Hikâyenin farklı farklı versiyonları var. Ben hatırladığımı anlatayım kısaca:
Vakti zamanında, Arap yarımadasında “devr-i cahiliye”den sonra çok zengin bir tüccar ve çok yavuz bir haydut yaşarmış. Haydudun en büyük hedefi (biraz da namı yürüsün diye) bu çok zengin tüccarı soymakmış. Tüccar ise kurt bir tüccarmış. Onu yazıda yabanda tek başına yakalayıp soymak neredeyse imkansızmış. Haydut defalarca denemiş ama olmamış, becerememiş. Sonunda aklına bir plan gelmiş. Tüccarın kullandığı kervan yolu üzerinde çölde susuz kalmış bir biçare taklidi yapmaya karar vermiş. Böylelikle garip-gurebaya yardımı borç bilen bu tüccarı tuzağa düşürecekmiş. Beklediği gibi de olmuş. Çölde yardım istediğini duyan tüccar hemen onun yanına yaklaşmış ve haydut da maksadına ermiş, zengin tüccarın kervanında nesi var nesi yoksa el koymuş. Tam uzaklaşırken tüccar arkasından bağırmış:
“Senden bir ricam var. Lütfen beni nasıl soyduğunu kimseye anlatma” demiş.
“Niye” diye sormuş hırsız, “gururuna mı dokundu”.
“Hayır” demiş tüccar. “Eğer anlatırsan ve bu hikâye yayılırsa bundan sonra çölde darda kalana kimse yardım etmez diye korkarım.”
Bu hikâyeyi farklı bakış açılarıyla okumak mümkün; hırsızlığın ahlakı, haklı davanın çıkara alet edilmesi, en zor durumdayken bile doğru yoldan şaşmama kararlılığı bunlardan sadece birkaçı. Kadıköy’de yaşanan bir tecavüz iddiası sonrası suçlanan kişinin en azından o an yaşanan olaydan dolayı suçsuz olduğunun ortaya çıkması haberini okuduğumda, aklıma ilk bu hikâye geldi. İsimleri yazmıyorum. Konu yargıya taşındı. Kadın hakları derneklerinin bazıları suçlanan erkeğin masum olmadığını ve süregiden bir taciz olduğunu iddia ediyor.
Ama olayın sosyal medyadaki yankıları çok endişe verici: Çünkü o an, o olayda bir tecavüz vakasının olmadığına dair kamera kayıtları çıkınca olay “iftira” başlıklarıyla haberleştirildi. Şimdi de - maalesef - sık sık bu olay kullanılarak “kadının beyanı esastır” ilkesine büyük bir saldırı var. Buna bağlı olarak da şahit olunan şiddet ve taciz olaylarında kadına yardım konusunda zaten pek de istekli olmayan toplumumuzun bir daha hiçbir kadının “yardım edin” çağrısına cevap vermemesi riski var… Bir de bunun yanında o çağrıya yanıt vermeye çalışırken cana kıyan bu yüzden hâlâ içeride olan Kadir Şeker var… Özetle, sanki herkes kadınların yardım çığlıkları duyulmasın diye uğraşmakta.
Ama olsun bir varoluş ilkesi olarak biz yine de darda olduğunu söyleyene yardım edelim. Varsın yanılalım.
'O işlere sonra bakarız’
(Toplanın millet, Sergen övüyoruz.)
Başta şehir efsanesi sanıyordum ama değilmiş. Hakikaten de söylemiş: “Çok koşsam atlet olurdum…” Ya da “Koşunca yoruluyorum…”
Sergen Yalçın hakikaten orijinal bir insan. Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun deyimiyle “organik insan”. Bu neden önemli? Çünkü -kendimi de dahil ederek söylüyorum- kamuoyu önünde olan insanlar belirli bir “etiquette” içinde davranmak zorunda hisseder kendisini. “Adab-ı muaşeret”in belirli bir sosyal konum için özelleşmiş şeklinden bahsediyorum “etiquette” derken. Bu sayede nerede, nasıl davranacağınızı, nasıl konuşacağınızı düşünmeye ihtiyaç kalmadan bilirsiniz. Önceden belirlenmiştir çünkü bunların hepsi.
Bu “etiquette” dışına çıkabilmek için de ya bunları bilmemek ya da umursamamak gerekir ki umursamamak da ya anarşist bir karakter ya da büyük bir özgüven ve kişinin kendisiyle barışıklığını gerektirir. Merhum Cüceloğlu’nun bahsettiği “organiklik” de işte bu özgüven ve kendisiyle barışıklık halidir. Bu sayededir ki alkollü araç kullanırken kaza yapan futbolcuyu eleştirirken gayet açık açık söyler: “Biz bu hallere düşmedik hiç…diyemem”. Koşma (ya da koşmama) konusunu gayet içselleştirmiş bir şekilde üstüne espriler yapabilir. Ya da şampiyonluk sonrası verdiği ilk röportajda geleceğine ilişkin bir soruya “Biraz dinlenmem lazım. Çok yoruldum. Biraz kafamı dinlemem lazım. Biraz evde oturup, televizyon seyredip, kafamı dinlemek istiyorum. Bir süre futbol konuşacağımı zannetmiyorum. O işlere sonra bakarız. Geleceğimi falan da çok düşünmüyorum, biraz dinlenmem lazım” yanıtını verebilir.
Sergen Yalçın sadece varoluşuyla hayatımızı güzelleştiren isimlerdendir.
Bilvesile Beşiktaş’ın şampiyonluğunu tebrik eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.