Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Millet İttifakı 2- 6 Mart tarihleri arasında şimdiye kadarki en ağır sınavını yaşadı. Bu seferki krizi diğerlerinden ayıran, sadece liderler, parti yönetimleri ve milletvekilleri ile sınırlı kalmayıp, daha yaygın olmasıydı. Kanımca, krizin derinliği daha amatör ruha sahip parti teşkilatları ve üyeler ile siyaset ile organik bağı bulunmayan ama masadan birine oy vermeyi düşünen sıradan seçmeni daha çok etkiledi. Asıl şaşıran, kızan, tercihini bir nedenle sorgulayan onlardı… Liderlerin ve parti genel merkezlerinin bundan sonraki mesaileri de bu kesimleri toparlamaya yönelik olacak.

Haberin Devamı

İYİ Parti tam olarak ne yaşadı?

Partiler açısından tek tek bakıldığında en fazla örselenen kitlenin İYİ Partililer olduğu açık. Aylardır hemen her mecrada, parti teşkilatlarına sokaktan yansıyan ismin Mansur Yavaş olduğu işlendi. Arada bir Ekrem İmamoğlu’nun adının öne çıkması da kafa karıştırıcıydı. Son kertede bu iki isim üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu adına konulan mesafe aşikârdı.

Masada tufanın koptuğu 2 Mart gecesinde, sabaha kadar yapılan toplantıda, sonra 3 Mart Cuma günü karar organı genel başkan hariç 49 üyeli Genel İdare Kurulu’nda yapılan oylamada çıkan sonuçta partinin kararlılığının göstergesi değil miydi? Yapılan oylamada sonuç 20’ye 29 ya da 25’e 24 değildi hatırlayalım. Ellerin hepsi birden kalkmıştı havaya… ‘Bahadır Erdem hariç’ demeyin, çünkü o da itirazını kayda geçirmiş ama oylamada herkes ile aynı yönde oy kullanmış… Yek vücutlarmış yani…

Sonra birden parti üyeliklerinden hızla istifalar gelmeye başladı. Sadece CHP’ye açık destek verenler değil, diğer partilere yakın medya organlarında da sosyal medyada da ortalık toz duman oldu. Bugün parti yetkilileri üyelikten ilk istifa edenlerin CHP’den İYİ Parti’ye gelenler olduğunu ve oranın da aslında çok yüksek olmadığını (yüzde 3) iddia ediyor. Bu arada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. İstifası “büyük yankı uyandıran” Ortadoğu Politikaları Başkanlığı Danışmanı Bülent Gürsoy mevcut değil önceki dönem GİK üyesi. Bir milletvekili de istifasını duyurduktan kısa süre sonra geri aldı. Yani üst yönetimden, milletvekillerinden bir tepki dalgası yükselmedi.

Haberin Devamı

Ama 5 Mart Pazar gecesinden itibaren hava birden değişti. Cuma öğleden, pazar geceye kadar geçen 1,5 günde ne oldu?

Kimilerine göre, kamuoyu tepkisi öngörülemedi ve bu oy kaybı endişesi yarattı. Parti baraj altında kalma tehlikesi ile yüzleşti. Partiden şöyle yorumlar da duydum; “Zaman darlığında paniğe kapılındı”, “CHP’nin parti içindeki yankı odaları devreye girdi”...

İçine sindiremeyenlerin tercihi ne olacak?

Gerekçe her ne ise de pazartesi günü, üretilen formüller aracılığıyla Akşener masaya dönmüş olsa da ve bir kesim derin bir “ohh” çekse de İYİ Parti’nin bütününde içe sinen bir sonuç olduğunu söylemek zor. Masaya dönüş kararının özellikle de partinin ülkücü milliyetçi kesimi üzerinde yarattığı hayal kırıklığı neredeyse dokunulduğunda hissedilecek kadar aşikâr. Çünkü masadan kalkmanın zorlukları olsa da özgürleştirici bir yanı olacağını düşünen, bir bedel ödenecekse de ödeyip, önlerinde “üçüncü yol” açmayı umut edenlerde vardı. Peki bu neye neden oldu derseniz? Sanırım cevabı masaya dönülmesinden sonra sosyal medyada rastlanabilecek onlarca mesajda vardı. Birinde Kılıçdaroğlu’na oy verilmemesi çağrısı yapılarak özetle şöyle deniliyordu:

Haberin Devamı

“….Yozgat, Sincan, Ümraniye, Erzurum teşkilatları 1 değil 100 çalışırdı, bir şeyler değişebilirdi. Risk büyüktü, linç büyüktü ama bu yapılabilirdi. Bence daha iyi olurdu. (…) Masadan kalkınca istifa edenler varsa, ben de varım, benim gibiler de var. Bu bilinsin, not edilsin. (…) İnce? Erbakan? Sol bir aday? Kim olursa verin. Boş da verebilirsiniz. Fark daha çok açılsın da rezil olsun diye, Reyiz’e verecek olan varsa ona da saygım var…”

Bu paylaşım İYİ Partililerin bir kısmındaki ruh halini ve Kılıçdaroğlu’na yönelik riski göstermesi bakımından önemli.

İYİ Partililerin sahada çalışırken ve sandıkta motivasyonu ne olacak? Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ya da büyük krizde yaşananlara tepki cumhurbaşkanlığı seçiminde rakibe oy vermeyi getirir mi? İYİ Partililer sadece parlamento seçimlerinde partilerine oy vermeye odaklanabilir mi? Genel Başkanları Meral Akşener’i milletvekili seçimlerinde verdikleri oylarla Meclis’e taşıyamayacakları ancak Kılıçdaroğlu’na oy verdikleri takdirde Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapabilecekleri ikilemini gören İYİ Partili seçmen ne yapacak? Akşener ve parti yönetimi bu süreci nasıl yönetecek? CHP’den oy geçişkenliği nasıl etkilenecek?

Tüm bu sorular için ön kestirimde bulunulabilir ama cevabı 15 Mayıs’ta görürüz.

Bir eşik noktası: Aday listeleri

Apayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, yukarıda anlattığım motivasyonu etkileyecek noktalardan biri de milletvekili aday listeleri... İYİ Parti içinde hesaplaşmaya gün sayan ülkücü kökenliler için milletvekili listelerine verilecek şekil birinci belirleyici olacak. İkinci raunt için ise 3. Olağan Kongre bekleniyor gibi. Ancak liste hassasiyeti sadece İYİ Parti için değil, tüm partiler için geçerli. Ortalıkta CHP’nin diğer ittifak ortaklarına ayırdığı kontenjanın yüksekliğine dair söylentiler var. Bunlar sizce yıllarca iktidar olmayı bekleyen kadroları nasıl etkiler? ‘Kardeş kardeş paylaşalım’ diyorlar mıdır? En fazla “demek ki bakan olacağım ya da benim için önemli bir pozisyon düşünülecektir” diye kendilerini avutanlar olabilir. Seçim sonucunda istenilen sonuç elde edilirse anlamı olabilir de ya olmazsa? Cumhur İttifakı için de durum farklı değil. Kıran kırana geçecek seçim ve sonrasındaki zorlu süreç için partiler en iyi kadrolara listelerini açmak zorunda. Bakalım bu zorunluluk yeni bir küskünler hareketine neden olacak mı?