Dr. Morgaine Gaye bir gıda araştırmacısı ve geleceğin gıda trendleri konusunda çalışıyor. Brand Week İstanbul kapsamında kendisiyle tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu. Bence en önemli mesajı “Atalarınızı araştırın onlar ne yiyorsa o seçimlere odaklanın, her besin her bireyde aynı etkiyi yapmaz” oldu. İlgiyle okuyacağınıza eminim.
Konferansta yemek seçimlerinin bir kültür hatta sosyal bir kimlik olabileceğinden bahsettiniz. Artık insanlar kendini “Merhaba ben Ayşe, veganım” diye mi tanımlayacak?
Yemeğin sadece “Bana biraz kalori verin” demek olduğu noktadan uzaklaştık. Şu anda batıda ve gelişmekte olan ülkelerde -Türkiye’yi de bu kategoriye dahil ediyorum- yemek enerji vermenin yanı sıra bir eğlence. Genellikle kendi kültürel grubumuzda ve yemek seçimlerinde uyuştuğumuz insanlarla sosyalleşiyoruz. Mesela hamburger seviyorsanız genellikle fast food seven insanlarla yemek yiyorsunuzdur.
Aynı diyet herkese işlemiyor
Yiyecek seçimlerinde doku, ambalaj ve sunumun öneminden bahsettiniz. Ispanak veya brokoli gibi sebzeleri insanları sağlıklı beslenmeye teşvik etmek için nasıl sunabiliriz?
Hiçbir marka elma veya havuç satmaz fakat ucuz olduğu için un, şeker, yağ satar. Yapmanız gereken şey şunu söylemek: “Doğa bize harika şeyler sunuyor. Hem ucuz, hem kolayca birçok yerde kullanabilirsiniz, hem de hazır.” Markalar için tek önemli şey para. Eğer bir pazar varsa para da vardır.
Peki sizin seçimleriniz nasıl?
Doğal. Biz doğada yaşayan insanlar değiliz; doğayız. Uzay çağında yaşayan mağara adamlarıyız. Ben et yemiyorum. Atalarımız et yediğinde bir hayvanı öldürdüğü için heyecanlanıyordu. Bunun resimlerini mağaralara çiziyordu, bir kutlama olarak et yiyorduk. Ama aslında vücudumuz buna uygun değil. Eğer et yiyecekseniz, paranızın yettiğinin en iyisini yiyin; çünkü piyasada çok kötü etler var.
Bugün dünyanın her yerindeki gıdalar seyahat eder oldu. Kinoa, chia, matcha sizce mucizevi mi?
Bunu çok ilginç buluyorum. DNA ve mikroorganizmalar hakkında geniş çaplı araştırmalar yapıyorum, aynı diyet herkese işlemiyor. Bakılması gereken şey atalarınızın ne yediği. Bir yere giderken atalarınızın yemek düzenini kaybetmemeye özen göstermelisiniz. Fermente edilmiş peynir ve yoğurtla yüzyıllarca yaşamış kültürler var mesela. Hiçbirimizin ataları şekerle beslenmedi; bu herkes için yeni bir şey.
Aynı fikirdeyim parmak izi gibi her bireyin beslenmesi farklı bunu tek bir sayfalık diyet listesine indirgemek üzücü. Mesela yoğurt, kefir, peynir, bulgur bizim kültürümüzün önemli bir parçası oysa chia veya kinoa değil.
Ben de kinoa yemiyorum. Türkseniz ve “Büyük büyük dedem de yoğurt yerdi” diyebiliyorsanız, sizin için doğru beslenme şeklini buna göre bulabilirsiniz.. Sizin gibi atalarım hakkında bilgi sahibi olabilseydim onların beslenme şekillerine odaklanırdım.
Eğitimlerimde gıdanın sürdürülebilirlik açısından önemini de anlatıyorum. Bu sorun için konferansınızda böcek tüketiminden bahsettiniz. Bu ne kadar yaygınlaşabilir?
Ah, evet. Böcekler hem hayvancılık yemi olarak, hem de insan tüketimi için harikalar. Bir öğün olarak böcek tüketilebilir; öğütebilirsiniz, böcek burger yapabilirsiniz, aslında her şeyi yapabilirsiniz. Ayrıca ulaşılabilirler, bulundukları ülkelerde tüketilebilirler. Afrika’da binlerce insan severek yiyor. Sadece öğütün ve aroma ekleyin; kesinlikle satarsınız. Ülkeler biraz para gördükleri anda örneğin Çin ve Hindistan batıya benzemeye çalışıyorlar. Genetik olarak bunun için yaratılmamışlar, böyle şeyleri sindiremiyorlar. Soruya dönersek, eğer bir ada ülkesinde yaşıyorsanız yosun da çözüm olarak gösterilebilir. Mantar da bir başka örnek. Londra metrolarında kıyıda köşede bile görüyoruz. Mikro ot ve mantar yetiştirmeliyiz.
Sizce gelecek 30 yılda neler göreceğiz, uzaya yolculuk ve hap ile beslenme efsanedir mesela. Ne dersiniz?
Bir tahmin yürütmek zor. Zaten hapların çağındayız, birçok vitamin desteği tüketiliyor, 30 yıl içinde her şeyin genetikle ilgili olacağını düşünüyorum. Mutfaklarımız eczane gibi olacak, dijital eczacılarımız olacak bence ellerimize yerleşmiş her şeyimizi takip eden bir çip olacak ve gün içinde ne yiyeceğimizi ondan öğreneceğiz.
Yeni besin trendi: Nohut
Sizce 2018’deki yeni besin trendi ne olacak?
Nohut! Nohut konusunda heyecanlı gelişmeler olacak. Çikolata kaplı nohut; dışı kıtır içi yumuşak nohut… Nohut unu da popüler olacak. Humusu da sıklıkla göreceğiz; çikolatalı humus, çikolatalı humuslu kekle karşılaşacağız. Fasulye revaçta olacak. “Az şeker, çok yeşil” diyeceğiz. Yeni besin trendi “siyah” olacak. Siyah çikolata, çörek otu, siyah pirinç, siyah latte gibi. Zannediyorum ki önümüzdeki sene ilk tamamen alkolsüz bar açılacak; New York, Londra ve Los Angeles’ta olacağını düşünüyorum. Alkolsüz içeceklerde bitkisel aromalar görebiliriz: lavanta limonatası gibi şeyler. Mesela kidult’lar pembe olduğu için buna bayılacaktır.
Yetişkin görünümlü çocuklar
Yeni bir tüketici grubundan bahsettiniz: “Kidult”lar (çocuk yetişkinler). Bunu biraz açabilir misiniz?
Kidult’ları ilginç buluyorum çünkü bizim hayat döngümüzde bu kadar ayrıcalığa sahip olan ilk jenerasyon onlar. Bugün 22 yaşındakilerin sahip olduğu ayrıcalıklara biz sahip değildik. Kidult’lar için dünya korkutucu bir yer çünkü onlar risk almıyorlar, korkuyorlar. Kidult’lar için ev harika bir yer; her şey sağlanıyor, onları seven ve onlarla ilgilenen insanlarla güvendeler… Ayrıca bu kesim genelde iş sahibi, para da kazanıyor ama ne alıyorlar? Ev? Hayır. Fatura ödüyorlar mı? Hayır. Tamamen özgürler. Bu kesim de para harcamaya hazır. Ütü masası gibi yetişkin ürünlerine ihtiyaç duymuyorlar. Hala anneleriyle yaşayanlar neden böyle şeyler alsın ki? Şirin, sevimli, albenisi olan şeyler arıyorlar. Açık görüşlüler ve sorumluluk duyguları çok gelişmiş. Dünya konussunda duyarlılar ve yaşlanmaktan korkuyorlar. Paketlerin üstünü mutlaka okuyorlar, bu konuda duyarlı ilk kesim diyebilirim.