Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, basın yayın kuruluşlarının Ankara Temsilcileriyle iftarda buluştu. Suriye’ye gerçekleştirilen son üçlü ziyarette YPG’nin askeri kabiliyetinin yok edilmesinin Türkiye açısından öneminin altının çizildiğini belirten Fidan, emir komuta, silah, füze üretimi, hava savunma sistemi yeteneklerinden uzak tutulmaları ve Suriye dışından gelenlerin gönderilmesi için “Zorunluluk” dedi. Fidan, “Süreç içerisinde ihtiyatlı olmak ve kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Çok yakından takip edeceğiz” ifadesini kullandı.
Bakan Fidan Türkiye’nin Rusya - Ukrayna savaşında iki tarafın da mutabık kaldığı anlaşmaya katkı verebileceğinin altını çizerek, “Taraflar ileriki bir aşamada bir barış gücü oluşturulmasında mutabık kalırlarsa biz katkı sunabiliriz. Ama şu noktanın altını çiziyoruz: iki taraftan birinin zorlayıcı girişiminin parçası olmakla, mutabık kalınmış bir çözümün parçası olmak farklı şeylerdir. Biz ikinci seçenekte varız” dedi. Fidan özetle şunları söyledi:
YPG KONUSUNDA KABUL EDİLEMEZLER: (3’lü Suriye ziyareti) En önemli başlık, YPG meselesiydi. Yeni yönetimin SDG’yle yaptığı anlaşma bağlamında; örgütün niyetleri, kabiliyetleri, enerji kaynaklarının kontrolü gibi konularda bakış açımızı net şekilde aktardık. Suriye yönetiminin de, bizimle aynı niyet ve perspektifi paylaştığını gördük. YPG, PKK’nın bir mütemmim cüzü. Örgütün anlaşma çerçevesinde nasıl adım atacağı ve takviminin nasıl olacağı gibi konuları ele aldık. Örgütün askeri kabiliyetlerinin yok edilmesinin bizim için önemli bir husus olduğunun altını çizdik. Birincisi emir komuta meselesi. Mevcut unsurların kendini feshetmesi, merkezi hükümetin kontrolüne girmesi çok önemli bir şart. Ayrıca, silah, füze üretimi, hava savunma sistemi gibi kritik yeteneklere sahip olmaları asla kabul edilemez. Bir diğer konu da YPG’ye dışarıdan gelip katılanlar. Bunlara asla yer yok. Var olan unsurlar çözülsünler, silah bırakıp kendilerini lağvetsinler ve merkezi hükümetin tam kontrolü altına girsinler. Bu bir zorunluluk. Merkezi hükümet, emir komutayı alabilecek yeterlilik sahibi olmalı. Süreç içerisinde ihtiyatlı olmak ve kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Tüm gelişmeleri çok yakından takip edeceğiz. Suriye’de yaşayan Kürtlere, Esad döneminde verilmeyen hakların verilmesi gerekiyor. Herkese eşit vatandaş muamelesi yapılması elzem. Suriye yönetimi de bu konuda oldukça hassas. Yerinden edilen Suriyelilerin yurda dönme meselesi, üzerinde çalıştıkları öncelikli konulardan birisi. Güven tesis edilen bir ortamda, silahlı örgütler yaşam alanı bulamazlar.
DEAŞ’A KARŞI BÖLGESEL MÜCADELE: (5 ülke) Ortak operasyon ve istihbarat amaçlı bir merkez kurulacak. Teknik ekipler çalışıyorlar. Bizim çalışmamız bitmek üzere. Diğer ülke heyetleri ile bir araya gelerek ortak mekanizma kuracağız. Her ülke elindeki istihbarat bilgilerini paylaşarak, DEAŞ’tan kaynaklanan tehditleri bertaraf etme konusunda ortak hareket edecek. Benim Türkiye olarak belli bir askeri kabiliyetim var. Ürdün’ün , Irak’ın var… Gerektiğinde DEAŞ’a karşı bu kabiliyetler devreye girecek. Operasyon yapılacak.
CAATSA YAPTIRIMLARI: Yeni yönetim ile detaylı şekilde ele alacağız. Konuşulması gereken teknik konular var. Bu yaptırımların kaldırılması hususunda Amerikalıların bir istisna yapma yetkisi var mı? Kendi iç hukuk sistemleri bu yönde bir karar alabilecek mi? Bu konuları ayrıntılı şekilde görüşeceğiz.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI: Sayın Cumhurbaşkanımızın durduğu yer şu: İki tarafın üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşmada, katkı vermek isteriz. Bizim için önemli olan iki tarafın mutabık kalacağı bir anlaşma. Bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Şu andaki tartışmaların çoğu, güvenlik garantileri başlığı altında yapılan konular. Teorik olarak söylüyorum, taraflar ileriki bir aşamada bir barış gücü oluşturulmasında mutabık kalırlarsa biz katkı sunabiliriz. Ama şu noktanın altını çiziyoruz: iki taraftan birinin zorlayıcı girişiminin bir parçası olmakla, mutabık kalınmış bir çözümün parçası olmak farklı şeylerdir. Biz ikinci seçenekte varız.
AVRUPA GÜVENLİK MİMARİSİ: İki konu var. Eski düzen devam edecekse (ABD NATO’da kalacaksa), Avrupa güvenlik yapılanmasını buna göre oluşturacak. Amerika’nın tamamıyla olmadığı bir yerde bu sefer yeni bir yol izleyecek. Her iki düzlemde Türkiye’yle ne kadar yakın çalışılır, ne kadar çalışmak isterler, roller nelerdir, biz neler önerebiliriz, tartışmaya ne kadar katkıda bulunabiliriz, bu çok dinamik bir süreç. İdeal olan, AB üyesi olup bu konuları daha bütüncül bir şekilde, ekonomisiyle, siyasetiyle, güvenliğiyle hep beraber iç içe yönetmek. Cumhurbaşkanımız bunu ideal çözüm olarak görüyor. Ama AB’nin bu konudaki çekinceleri halihazırda yerinde duruyor. Türkiye’yle ilişkileri daha da ileri taşıma konusunda durdukları bir yer var. Bunun gerektiğine de inanıyorlar ve birtakım adımları nasıl atarız diyorlar. Bazı ülkeler bu konuyu engellemeye çalışabilir mi? Evet. İşte, Avrupa’nın güvenliği diğer geri kalan ülkeler için ne kadar ciddi burada göreceğiz. Yani bunu kaldırmak için bir adım atacaklar mı atmayacaklar mı?