"28 Yaşında bir kadınım. Eşimle 7 yıldan bu yana evliyiz. Evliliğimizden 5 yaşında çok akıllı bir oğlumuz var.
Ancak ben evliliğimde bir türlü mutlu olamadım. Eşimin her akşam çok geç gelmesi, beni herkesin yanında devamlı küçük düşürmesi, durumunun çok iyi olmasına rağmen her konuda cimrilik yapması birlikteliğimizi çekilmez hale getirdi.
Ben çocuğumun için çekişmeli boşanma istemiyorum. Bu nedenle eşimle anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdik. Boşanma protokolü yapmamız gerekiyormuş. Nasıl yapılır? Bu protokolde neler yer alır?”
***
Değerli okurum, artık evlilik yürümüyorsa ve de başka çare kalmadıysa ben de sizin gibi özellikle çocuklu ailelerde anlaşmalı boşanmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü aradaki tartışmalar ve problemler daha çok çocukları yıpratıyor. Ancak madem çoğunuz var bir aile danışma merkezine başvurup bir kez daha düşünmenizi rica edeceğim. Bence çocuğunuzun hatırı için bunu yapmaya değer.
Şimdi sorularınızı yanıtlayalım.
Eşlerin anlaşmalı olarak boşanmaya karar vermeleri durumunda, aralarında yaptıkları anlaşmaya protokol deniyor.
“24 yaşında genç bir kızım, fakülteyi yeni bitirdim. Ailemin de tanıdığı ve onayladığı bir gençle nişanlandım.
Onu çok seviyordum, ailemin maddi durumu çok iyi olduğu için ona değerli hediyeler de alıyordum.
Yakında düğünümüz olacağı için çok da heyecanlıydım.
Ancak yaşadıklarım nedeniyle adeta yıkıldım. Bundan bir hafta önce bir arkadaşım telefon açtı ve bana ‘şu adrese gel’ dedi. Ben de bir taksiye atlayıp gittim.
Arkadaşlarım nişanlımı yanında bir kadınla gördükleri için çok üzülmüşler ve beni aramaya karar vermişler.
Yanında bir kadınla romantik bir yemekteydi.
O beni görmedi. Ben de hiçbir şey söylemeden çıktım gittim.
Sabaha kadar da ağladım. Ertesi gün onun çalıştığı işyerine konuşmak için gittim. ‘Dün akşam seni bir kadınla samimi pozlarla gördüm, neler oluyor?’ dedim.
“29 yaşında bir kadınım, bundan 2 yıl kadar önce bir arkadaşımın doğum gününde bir gençle tanıştık. Bir süre arkadaşlık yaptıktan sonra bazı yalanlarını yakaladığım için ondan ayrılmaya karar verdim ve de ayrıldım.
Önceleri hiçbir bir şey fark edemedim. Ancak daha sonra tanıştığım bir arkadaşım hiçbir neden yokken benden ayrılmaya karar verdi. Bu durum beni kuşkulandırdı. Bana farklı isimlerle ‘videon elimizde’ gibi mailler de gelmeye başlayınca kuşkularım daha da arttı.
Benden ayrılan arkadaşımı arayıp yaşadıklarımı paylaştım.
Meğer bu adam arkadaşlık yaptığımız dönemde gizlice çektiği videoları bu arkadaşıma göndermiş ve ayrıca hakkımda yalan yanlış şeyler yazmış.
O da bunun üzerine benden ayrılmaya karar vermiş.
Bunları duyunca çok üzüldüm. Gizli videolar çekip hayatımı karartmaya çalışan bu adama bir mail gönderdim.
Mailde neden böyle bir şey yaptığını da sordum.
O da bana verdiği cevapta ‘Başka bir erkekle arkadaşlık yapmayı sana yasakladım, Bir daha böyle bir şey yaparsan bu defa videoları sadece erkek arkadaşına değil tüm arkadaşlarına gönderir ve de internette yayınlarım,’ dedi.
İbretle ve üzüntüyle görüyorum. Sosyal medyada zaman zaman kendinden olmayana, kendisi gibi düşünmeyene hatta kendisi gibi düşünüp de olaylara biraz farklı bakana öyle ağır bir dil kullanılıyor ki ne diyeceğimi bilemiyorum.
Bu durum sadece sosyal medyayla sınırlı da değil. Geçen hafta trafikte yol verme kavgası nedeniyle iki arabadan hışımla inen insanların birbirlerine saydıkları küfürler de korkunçtu.
Evliliklerde de benzer durumu yaşayanlar var. Bunu bana gelen maillerde görüyorum. Örneğin biraz önce bir mail geldi.
Bir kadın eşinin kendisine hakaretlerini yazmış. “Bu sözler nedeniyle dün gece sabaha kadar uyku uyuyamadım,” diyor.
Bir adam eşine, çocuklarının annesine hem de çocuklarının yanında ağza alınmayacak şekilde küfrediyor, sonra da hiçbir şey yokmuş gibi eşinin yüzüne bakıyor ve ondan sevgi bekliyor.
Değerli kardeşim bir düşünki etrafın tamamen senin gibi düşünüyor, sağında solunda sadece sana benzer insanlar var, hiçbir farklılık yok. Sence bu dünya nasıl bir dünya olurdu?
Bak kardeşim, ben ilişkiler üzerine yazıyorum, bana bile tahammülün yok, neden? Senden farklı düşünüyorum diye…
Bir sanatçıya hatta bir şarkıya bile tahammül edemiyorsun, altına en a
*Sabahtan akşama kadar olumsuz cümleler kurarsan,
*Eşini sürekli başkalarıyla kıyaslarsan,
*Hayattan devamlı şikâyet edersen,
*Sözünde durmazsan,
*Sürekli endişe üretirsen,
*Eşin ne konuşursa konuşsun önemsemez, sözünü bölersen,
“Her şeyin en doğrusunu ben bilirim dersen,
*Gün boyu yüzün asıksa,
Çocukken yaşananlar sadece o dönemi değil, olumlu veya olumusz tüm yaşamı etkiliyor. Mutlu olmak da bir sanattır. ve yaşayarak öğrenilir.
Mutluluk en çok da çocuklukta öğreniliyor. Birçok çocuk doğayı yeterince yaşamadan, domatesi, biberi, çileği dalından kopartmadan büyüyor.
Doğa insana öyle çok şey katıyor ki bir yandan bilgeleştirirken diğer yandan huzuru öğretiyor.
Bir domatesin bile ne emeklerle yetiştirildiğini görmek bile insana büyük katkı sağlıyor.
Doğa insan mutluluğun parada pulda, lükte değil doğal yaşamda olduğunu anlatıyor.
Tatiller dahil her fırsatta çocuklarınızı doğal yaşamla iç içe olmalarına olanak tanıyın. Bir elmayı, şeftaliyi veya üzümü dalından kopartma, derelerde yüzme şansını onlara armağan edin.
İnanın kaç yıl geçerse geçsin o güzel anıları unutamayacaklar.
Biz çocukluğumuzda tatil köylerine değil, yakın akrabaların yaşadığı köylere giderdik. Sabah güneşiyle parlayan ve buz gibi pınarlarda yıkanmış siyah üzümün tadını aradan geçen yıllar bana unutturamadı.
“Önce ne istediğini bil sonra devamı gelecektir.”
“34 yaşındayım, evli ve bir çocuk babasıyım. Üniversite mezunuyum. Birçok işyerinde çalıştım.
Ancak Her girdiğim işten birkaç ay sonra ayrıldım. Nedeni çalıştığım işlerin beni mutlu etmemesi...
Her iş değiştirme sırasında işsiz kaldığım sırada ailemden destek alıyorum. Bu da beni çok üzüyor, ne yapmalıyım?”
***
Değerli okurum insanın ne istediğini bilmesi ve bundan emin olması başarı ve mutluluk için çok önemli! Ben size bundan sonra ne yapabileceğinizi anlatacağım. Umarım bunları hayata geçirir, başarılı ve mutlu olursunuz.
İşte 7 adımda hayallerinizi gereçekleştirme yolu:
1))Öncelikle bir defter alın ve sessiz bir odaya kapanın. Zaman sınırı koymadan “Neredeydim, nereye geldim, nereye gitmek ve ne yapmak istiyorum?” Sorularına yanıt arayın. Durmaksızın, aklınıza gelen her şeyi, tüm hayallerinizi yazın.
“30yaşında bir iş adamıyım. Eşimle bir arkadaşımın düğününde tanıştık. Ona aşık olduğumu zannettim, evlendim, evlenmez olaydım. Evlendiğimizden bu yana bir yıl geçti. Ondan o kadar çok soğudum ki sevmek bir yana nefret ediyorum.
Eşim ne yazık ki 6 aylık da hamile…
Hiç olmazsa doğuma kadar sabredeyim diye düşündüm, ama olacak gibi değil. Benim sevgimi kazanmak için bin bir türlü uğraş içinde…
Her gün bir kaç defa arıyor, mesaj atıyor, yok beni çok özlemiş, yok seviyormuş.
Onu suçlayacağım bir davranışı da yok ama sevmiyorum. Bir de ben gece hayatına alışkın bir adamım. Her akşam geç saatlere kadar eğlenmek isterim. Geç kaldığımda ben gelinceye kadar beni bekliyor, yemek bile yemiyor.
Ne yapacağımı bilemiyorum. Tek bildiğim bu evliliği sürdüremeyeceğim.
Babam da haklı olarak ‘Oğlum boşan ama velayeti mutlaka sen almalısın,’ diyor.
Ben her şey güzellikle olsun istiyorum. Dün akşam düşüncemi ona açtım. ‘Boşanalım, çocuğumun velayetini ben alayım, sana da istediğin tazminatı vereyim,’ dedim. Saatlerce ağladı. Şimdi de benimle konuşmuyor.