Meclis kampüsünde bir 15 Temmuz darbe girişiminde, bir de dün gördük uzun namlulu silahları. Hemen karşısındaki İçişleri Bakanlığı yerleşkesine saldırı girişiminin ardından Meclis’te tetikte bir yeni yasama yılı açılışı gerçekleşti. Saldırının yeni yasama yılına başlayacağı gün adeta TBMM’nin kalbini hedef alan bir girişim olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Ancak o bile, Meclis’te artık klasikleşen tavrı değiştirmedi. Cumhurbaşkanı Genel Kurul salonuna girdiğinde yine İYİ Parti milletvekilleri haricindeki muhalefet milletvekilleri ayağa kalkmadı ve saldırı girişimine dönük sözleri dahil Erdoğan’ı alkışlamadı. Genel Kurul’u locadan takip eden liderlerden Erdoğan’ı ayakta karşılayan tek isim de Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması beklendiği gibi yeni anayasa vurgusu ile başladı. Deprem, ekonomi, terör, dış politika da diğer tema başlıkları oldu. Yeni anayasa çağrısından başlayarak farklı noktalarda tekrarlanan ‘uzlaşı’ çağrısı ise Erdoğan’ın konuşmasının öne çıkan noktasıydı bana göre. Şu bölüm özellikle dikkat çekiciydi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bazı noktalarının gözden geçirilebileceği mesajı içeriyordu:
“Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını yeni anayasayla taçlandıralım. Hatta bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk dönemindeki tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyorum. Böylece, yeni anayasayla birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkânı bulacağız. Gördüğünüz gibi, biz ülkemizi ve milletimizi Türkiye Yüzyılı anayasasına kavuşturmak için her türlü kolaylığı gösteriyor, her türlü uzlaşmaya açık davranıyoruz. Diğer siyasi aktörlerden ve partilerden de aynı yapıcı yaklaşımı bekliyoruz.”
Erdoğan bu sözleriyle, parlamenter sisteme dönüş vaadiyle bir araya gelen 6’lı masa ya da Millet İttifakı üyelerine en azından çalışma masasına oturmaları için bir manevra alanı açıyor olabilir mi? Mümkün.
Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’nin seçim beyannamesinin açıklandığı toplantıda da, “Son 5 yıldaki uygulama tecrübesine ve değişen ihtiyaçlara göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin restore edilerek geliştirilmesinden” bahsetmişti. Erdoğan, yüzde 50+1’e göndermede bulunmamıştı ama ne zaman sistem revizyonundan bahsedilse bu kriter de bir şekilde gündeme geliyor.
Bu çağrının dışında Erdoğan’ın konuşmasında yine uzlaşı ve dayanışma vurgusu yaptığı şu cümlelerin de altını çizmek mümkün:
“Ekonominin ruhunu oluşturan güven ve istikrar iklimini bozacak her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmalıyız. Ülkemizi küresel ekonominin içinden geçtiği şu fırtınalı atmosferden yara almadan sahil-i selâmete ulaştırmak, siyasetçiler olarak hepimizin milletimize karşı ortak mesuliyetidir. Yasama organı Meclisimizin bu konuda göstereceği hassasiyet, yürütme olarak bizim en büyük moral kaynağımız ve desteğimiz olacaktır. Benzer bir dayanışmaya terörle mücadele konusunda da ihtiyacımız olduğunu hatırlatmak isterim”
“Bize bir adım gelene, biz koşarak gideriz. Yeter ki Türkiye’nin egemenlik haklarına, büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlarına, kırmızı çizgilerine, birlikte kazanma ilkesine saygı duyulsun. Bunları sağladığımızda, hiç kimseyle konuşamayacak, müzakere edemeyecek, anlaşamayacak hiçbir meselemiz yoktur.”
“Hakarete, iftiraya ve yalana varmadığı sürece her türlü tenkide, milletimize faydası dokunacak her türlü teklife açık olduğumuzu tekrar vurgulamak istiyorum. Biz, her hal ve şart altında doğru bildiklerimizi, ülkemizin hayrına olduğuna inandığımız hususları açık yüreklilikle dillendirmeye devam edeceğiz”
“İstiklal ve istikbalimiz adına verdiğimiz bu mücadeleyi, mümkün olan en geniş zeminde ve mutabakatla yürütmenin çabası içinde olacağız. Meclis çatısı altında ülkemize hizmet gayesiyle çalışan siyasi partilerin, 85 milyonun her bir ferdinin birikiminden istifade etmeye gayret edeceğiz”