Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerine giderken Türkiye’de 63 siyasi parti vardı. Hatta biri seçimlere 18 gün kala kuruldu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bunlardan sadece 11’inin seçime katılma yeterliliğine sahip olduğunu tespit etti. Halihazırda partilerin seçime katılabilmesi için illerin en az yarısında örgütlenmesi ve büyük kongresini yapmış olması ya da TBMM’de gruba sahip olması gerekiyor. Dolayısıyla 2018’de 73 partiden 62’si bunu sağlayamadı. Parlamentoya ise 5 parti girdi. Bağımsız milletvekili hiç yoktu.

Haberin Devamı

Bugün, Meclis’teki parti sayısı 12. Bağımsız milletvekili sayısı 11. Parti aritmetiğinin seçimden hemen sonra değişmesi şaşırtıcı değildi, çünkü Saadet Partisi adayları CHP, BBP adayları AK Parti, Demokrat Parti adayları İYİ Parti, TKP adayları HDP listelerinde yer almıştı. Nasıl bir tablo ile karşılaşılabileceği aşağı yukarı belliydi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre bugün itibariyle, 105 parti var. Bu, iki buçuk yılda, 27’si 2020 yılında olmak üzere 32 partinin tabela astığı anlamına geliyor. Eski CHP’li Muharrem İnce’nin ve eski İYİ Partili Ümit Özdağ’ın yeni partileri de yolda.

2020 yılı doğumlu olan, ancak 2019 boyunca da buna hazırlanan, Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan geçen hafta ilk yılı gazetecilere değerlendirirken, 43 il ve 300’ün üzerinde ilçede kongrelerini tamamladıklarını söyledi. Seçime katılmak için yürünmesi gereken yolun yarısı alınmış. Babacan örgütlenirken önceliği nüfus yoğunluğu düşük, küçük illere ve onların ilçelerine verdiklerini kaydetti. Örgütlenmenin tamamlandığı illerdeki üye sayısının 25 bini geçtiğini belirtti. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde henüz kongre yapmadıklarını vurgulayan Babacan, bunlarla birlikte üye sayısının artacağını söyledi. Büyük olasılıkla kurulacak yeni partiler de aynı rotayı izleyecek.

Üye sayıları

Tam bu noktada diğer partilerin üye durumuna da bakmakta fayda var. Çünkü o tabloda başka unsurlar da dikkat çekiyor.

Buna göre, seçime İYİ Parti listesinden giren ve halen 2 milletvekili olan Demokrat Parti’nin (DP) üye sayısı, şu anda 36 milletvekili olan İYİ Parti’den (seçimde 43 koltuk kazanmıştı) yüksek. Seçimden hemen sonra kurulan Yeniden Refah Partisi’nin üye sayısı ise yıllardır Türkiye siyasetindeki olan bazı partilerin üzerinde. Henüz adı ittifak olasılıkları arasında yer almayan Genç Parti de aynı şekilde. YSK’nın bu yıla ilişkin kararına göre, olası bir seçime katılma yeterliliğine sahip parti sayısı 17’ye yükselirken aralarında isimleri zikredilen partiler de var.

Haberin Devamı

Siyaset sahnesine yeni adım atan ya da atacak olan partilerin kadrolarının bir kısmının geçmişi, AK Parti, CHP ya da İYİ Parti ile ilintili olsa da, hepsi değil. Bir kişi iki siyasi partiye üye olamayacağına ve örneğin AK Parti’nin yakın dönemde üye sayısı arttığına göre, yeni ya da gecikmiş şekilde de olsa birileri siyasete ilgisini üye olarak gösteriyor. Sadece üyelik de değil, yeni partiler ilçe ve illerde tabela astıkça, daha fazla kişi ‘siyasi sıfat’ sahibi oluyor.

Haberin Devamı

Siyasete ilk kez girenler

Bu arada, Babacan’ın partinin her kademesinde, siyasete ilk kez girenlerin ağırlıkta olduğunu hem de bir kaç kez vurgulaması dikkat çekiciydi. Bu, bir taraftan “başka partilerin (AK Parti) kadrosunu boşaltmadık” olarak da okunabilir. Ancak öte yandan biraz da övgüyle söz edilen bu durum, son dönemlerin en kıyasıya yarışı olacağı anlaşılan 2023 seçiminde aynı zamanda bir risk değil mi? Babacan’a siyasete ilk kez kendi partilerinde başlayanlarla seçime girmenin avantaj ve dezavantajlarını sordum. Siyasete ilk kez girenlerin taze ve yeni bir perspektife sahip, “siyasetin kirletmediği ve siyaseti kirletmemiş” isimler olması açısından bir avantaj olduğunu söyledi. Bunun eski hataların tekrarlanmasını önlediğini belirtti. Dezavantajın ise, sonuçta birbirini hiç tanımayan insanlar bir araya geldiği için “uyuşmazlıklar” olabildiğini ve “zaman alıcı” bir süreç olduğunu söyledi. Babacan’ın sözünü ettiği durum, az ya da çok, yeni kurulan, kurulacak partilerin hemen hepsi için geçerli olabilir.

Kimilerine göre yüzde 20 - 30 bandındaki kararsız seçmen oranı ve yüzde 1 oy potansiyeline sahip olma olasılığı, siyasi parti kurma iştahını kamçılıyor. Ancak uzun yıllar seçim kampanyalarında da görev almış, bir araştırma şirketi temsilcisine göre, bazı araştırma şirketleri kararsızları olduğundan yüksek gösteriyor. Yüzde 20 - 25 aralığındaki kararsızların yüzde 15’inin seçimlere katılmayanlardan oluştuğunu, 2018’de bu oranın yüzde 14 olduğunu belirten araştırmacıya göre, bunlar büyük ihtimalle gelecek seçimde de sandığa gitmeyecek. Buna göre, gerçek kararsızlar 8 - 10 bandında. Türkiye’de seçime katılım oranının ise her zaman yüksek olduğunu hatırlatan söz konusu isim, “Sandığın çözüm ürettiğine inanç sürüyor” tespitini yapıyor.

Son söz olarak; o ya da bu gerekçeyle, öyle ya da böyle, yeni yeni partiler ortaya çıktıkça siyasete “bulaşan” sayısı da artıyor.

Bir gün herkes partili mi olacak