Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye ve Yunanistan arasında istikşafi görüşmeler yeniden başladı. Arapça “istikşaf” yani “keşf” kelimesinden gelen bu mekanizmanın geçmişi 2000’li yılların başına, eski dışişleri bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu dönemine uzanıyor. O dönem ilki yapılan istikşafi görüşmeleri başlatan iki isimden biri Yunanistan eski Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’ya “Taraflar neden uzlaşamıyor?” diye sordum. Papandreu aslında iki ülkenin 2003’de sonuca çok yaklaştığını söyledi.

Papandreu, “İsmail Cem ve ben, ilişkilerimizi bir başka seviyede görme arzusu ile başladık. O zaman durum bugünden daha gergindi. İki ülke arasında neredeyse hiç temas yoktu. Dolayısıyla biz güven inşa etme arzusuyla başladık. ‘Daha az ihtilaflı’ konulardan istikşafi görüşmelere geçtik. 2003 yılında kıta sahanlığının tanınması ile ilgili Lahey’e gitme konusunda uzlaşmıştık” dedi. Papandreu siyasi iradenin önemine vurgu yaparak “Yeni başlayan görüşmelerin iyi gitmesini umalım” ifadesini kullandı. Eski başbakan, Türkiye ve Atina’nın sorunlarını birlikte çözmesi gerektiğinin altını çizdi, “Türkiye Avrupa ailesinin bir parçası olmalı ve Yunanistan iyi bir komşu olarak çok hayati bir rol oynayabilir” diye konuştu.

Haberin Devamı

‘Kurtarıcı aramayalım’

Papandreu, Kıbrıs konusunda “Garantör ülkeler olarak pek çok girişim, müdahale oldu. Kıbrıs Türklerinin ve Kıbrıs Rumların sorunlarını kendilerinin çözdüğünü görmek isteriz” dedi. “Yeni ABD yönetiminin Doğu Akdeniz sorununa etkisi ne olur?” sorusuna ise “Dışarıdan bir kurtarıcı aramayalım, oturalım, birlikte yapalım” yanıtını verdi. Papandreu, Atina ve Ankara’nın birlikte çalıştığında, bölgede barış ve işbirliği için güç olduğunun altını çizerek, “Diplomasi askerileştirilmemeli, tek taraflı adımlar olmamalı” dedi.

Yunanistan ile istikşafi mekanizma:

Kuruluşu 1999 AB Helsinki Zirvesi kararlarına dayanıyor,

AB, “Yunanistan ile sorunları çöz” şartıyla Türkiye’ye adaylık statüsü verdi,

Hedef, AB müzakereleri başlamadan sorunlara çözüm bulmaktı,

12 Şubat 2002: Papandreu Türkiye’ye geldi, istikşafi görüşmelerin başlaması kararlaştırıldı,

Haberin Devamı

12 Mart 2002: İlk tur görüşme Ankara’da yapıldı,

2002-2005 arasında Türkiye ve Yunanistan 31 kez görüştü,

3 Ekim 2005: Türkiye AB ile müzakerelere başladı,

2005-2016 arasında 29 tur görüşme yapıldı,

Son istikşafi görüşme 1 Mart 2016’daydı.

Yorgo Papandreu

16 Haziran 1952’de doğdu,

1999-2004: Dışişleri Bakanı,

2009-2011: Başbakan,

Halen Sosyalist Enternasyonal Başkanı. 

Uzlaşıya ramak kala

Sinirlioğlu’na ‘İlkin formülü’

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı oldu ve BM Daimi Temsilciliği Özel Temsilcisi olarak atandı. Sinirlioğlu’nun yeni ABD yönetiminde Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve CIA Direktörü olarak belirlenen William Burns gibi isimlerle geçmişten gelen tanışıklığı düşünüldüğünde, bu atama, Ankara’nın yeni dönem için Washington’la ilişkileri sıkı tutmak için bulduğu formül gibi düşünülebilir. Ancak işin bir de BM ayağı var...

Türkiye, BM’de 2021 yasama yılına başkanlık ediyor ve Genel Kurul Başkanlığı’nı da Volkan Bozkır yapıyor. Türkiye’nin Genel Kurul Başkanlığı sürerken, BM Daimi Temsilciliği’ne yeni bir isim atanana kadar Sinirlioğlu’nun görevine devam etmesi kararlaştırıldı. Bu süreçte de 30 Ocak itibariyle 65 yaştan emekli olması gereken Sinirlioğlu için böyle bir formül bulundu. Geçmişte Büyükelçi Baki İlkin için de benzer formül devreye sokulmuş, o dönem Türkiye BM Güvenlik Konseyi’ne geçici üye olarak seçilince, İlkin, 3 Ekim 2008’de yaş haddinden emekli olmasına karşın başdanışman sıfatıyla görev süresi 2009’un Ağustos ayına kadar uzatılmıştı.

Haberin Devamı

Uzlaşıya ramak kala

Oksijen karaborsası

Dünya aşıya ulaşma savaşı veriyor. Bir yandan gelişmiş ülkeler aşılamalara başlarken, az gelişmiş ülkelerin, özellikle Afrika kıtasının hala aşıya ulaşamamış olması adaletsizliği ortaya koyuyor. Diğer yandan Batılı aşı üreticilerinin taahhüt ettikleri doz miktarlarını üretememesi, ülkeleri birbirine düşürüyor. Son gerilim, AB’ye Nisan ayına kadar 100 milyon doz aşı vermeyi taahhüt eden Oxford/AstraZeneca’nın, ancak yüzde 25’ini teslim edebileceğini açıklamasıyla başladı. Aşı dağıtımında önceliğin Birleşik Krallık’a verileceğinin açıklanması da tansiyonu yükseltti. Avrupa ve Afrika kıtasında tablo buyken, Amerika kıtasının güneyindeyse bambaşka bir dram yaşanıyor. Uzun süredir Güney Amerika ülkeleri Peru, Bolivya, Meksika ve Brezilya’da hastanelerin yetersiz altyapıları sebebiyle, Covid-19 hastaları için gerekli oksijen karaborsaya düşmüş durumda.

Metreküpü 13.69 dolar

Dramatik fotoğraf kareleri bu hafta Peru’dan geldi. Kasım ayında ülkedeki siyasi kaos ve protesto gösterileri, ikinci dalgaya yol açmış ve vaka sayıları artmıştı. Bu da, hastaneleri kötü altyapıya sahip olan ülkede tıbbi malzemenin yanı sıra oksijen sıkıntısı yarattı. Yakınları Kovid-19 nedeniyle hastanede yatanlar, oksijen arayışına girerken, Perulular, boş oksijen tanklarıyla geldikleri dolum noktalarında saatlerce sıra bekliyor. Karaborsada bir metreküp oksijen 13.69 dolara kadar çıkıyor. (40 ila 70 litrelik üretilen tüpler 6 ila 10 metreküp gaz ile doldurulabiliyor.) Ülkedeki oksijen yetersizliği sebebiyle herkesin tankları da dolduramıyor.

HAFTANIN FOTOĞRAFI

Peru’nun 1,1 milyon nüfuslu liman şehri Callao’da oksijen tanklarını doldurmak için bekleyenler uzun kuyruklar oluşturdu.

Uzlaşıya ramak kala

ABD yönetimine İstanbul’dan mesaj

Bu hafta İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, bölge turu kapsamında İstanbul’daydı. Azerbaycan, Rusya, Ermenistan ve Gürcistan’ın ardından Türkiye’ye geldi. İranlı Bakan, Dağlık Karabağ sorununun bölgesel çözümü için 3+3 formülünü masaya koydu, ancak ziyaretinin en net mesajları, ABD ile yeni dönemde nasıl seyredeceği merak edilen nükleer müzakerelerle ilgiliydi.

İran, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin (ABD, Fransa, Rusya, İngiltere, Çin) yanı sıra Almanya ve Avrupa Birliği ile 2015 yılında nükleer anlaşma imzalamış, 2018’de eski ABD Başkanı Donald Trump anlaşmayı tek taraflı feshetmişti. Trump’ın anlaşmayı yırtıp atmasının önemli sebeplerinden biri, anlaşmayı İran’ın nükleer programının yanı sıra balistik füze programını da kapsayacak şekilde genişletmek istemesiydi. Yeni Başkan Joe Biden, seçim kampanyası boyunca İran ile nükleer anlaşmaya geri döneceğinden bahsetti ama temelde aslında O da anlaşmaya eski haliyle dönme niyetinde değildi. Zira İran, Fordo’daki nükleer tesisinde yeniden yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye başladığını ilan etmiş, bu adımla Washington’dan sonra Tahran da anlaşmadan uzaklaşmıştı.

ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Senato’daki konuşmasında, İran’ın 2018’den bu yana nükleer programında yol kat etmesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmiş, yeni bir zeminde müzakerelere oturulması gerektiğinin, ayrıca İran’ın balistik füze programı gibi belirli konuların da müzakerelerin parçası olması gerektiği mesajını vermişti.

İran Dışişleri Bakanı Zarif, İstanbul’daki toplantıda net şekilde anlaşmaya yeni madde eklenemeyeceğini söyledi, “Mantıklı olan ABD’nin çekildiği anlaşmaya geri dönmesidir, bu ABD’nin görevidir. ABD, taahhütlerini yerine getirdiği an biz de taahhütlerimizi yerine getirmeye hazırız” mesajını verdi. Washington-Tahran arasında yeniden bir masa kurulması, tarafların müzakere şartlarını yumuşatmadan pek de mümkün gözükmüyor. Yeni ABD yönetiminin İran’a dönük yaptırımlarla ilgili izleyeceği yol, bölgede gelecek süreçte tansiyonun seyrini de gösterecek.

Uzlaşıya ramak kala