayısı ile üniversite tercihleri çok karmaşık bir hal almakta. Bununla birlikte günümüz sosyokültürel ve ekonomik yapısının karmaşıklığı, meslek kavramlarının değişerek yeni meslek dallarının gelişmesi ve eğitim sürecinde hem