“36 yaşındayım ve 10 yaşında bir kız çocuk annesiyim. Eşimle bundan 8 ay önce anlaşmalı olarak boşandık.
Boşanma nedenimiz eşimin beni aldatmasıydı. Ben de ‘Mademki artık bir başkasını seviyorsun, boşanalım,’ dedim.
Ailemin de durumu iyi olduğu için ben ondan kızım için nafaka dışında hiçbir şey talep etmedim.
O benden boşanır boşanmaz 3 ay içerisinde beni aldattığı kadınla evlendi.
Hafta sonları kızım onda kalıyor. Kızım her eve döndüğünde onların ne kadar mutlu olduklarını anlatıyor.
Babası eliyle eşine yemek yediriyormuş. Sürekli şakalaşıp espriler yapıyorlarmış.
Kızım, ‘Anneciğim siz neden babamla hep kavga yapıyordunuz? Babam o zaman çok mutsuzdu. Şimdi o kadınla çok mutlu,’dedikçe çıldıracak gibi oluyorum.
Şu anda çektiklerimin yanında hayatım boyunca çektiğim acıların hiç bir öneminin olmadığını öğrendim.
Değerli okurlarım, boşanmanın eşiğinde olan binlerce kadın ve erkekle konuştum.
Boşanmaya karar verenler çoğunlukla “Eşim beni anlamıyor,” diyorlar.
Ben onlara “Siz eşinizi anlıyor musunuz?” diye sorduğumda bir an bir sessizlik yaşanıyor.
İlişkiler üzerine yaptığım tüm çalışmalar bana iki davranışın ne kadar önemli olduğunu öğretti.
Bu davranışlar, empatiyle dinleme ve anlamadır. Örneğin bir çift boşanma kararıyla geliyor.
Onları ayrı ayrı dinliyorum. Karşımdaki kadın veya erkek eşini uzun süre suçluyor.
Çünkü odaklandıkları tek şey kendilerinin haklı eşlerinin haksız olduğu düşüncesidir.
Ben bu defa onlara “Tamam anladım, eşiniz hatalı ama eşinizin hiç mi iyi bir yanı yok?” diye soruyorum.
“34 yaşında bir kadınım. Eski Eşimle 10 yıl evli kaldık. Hem şiddet görüyordum hem de aldatılıyordum.
Buna rağmen boşanmayı isteyen de kendisiydi. Bundan bir yıl kadar önce boşandık. O benden boşanır boşanmaz evlendi.
Ben de boşandıktan sonra, şimdi 8 yaşında olan kızımla birlikte annemlerde yaşamaya başladım. Bundan 3 ay önce tanıştığım birisiyle nişanlandık.
Bu yılın içinde de evlenmeyi düşünüyorduk. Ancak eski eşim geçen hafta ben işten gelirken karşıma çıktı.
‘Sen benim namusumsun, evlenirsen senin için çok kötü olur. Kızının başında oturacaksın,’ diyerek tehdit etti.
Ayrıca ağzına gelen küfürleri saydı. Kızımın velayetini alacağını da söyledi.
O günden beri gözüme uyku girmiyor. Hayatımda ilk kez mutlu olmayı hayal ediyordum. Ama tüm umutlarım bitti.
Yaşadıklarımı nişanlıma da henüz anlatamadım. Kızım benim her şeyim. Kendimi düşünmüyorum. Ama onun velayetini kaybetmeyi göze alamam.
“29 yaşında iki çocuk annesi bir kadınım. Eşimle bundan 5 yıl önce birbirimizi severek evlendik.
Ancak onun sorumluluk duymaması, kafasına göre yaşaması nedeniyle hep mutsuz oldum.
‘Eve geliyorum’ der bir bakarsınız iki ay kaybolur. Son olarak bundan 3 ay önce ‘bir daha gelmeyeceğim’ deyip kapıyı çekip çıkıp gitti, gidiş o gidiş…
Defalarca aramama rağmen cep telefonunu açmıyor.
Evi terk ettiği için terk nedeniyle boşanma davası açabilir miyim?”
***
Değerli okurum eşiniz evliliğin gerektirdiği yükümlülükleri yerin getirmemek amacıyla evi terk ettiyse, elbette terk nedeniyle boşanma davası açabilirsiniz.
Ancak bu davayı açabilmeniz için terk süresinin en az altı ay sürmüş olması gerekir.
“28 yaşında ve iki yaşında bir çocuk annesi genç bir kadınım. Eşimle bundan 3 yıl önce büyük bir aşkla evlendik.
Ben halen onu aynı aşkla seviyorum. He akşam pencerede yolunu gözlerim. Biraz gecikse kaygılanırım.
Ancak son zamanlarda bazı davranışları dikkatimi çekmeye başladı.
Eve geldiğinde bazen odasına kapanıyor veya telefon geldiğinde üst kata çıkıp konuşuyor.
Buna rağmen asla aklıma başka bir kadınla olacağı gelmedi. Ancak iki gün önce bir kadından aldığım mesaj tüm duygularımı altüst etti.
Mesajda ‘Eşinizle birbirimizi seviyoruz. Ancak eşiniz size acıdığı için size söyleyemiyor. Lütfen anlayış gösterin ve aradan çekilin,’ diye yazıyordu.
Neye uğradığımı şaşırdım. Annemle konuştum, ‘Hemen bize geleceksin’ dedi. Eşime halen hiçbir şey söylemedim. Ama halime bakıp ‘neyin var?’ deyip duruyor.
Kafam karmakarışık. Sürekli ağlıyorum. Nasıl bir yol izleyeceğimi bilemiyorum. Haklarımı da öğrenmek istiyorum. Bana yol gösterin.”
Evliliklerde eşe karşı kullanılan dilin önemi tartışılamaz. Eşlerin birbirlerine karşı kullandıkları olumlu sözcükler, en büyük sorunların bile başarıyla aşılmasının önemli anahtarlarından birisidir.
Oysa olumsuz ve farkına varmadan kullanılan sözcükler ise evlilikleri daha kırılgan hale getirdiği gibi eşleri birbirlerinden duygusal olarak da uzaklaştırabilmektedir.
İşin en acı yanı bu sözcükleri devamlı kullandığımızda artık bir alışkanlık yapmasıdır.
Bu nedenle gurur kırıcı sözcük ve soruların gizli etkileri devam ederken iki taraf da asıl sorunun kullanılan dil olduğunu gözden kaçırabilirler. Bu durum en çok da eşler arasında romantizmi etkiler.
***
İlişkileri gerçekten mahveden bazı soruları siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
1)Ne zaman değişeceksin?
2)Hep geç mi kalacaksın?
Yurtdışında okuyan üniversite öğrencisi genç kızım. Geçen hafta yılbaşını ailemle birlikte geçirmek için Türkiye’ye geldim.
Bir akşam iki kız arkadaşımla gezmek için buluştuk. Kalabalık bir caddede yürürken bir kişinin elle tacizine uğradım.
Bu yetmemiş gibi bir de bizim oturduğumuz restorana gelip iki arkadaşıyla tam karşımızda sırıtarak oturdular. Biz oradan ayrılmak zorunda kaldık.
Ancak bu durum beni çok üzdü. O an polisi arayıp şikayetçi olmadığım için pişman oldum.
Annemin önerisiyle sizden bilgi almaya karar verdim. Hakkımı aramak istiyorum. Ne yapmalıyım?”
***
Değerli okurum, böyle bir olay yaşamanızın sizi ne denli üzdüğünü tahmin edebiliyorum.
Öncelikle şunu bilmelisiniz ki size karşı vücut dokunulmazlığınıza cinsel saldırıda bulunulduğundan işlenen bu suç, cinsel taciz değil cinsel saldırı suçudur.
Yeni yıl yeni bir başlangıç demektir. Bu nedenle de yeni bir yıl, geçmişin ağır yüklerinden kurtulup yeni kararlarla zihinsel ve bedensel olarak yenilenme fırsatıdır.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kendinize özen göstermeniz ve bireysel olarak daha mutlu olmanız eşinizin da daha mutlu olması demektir.
Çünkü mutluluk da mutsuzluk da gripten daha bulaşıcıdır. Mutluluğunuz veya mutsuzluğunuzdan en çok da sizinle yaşayan insanlar etkilenir.
İşte daha mutlu birliktelikler için öneriler:
1)Önce evinizi gözden geçirin. Evinizi olabildiği kadar sadeleştirin. Masada sandalyede atılmış giysiler, tıklım tıklım gardıroplar, üzerinize üzerinize gelen mobilyalar ne varsa ayıklayın.
Ne kadar fazlalık varsa (Giysi, ayakkabı, mobilya ve her türlü eşya…) onları ayırın ve ihtiyacı olanlara verin. Bunu yaptıkta sonra nasıl hafiflediğinize şaşıracaksınız.
2)Evinizin bakıma ihtiyacı var mı? Bir etrafa bakının. Belki duvar boyaları yıpranmıştır. Duvarları ve tavanı kendi zevkinize göre yeniden boyayabilir veya boyatabilirsiniz.
Belki de salon için sevdiğiniz bir çiçek alır doğanın güzelliğini ve pozitif enerjisini evinize taşırsınız.