Değerli okurlarım, aile içinde çıkan huzursuzluk insanın tüm hayatını etkiler. En olumsuz yanı da ne yapacağını bilememek ve yaptıklarından emin olamamaktır.
Boşansam mı devam mı etsem? Soruları insanın zihnini karmakarışık eder. Bir kadın okurum da aynen bu durumda ne yapacağını bilemiyor. İşte bu nedenle kafası karışık olanlara yanıtım:
1)Eğer iletişim kopma noktasına gelmişse, eşinize bir mektup yazın ve onu dinlemeye hazır olduğunuzu aslında yaşanan sorunlarda sizin de hatalarınız olduğunu belirtin.
2)Bir araya geldiğinizde sizi suçlasa bile onu anlamaya çalışarak sözünü bitirinceye kadar dinleyin. Arada bir anlattıklarını doğru anladığınıza inandırmak için tekrar edin.
3)Konuşmasının bittiğinden emin olmadan sözünü kesmeyin.
4)Konuşma sırası size geldiğinde öfkelenmeden bu evlilikte yanlış giden durumları yargılamadan ve suçlamadan anlatın.
5)Onu değiştirmeye çalışmadığınızı olduğu gibi kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi açık bir dille belirtin.
6)Eleştirmek zorundaysanız eleştirinize öncelikle olumlu taraflarını söyleyerek başlayın ve asla “Sen zaten hep böylesin” gibi genellemeler yapmayın.
Öncelikle büyük bir aşkla sevmeyi ve sevilmeyi,
Sadakati,
Saygı ve değer görmeyi,
Sorunlarını paylaşabilmeyi,
Güven duymayı,
Verilen sözlerin yerine getirilmesini,
Dürüstlüğü,
Cömertliği,
“34 yaşında bir kadınım. İşimde çok başarılıyım.
Benim tek sorunum evlenememek. Bir an önce evlenip bir aile kurmak ve en önemlisi anne olmak istiyorum, bunu başaramıyorum.
Birisiyle tanışıyorum, birbirimize yakınlık duyuyoruz. Ancak ne oluyorsa o kişi benden birden bire ayrılmak istiyor. O aşık adama ne oluyor da aşkı bitiyor.
Çok güzel bir kadınım. Arkadaşlarım da beni çok cana yakın bulur. Ancak bir türlü uzun süreli bir ilişki kuramıyorum.
Nerede hata yapıyorum, bilemiyorum. Bana bir yol gösterin.”
***
Değerli okurum, sizin nasıl bir hata yaptığınızı bilemem. Ancak bir ilişki uzun süreli devam etmiyorsa işte muhtemel nedenleri:
1)Ne söylediğini anlamaya çalışmadan sürekli laf yetiştirmek,
Hayatta birçok olayın nedeni nerede duracağını bilememekten kaynaklanır.
Basit bir tartışmayı facia haline getirdiği için hayatını mahveden veya hayat boyu cezaevinde kalan insanlar gördüm.
Eşiyle tartışırken nerede duracağını bilemediği için boşanmak zorunda kalan ve pişmanlıklarla yaşayan insanlar tanıdım.
Yine trafik kazalarının en önemli nedenlerinden birisi durmasını bilmemektir.
***
O halde aşağıdaki durumlarda durmasını bilenler hayatı daha kolay yaşamazlar mı?
*Araba kullanırken,
*Yemek yerken,
Bizi mutlu veya mutsuz eden kendimizle ilgili düşünce ve tanımlamalarımızdır. Biz kendimizi nasıl tanımlarsak hayat da bize aynı tepkileri ve tanımlamalarımızın karşılıklarını sunar.
Bu gerçekten kendimize inanmanın mucizevi bir sonucudur. İşte hayatımızı olumluya çevirebilecek olumlu tanımlamalar:
1)İşimi seviyorum ve çok başarılıyım.
2)Hayattan keyif almasını biliyorum, küçük şeyler beni mutlu eder.
3)Ailemi seviyorum.
4)Çok iyi bir ilişkim var. O beni ben de onu çok seviyorum.
5)Arkadaşlarım benim için çok değerlidir. Kimseyi onlar hakkında olumsuz konuşturmam.
6)Dedikodudan nefret ederim.
“42 Yaşındayım ve iki çocuk babasıyım. İkinci eşimle 3 yıldan bu yana evliyiz.
Eşim, ne yapsam mutlu olmuyor. Çok güzel bir evde oturuyoruz. Evin bütün işlerini yapan iki yardımcısı da var. İstediği alışverişi yapabilir. Arabası da var. Hiçbir parasal sıkıntımız da yoktur.
Bir kadın daha ne ister?
Bütün bu sağladığım olanaklara rağmen ben zaman zaman geç geliyorum diye kızıyor. ‘Sevdiğimi’ söylemiyormuşum diye üzülüyor. Birlikte tatil yapmıyoruz, akşamları yemeğe gelemiyorum, yemeğe çıkmıyoruz, diye bozuluyor.
Bazen çok sinirlendiğimde bağırmama içerliyor.
Sonunda geçen akşam bana ‘benden boşanmak istediğini’ söyledi.
Neye uğradığımı şaşırdım. Ne yapmam gerekiyor, çalışıp çabalayıp onu gayet güzel yaşatıyorum. Bir kadın daha ne ister?”
***
Dün gece kabuslar içinde uyandım. Son birkaç gündür, trafik kazasında hayatını kaybedenlerin acıları içimizi yakıyor.
Kendimi onların ailelerinin yerine koyduğumda acının tanımı anlamını sadece acıya bırakıyor..
Bir anlık dikkatsizliğin insanların hayatlarını nasıl altüst ettiğini yaşayanlar çok daha iyi bilir. Önemli olan acıları yaşamadan işin öneminin farkında olmak.
Bu yazının yazarı da yıllar önce yaşadığı kazanın izlerini halen yüzünde taşır.
Kısacası demir yığınları arasına sıkışmanın, kanlar içinde kalmanın, ambulans beklemenin, ne demek olduğunu iyi bilirim.
Yaşadığım acılar bir anlam kazansın diye , hayatımın önemli bir bölümünü “Trafik kazaları nasıl önlenir?” sorusuna yanıt arayarak geçirdim. Trafikte sadece kendimizden değil o an trafikte olan her insana karşı sorumluluğuz vardır.
Yapacağınız hatanın bedelini sadece hatayı yapan değil, hiç bir suçu olmayan insanlar da çeker. Lütfen dikkat!
Ben bir şeyi anlatmanın zorluğunu yaşadığımda şiire sığınırım. Belki de hiç tanımadığım birileri bu şiiri okur da daha dikkatli araç kullanır ve benim ve başka birçok insanın yaşadığı acıları yaşamaz ve yaşatmaz.
“22 yaşında genç bir kadınım. Bundan 1 yıl önce, üniversitede okurken internet üzerinden bir adamla tanıştım.
O büyüleyici güzel sözleri beni çok etkilemişti. Ayrıca gittiğimiz her yerde gösterilen ilgi ve aşırı cömertliği de başımı döndürmüştü.
Ona deliler gibi aşık oldum. Sözde o da beni seviyordu. Sonra birlikteliğimiz başladı.
Ben onun evli olduğunu önceleri bilmiyordum. Öğrendiğimde iş işten çoktan geçmişti. Sonra bana bir ev tuttu. Haftanın iki günü benimle kalıyordu.
Bundan 3 ay kadar önce eşi ilişkimizi öğrenmiş. Hem bana hem de sevgilime dava açacakmış.
Sevgilim olacak adam panikledi. 4 aylık hamile olduğumu bildiği halde ‘Bana zinadan dava açarsa maddi ve manevi biterim, en iyisi ayrılalım, sen yoluna ben yoluma…’ dedi.
Neye uğradığımı şaşırdım. Şimdi artık gelmiyor, ev kiramı dahi ödemiyor.
Ailem de bu ilişkiye karşı çıktıkları için benimle konuşmuyorlar.