DEHB tanısı konan erkekler, kızlardan üç kat daha fazladır, çünkü erkekler hiperaktivitenin klasik belirtilerini kızlara göre daha açık gösterirler.
Kızınızın DEHB'si olabileceğinden şüpheleniyorsanız, DEHB'nin kızlarda neye benzediğini bilmek önemlidir böylece kızınız, ihtiyaç duyduğu yardımı en doğru ve en etkili şekilde elde edebilir.
• Dikkatsizlik: DEHB'si olan pek çok kız için yoğunlaşmanın sürdürülmesi sürekli bir mücadeledir. Hem evde hem de okulda görevlerini tamamlamak için yeterince uzun süre odaklanmakta zorluk çekebilirler. DEHB'si olan bazı insanlar, kendilerini ilgilendiren şeylere sonsuzca odaklanabilme yeteneğine sahiptirler, ancak daha az ilginç olan ama daha önemli görevler dikkatlerini çekmez: Bir kız, ilgisini çeken yeni bir kitap kapağını okuyabilir, ancak tek sayfalık kitap raporunu tamamlayamaz.
• Dikkat Dağınıklığı: DEHB'li kızların dış uyaranlar tarafından kolayca dikkati dağılabilir. Bilinçsizce kendi düşüncelerine daldıkları için gözlerinin önünde olan biteni gözden kaçırabilirler.
• Hiperaktivite : Bazı kızlar daha fazla “klasik” hiperaktivite belirtileri gösterirler: aşırı derecede aktif olmak, sessiz kalmak için kendini aşırı kontrol etmek gibi. Bununla
Sosyal İletişim Bozukluğu (Social Communication Disorder (SCD)) Nedir?
DSM, (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) ruhsal bozuklukların tanısal ve istatistiksel el kitabı'nın kısaltılmış halidir. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan DSM, ruhsal bozuklukların tanısı için açıklamalar, semptomlar ve diğer ölçütleri içerir. Mayıs 2013’te yayınlanan DSM 5 ile birtakım değişiklikler ve geliştirmeler yapıldı.
DSM-4’e göre “Başka Türlü Adlandırılamayan İletişim Bozuklukları” tanısı alanların bir kısmı yenilenen DSM-5’te “Sosyal İletişim Bozukluğu” tanısı alabilecek durumdadır. “Sosyal İletişim Bozukluğu” çocuğun toplumsal iletişiminde sosyal süreçleri anlamlandırılmasında zorluklarla kendini göstermektedir.
Sosyal etkileşim, sosyal anlayış ve pragmatik ile ilgili sorunları kapsamaktadır. Pragmatik, dili doğru bağlamda kullanmayı ifade eder. Örneğin, çocukların bir öğretmenle oynarken kullandıkları dil ile kendi akranları ile oynarken kullandıkları dil farklıdır. DSM-5'e SCD'nin eklenmesi, el kitabının otizm spektrum bozukluğu (ASD) için tanısal kriterlerinin de yenilenmesini beraberinde getirdi.
Yeni kriterler, DSM-IV (önceki baskı) kapsamında otizm
Çocuk doğduğu andan itibaren aynı zamanda iki dili öğrenebilir, doğumundan itibaren anne ve babasından ya da dadısından iki farklı dil edinebilir. Diğer yöntem ise erken çocuklukta peş peşe iki dil edinme şeklinde olur.
Birden fazla dil ile büyümek çocukların kafasını karıştırır
Bu, tüm yanlış kavramların içinde en yaygın olanıdır. Bazı ebeveynler, bir çocuğun aynı anda iki dile maruz kalması halinde, kafasının karışabileceğini ve aralarında ayrım yapamayacağını düşünürler.
“Raising a Bilingual Child” kitabının yazarı Barbara Zurer Pearson’a göre doğduktan sonraki birkaç gün içinde, tüm bebekler birçok dil arasındaki farkı söyleyebilir.
Bunun özellikle dillerin birbirinden oldukça farklı olduğu durumlarda (örneğin, Fransızca ve Arapça gibi) bile geçerli olduğunu söylüyor.
“Bebekler önce Hollanda İngilizce gibi birbirinden çok benzer iki dili anlatmakta güçlük çekiyorlar. Fakat yaklaşık 6 aylıkken bunu da yapmaya başlıyorlar” diye kitabında açıklamaya devam ediyor.
Davranış problemleri aileleri zorlayan ve strese sokan durumlardır. Bu davranışlar zaman zaman ebeveynlerin öfkelenmesine ve istemediği tepkiler vermesine de neden olur. Ebeveynin stresini azaltacak ve çocukla güvenli bir bağ kurmasını sağlayacak yöntemler kullanmayı öğrenmesi olumsuz davranışları en aza indirgemek ya da ortaya çıktığında bunları kontrol altına almak için önemlidir.
Çocuğunuzla zaman geçirmek, bu zamanı geçirirken eğlenceli olmak, çocuğun hata yapmasına ve demesine izin verecek şekilde hareket etmek ve bunları yaparken de belirlediğiniz kurallara mümkün olduğu kadar uymak davranış problemlerini ya da bu problemlerin şiddetini azaltacaktır.
Olumsuz davranışlar ilk ortaya çıktığında bunları hemen olumsuz olarak etiketlememenizi öneririz. Bu davranışlar o an için tesadüf olarak ortaya çıkmış olabilir, fiziksel bir durumdan kaynaklanmış olabilir, örneğin burnu sürekli kaşındığı için elini burnuna götürüyor olabilir. Bu davranışlar tekrar ediyorsa işte o zaman bunları problem olarak isimlendirmeye başlayabilir ve olumsuz davranışların çözümü için harekete geçebilirsiniz.
Ebeveynler, olumsuz davranışlar ortaya çıkınca farkında olmadan çocukla daha çok iletişime
Çocuklarda Obsesif Kompulsif Bozukluk görülür mü? Takıntıların hangisi problem olarak değerlendirilmelidir, hangisi normal karşılanmalıdır? Uzman Psikolog Berk Omay’a çocuklarda OKB konusundaki sorularımızı yönelttik.
Obsesif Kompulsif Bozukluk nedir, bize biraz bilgi verir misiniz?
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) halk arasında takıntı olarak adlandırılan bir bozukluktur. Obsesyon da kişi kendisine mantıksız ve saçma dahi gelse kendini yapmaktan alıkoyamadığı davranış ve ritüelleri ifade eder. Obsesyon düşünce boyutundaki takıntıları ifade ederken, kompulsiyon düşünce boyutundaki takıntıların eyleme geçirilmiş halini ifade eder. Örneğin eğer hiç para harcamaz, tasarruf edersem paramı biriktiririm ve ileride beni rahat bir yaşam bekler demek obsesyondur ama hiçbir şeye para harcamam, her şeyden kısarım, evde elektrik yakmaya ne gerek var deyip bunları eyleme geçirirse kompulsiyondur. Burada gerekliliği ve obsesyonu iyi ayırt etmek gerekir. Tasarruf gereklidir ve olması gerekendir ama tasarruf düşüncesiyle hiç harcama yapmamak için hayatını minimize etmek OKB sınırları içerisine girer. Aynı şekilde el yıkamak ya da duş almak gerekliliktir ancak bu yüzden banyodan dışarı adım
Bak şu konuşanlara köşemizde erken yaşta konuşma terapisi aldırmak neden önemlidir konusunu hep birlikte gözden geçirelim mi?
Neden konuşma terapistleri erken yaşta terapiye başlayın diyor? Beklersek düzelmez mi, her çocuğun gelişimi kendine özgü değil mi? Aile ve arkadaşlarımız bekleyin acele etmeyin diyor. Kreş ve oyun grubu önerdiler, konuşma terapisi için küçük dediler bu yüzden konuşma terapistine başvurmadık.
Bunları bizler kadar sizler de sık sık duymuşsunuzdur. Beklemenin işe yaradığı hikayeler dinlemişsinizdir. Oyun grubu ve kreşin işe yaradığı örnekler duymuşsunuzdur. Peki ya işe yaramayanlar, onları duydunuz mu? Açılan farkı nasıl kapatmışlar, öğrenebildiniz mi?
Genellikle hep başarı hikayeleri duyarsınız peki ya başarısız olanları ne kadar sıklıkta duydunuz?
Gelişiminde problem olmayan çocukların konuşacağını bizler de biliyoruz ama ne zaman olur işte onu bilemiyoruz ve risk almak yerine tedbirli olmanızı öneriyoruz.
Nasıl tedbirli olabilirsiniz? Konuşmasında artikülasyon, gecikmiş dil, kekemelik ve benzeri türden problemleri olan her çocuk konuşma terapisine başlayacak diye bir durum söz konusu değildir. Terapiye başlamanız için birtakım kriterler gerekir. Terapiye
Hatırlar mısın, yeni elbisemizi giymek için sabaha kadar uyumamıştık, annem kaç gün öncesinden temizlik yapar, yemekler hazırlanır, mendillere harçlıklar koyulur, evde erkenden kahvaltı sofrası hazırlanır, misafirler beklenir ve titizlikle hazırlanıp hep beraber oturulan ve sohbet edilen yemek masalarımız olurdu diye başlayan ve devam eden sohbetler...
Bayram aslında çocukluğumuzdur, ona olan özlemimizdir. Ailecek yenen yemekler, kavuşmalar ve ayrılıklarıdır. Çocukluğumuza, anılarımıza yaptığımız yolculuk ve yeni hatıralar eklemek için bizleri tekrar bir araya getiren en kıymetli zamanlardır.
Bayram; dedelerin, ninelerin, torunların, evlatların kavuşması, hasret gidermesi, geleneklerimizi ve göreneklerimizi nesillerden nesillere aktarması için en güzel ve kıymetli günlerdir.
Ailemizle, ailemiz kabul ettiklerimizle ya da kaybettiklerimizle hüzünlendiğimiz, mutlu olduğumuz anlardır bayramlar. Bayramlara anlam katan eşyalar, yiyecekler değil insanlardır, komşulardır, mahalledeki çocuklardır, paylaşmak, hatırlamak ve hatırlanmaktır.
Bayram; sofralarımıza gösterdiğimiz özenle, geleneklerimize gösterdiğimiz saygı ve sahip çıkmayla, aramızdaki hoşgörülü ve sıcak sohbetlerle çocuklarımıza en
Bir çocuğun gelişimi söz konusu olduğunda, “endişe” gündeme geldiğinde ebeveynler hemen harekete geçer. Araştırmalarını yaparlar, tavsiyeler alırlar ve randevuları planlarlar. Çocuklarına yardım etmek için yapabilecekleri tüm olası şeyleri bilmek isterler ve gerekeni yapmak için engel tanımazlar. Ancak, çocukları, bu kadar çabaya rağmen, eğitim sürecinde az ilerler ya da bir duraklama dönemi yaşarsa, bu aile için motivasyonlarını ve iyimserliklerini azaltan bir dönemin başlaması demektir.
Bu noktada da bazı ebeveynler en büyük hatalarını yaparlar, pes ederler.
Pes ettiklerini kimseye, hatta kendilerine bile söylemeyebilirler, ancak davranışlarındaki değişiklikler bunu gösterir ve eğitmenler de bunu anlar. Onlarında motivasyonu azalmaya başlar.
“Ben /biz bunu yapabiliriz cümlesinin yerini “Bu işe yaramıyor” cümlesi alır. Aile tarafından sorulan sorular azalmaya başlar. Ailenin katılımı azaldıkça eğitim sürecinden kopmalar başlar çünkü aile küçük adımları ve başarıları görmek yerine daha kısa sürede büyük adımlara odaklanmıştır.
Bir terapist ya da eğitimci, çocuğunun yaptığı küçük değişiklikleri ve ilerlemeyi kaç kere anlatmaya çalışırsa çalışsın, ebeveynler bunu göremezler ve