İkisi de özürlük ve başkaldırının imgesi olarak kullanılmış çeşitli zamanlarda. Dünyanın endüstriyel devriminin getirmekte olduğu kıyamet alametlerine karşı hem amaç hem de araç olarak kullanılmışlar. Yıllanmakla eskimeyen ama değerlenen; klişelerle genelleşmeyen ama kişiselleştirilmekle özelleşen araçlar onlar. Kökenleri ve özellikleri birbirinden çok farklı olsa da günlük kullanımdaki yaygınlıkları toplumlara ve coğrafyaya göre farklılık gösterse de belirli dönemlerde akım ikonları olmalarından ve kullanan kitlelerin felsefi olarak benzer amacı hedef almalarından dolayı birbirlerine benzer, kader ortağı sayılabilecek iki araçtır; bisiklet vevosvos veya velespit ve kaplumbağa.
4 tekerlekli motorlu kardeşinden 150 yıl kadar önce Fransa’da temelleri atıldı bisikletin. 1791’de Conte de Sivac’ın üretimi olan bisikletin ilkel hali olan ”Celerifere” pedalsız, ayaklar yere sürülerek yol alınan, iki tekerli bir araçtı. İlk pedallı bisikletin, 1839 yılında İskoç Kirpatrick Macmillan tarafından yapılmasının ardından “velespit” ismini ilk kullananlar 1861 de Fransız Michaux kardeşler oldu. Zincirle çalışan ilk bisikletin 1840’ta üretiminden sonra sektördeki son büyük gelişme 1888’de John Dunlop’un hava dolu lastiği bulması oldu. Osmanlı’da 1885’te Tarık Gazetesi tarafından duyurulan bisikletin kullanılması 19.yy.ın başlarına denk gelmektedir. İlk olarak ulaşım ve hobi amacı ile İstanbul ve İzmir’de kullanılan bisiklet, yarış amacı ile ilk olarak 1895 yılında İstanbul, İzmir ve Selanik’te kullanılmıştır. Osmanlı’nın son dönemlerinde halk arasında ulaşım amaçlı, posta hizmetlerinde ve askeri teşkilatta yoğun olarak kullanılan bisikletin Cumhuriyet tarihinin başlarında da değeri kaybolmamıştır. Ancak yıllar geçtikçe çeşitli sebeplerden ötürü bisiklet kullanımı terkedilmiştir. Avrupa’daki gelişimin aksine 1900’lü yıllar Türkiye’yi ulaşımda bisikletin yeri açısından geriye götürmüştür. Kuzey Avrupa’da yer alan Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam gibi bisiklet dostu şehirlerin 1900’lü yılların sonunda ve 2000’li yıllarda göstermiş olduğu gelişmelerle kıyaslandığında, günümüzde ülkemiz bisikletin yeri açısından emekleme dönemini yaşamaktadır.
Hitler tarafından bir savaş aracı olarak üretilmesine inat, çiçek çocukların da katkıları ile 1970’lerde hippi akımın öncü görsellerinden biri haline geldi Vosvoslar. İlk olarak 1931 yılında Ferdinand Porche’un, Stutgart’ta kurduğu tasarım atölyesinde ürettiği bir projeydi. 1934 yılının başında Hitler-Porche işbirliği ile 3 çocuklu bir aileyi taşıyabilecek bir araç üretilmesi planları 1936 yılında tamamlanan 3 prototip ile taçlandırıldı. 1937’de ilk kez “Volkswagen” kelimesinin kullanılmasının ve 30 adet üretimin ardından 1937’de “Hitler’in sevinç getiren güç otomobili” olarak lansmanı yapılan bu şirin aracın 1938’de Nazi Subayları ve politikacılar için bir versiyonunun üretileceği halk tarafında henüz bilinmemekteydi. 1938’de Almanya’nın Aşağı Saksonya bölgesinde kurulan dünyanın en büyük otomobil fabrikasında başlayan üretim; 2. Dünya Savaşı sırasında 1945’te isminin Wolfsburg Motor Works olarak değişerek İngiliz hakimiyetine geçmesi, 1946’da Porcshe’un Fransa’da savaş suçlusu olarak tutuklanması, Almanya’nın bombalanması ve ilk 3 prototipin tamamen yok olmasıyla gölgelendi. Bu dönemde fabrikanın yönetimini kaybeden Almanlar, markayı ancak 2 yıl sonra 1948’de geri alabildiler. 1950’de ABD’ye satışın başlaması, 1953’te Brezilya’da fabrika kurulmasının temellerini oluşturan hamle oldu. 1961 yılında Türkiye’ye giriş yapan “Beetle”ın Almanya’daki üretimine 1974’te son verildi. Bu tarihten sonra çeşitli dönemlerde Güney Amerika ülkeleri (Peru, Uruguay, Meksika, Brezilya) ve Nijerya’da üretilen kaplumbağanın son üretimi 2003 yılında Meksika’da yapıldı ve üretim bu tarihte son buldu.
Birbirinden kronolojik, felsefi, endüstriyel ve siyasi anlamlarda çok farklı tarihleri olan bu iki ikonik ulaşım aracının bir takım ortak paydaları olduğunu vurgulamak gerekir. Avrupa’dan köken iki ulaşım aracından eksik tekerli olanının doğallığı ve doğa dostu hali su götürmez bir gerçek. Hayatına bir askeri araç olarak başlayan vosvosların ise çiçek çocuklarla birlikte endüstriden ve kentten doğaya kaçış amacı ile kullanılmış olması orijin imajının kaderini değiştiren olay oldu. Fiziksel benzerliklerinden ötürü de ülkemizde “Kaplumbağa” olarak adlandırılması “doğa dostu” imajını perçinleyen faktördü. Pek tabii ki insan enerjisi ile çalışan ve atık olarak sadece ter üreten bisiklet ile benzinle çalışan motorize kaplumbağanın doğaya reel etkileri bir olmadı hiçbir zaman, ancak şu da bir gerçek ki doğaseverlerin çoğu “Kaplumbağasever” ve Kaplumbağasever”lerin çoğu doğasever oldular. Endüstriyel evrim ile birlikte karmaşık ve teknolojik hale gelmeye başlayan otomobil piyasasında vosvosun taht kurduğu gönüllerdeki en büyük motivasyon kuşkusuz ki basit olma ve sadeleşme eğilimi idi. Bisiklet sevdalılarındakine benzer olan bu sadelik felsefesi, çoğu kez vosvos sürücülerinin, yolları boyunca karşılarına çıkan pek çok soruna kendi çabaları ile çözüm bulma yeteneğini geliştirdi. Bundandır ki her bisiklet sürücüsü biraz bisiklet tamircisi ve her vosvos şoförü biraz araba tamircisidir.
Her ikisinin de ritüelleri vardır. Yola çıkılmadan son kontrolleri değil, detaylı bakımı yapılır her ikisinin de çünkü bilinir ki bakılınca bağ olan bu araçlar bakılmazsa dağ başında yolda bırakırlar. Bununla birlikte hem bisiklet kullanıcısının hem de kaplumbağa sürücüsünün büyük bir alet çantası vardır bagajında. Sahibi, önde olan vosvos bagajının büyük bir kısmını bu tamir çantasına ayırmak için zerre tereddüt etmez; bisiklet sürücüsü bunun ötesine giderek bacağına kuvvet gerektirecek ek bir yük olarak taşır bu tamir araç-gereçlerini. Yolda karşılaşıldı mı mutlaka selamlaşılır; vosvosun kornası veya selektörü, bisikletçinin selamı veya zili taçlandırır o anı. Her ikisinin de sahibi araştırmacı ve uygulamacıdır; yenilikleri, başkalarının denemelerini inceler; aklına yatanları, gözüne hitap edenleri, hayalinin getirdiklerini kendi bisikletine, vosvosuna uygular ve aracını kişiselleştirir. Dünyanın dört yanından parça toplar ve modifiye eder vosvosçu arabasını, benzer şekilde her bisikletçinin gittiği yeni bir şehirde ilk uğrak noktası bisiklet mağazalarıdır.
Yolculuk etmeyi severler, gittikleri yerlerde anılar biriktirmeyi; hayatlarına insan katmayı ve o insanlarla anlar yaratmayı. Topluluklar kurarlar tanışa tanışa; yolda onlarca vosvosu ard arda, onlarca bisikleti yan yana görmeniz hiç de zor değildir. Basittirler, sadedirler, karmaşanın ve karmaşıklığın uzağındadırlar. Sevgi, dostluk, aşk ve doğa için yaşamdır felsefesi bisikletçilerin ve vosvosçuların.
Ve yüksek sesle hep şu 3 kelimeyi söylerler: Sevgi, özgürlük ve barış.