İşçilerin ve çalışanların sağlığı ve iş güvenliği; yaptıkları işe göre gerekli besinleri miktar ve kalite olarak yeterince almaları ile doğru orantılı. Bu konuya yakından bakalım...
İş Sağlığı ve Güvenliği çalışma yaşamında önem verilmesi gereken en mühim alan. Çalışanların sağlığı ve güvenliği işyerleri için en öncelikli konu olmalı.
Maalesef yasal zemin sağlanmış olsa bile, çalışanların bu haklarının işyerlerinde layıkıyla tesis edilemediği açık. Yaşanan iş kazaları bu işin sadece bir bölümünü yansıtmakta. Ne var ki iş sağlığı ve güvenliği sadece bu dar manada ele alınmamalı. Çalışanların güvenliği ve sağlığı denilince fiziki ve ruhsal durumlarını da dikkate alan önlemlere yönelmek gerekir. Örneğin bir çalışan yeterince beslenebiliyor mu? Moral motivasyon, mobbing, işin psikolojik ve kültürel etkileri göz önünde bulunduruluyor mu, bunlara bakmak gerekir.
Nitekim üretimde ve dolayısıyla ülke ekonomisinde önemli rol oynayan işçilerin ve çalışanların sağlığı ve iş güvenliği; yaptıkları işe göre gerekli besinleri miktar ve kalite olarak yeterince almaları ile doğru orantılı. İyi beslenemeyen işçi ve çalışanların sağlığı bozulur, iş kazası riski artar, üretim, performans ve verimlilik düşer.
İki kategoride ele alındı
Yasal zeminde, mavi yaka olarak adlandırılan işçilerin gerektiği gibi beslenmeleri kanun koyucu tarafından belli bir kalori hesabı ile belirlenen İş Kanunu çerçevesinde korunan bir haktır. Benzer şekilde beyaz yaka olarak tabir edilen ofis çalışanlarının işyerinde yemek verilmeyen durumlarda da sağlıklı bir öğle yemeği yemesi için 1 Temmuz 1995’den itibaren, bir günlük yemek bedeli her yıl belirlenen tutar limitinde, ücretten istisna edilmiştir. Yani şirketler çalışanlarına her yıl günlük yemek bedeli istisnası dahilinde yemek kartı, çeki veya kuponu üzerinden verdikleri yemek ödeneğinde gelir vergisinden istisna olurlar.
SGK ise yemek ödeneği ve yardımı ile ilgili yıllardır süren uygulamasında çalışanlara yapılan yemek yardımını iki kategoride ele almıştır. İlki çalışana işveren tarafından bordro üzerinden yapılan ödemede yemek parasının asgari ücretin yüzde 6’sını geçmeyen kısmının prime esas kazanca dahil edilmemesi, aşan kısmın ise prime esas kazanca dahil edilmesi.
İkinci kategoride ise çalışana yemek sağlamayı (işyerinde yemek verilmesi ya da yemek kartı/fişi/çeki aracılığıyla yemek hizmeti veren işletmelerden yemek hizmeti sağlanması dahil) “ayni yardım” kapsamında değerlendirmesi ve 5510 sayılı Kanunun 80/1-b madde hükmü uyarınca anılan mahiyetteki yemek yardımlarını tutarı ne olursa olsun prime esas kazancın bir unsuru olarak dikkate almaması.
Yani işveren çalışanına yemekhanesinde ya da yemek kartı ile verdiği yemek bedeli üzerine bir SGK primi ödemek durumunda kalmamış, sosyal boyutu da olan yemek yardımını layıkıyla verebilmiştir. Ancak 1 Aralık 2022’de Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle artık belli tutara kadar olan yemek bedelinin işverenlerce çalışanlara doğrudan nakden ödenmesi de istisna kapsamına girmiş oldu. Bu gelişme ilk planda çalışan adına avantajlı görünse de ne yazık ki orta - uzun vadede birçok zararının ortaya çıkacağı açık.
Yemek konusunda nasıl bir durum ortaya çıktı?
Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenlemeden sonra SGK nakden ödenen yemek parası dışında; yemek kartı, kuponu ya da fişi verilmesi veya yemek hizmeti veren işletmelerde çalışanlara sağlanan “ayni yardım” mahiyetindeki yemek yardımlarına da prime esas kazanca dahil olup olmama açısından bir tavan getirdi. Yani daha önce ayni yardım kapsamında olan ve üst limit/tavan olmayan tutara bir limit geldi. Bu durumda günlük asgari ücretin yüzde 23.65’ine kadar olan kısmının prime esas kazanca dahil edilmeyeceği kararı alınmış oldu.
Ancak bu düzenlemeyle, getirilen limit, gelir vergisinden istisna olan tutarın altında kaldı. Bir örnekle açıklarsak, 2023 yılı için günlük yemek bedeli istisnası KDV dahil 118.80 TL olarak açıklanmış oldu. Siz de çalışanınız dengeli ve sağlıklı yemek yesin diye günlük 118.80 TL ödeme yapıyorsunuz. Eski uygulamaya göre bu tutar tamamen vergiden istisna tutulur ve şirketiniz ek bir yüke katlanmak zorunda kalmazken, şimdi günlük asgari ücretin yüzde 23.65’ine denk gelen 78.90 TL üzerinde kalan kısmı prime esas kazanca tabi olacak ve siz SGK’ya işçi ve işveren pirimi ödemek durumunda kalacaksınız.
Bu değişiklik sebebiyle, işverenler artan tüm bu maliyetlerin yanında bir de bu kalemde ek prim ödemek istemeyecek ve çalışanına yemek yemesi için günlük 78.90 TL ödeyecektir. Günümüz ekonomisinde bu fiyata dengeli bir menü yenmesi mümkün değil. Yeterli düzeyde beslenemeyen bir çalışanın da işine gerekli özeni gösteremeyeceği açık. Sonuç olarak tamamen iş sağlığı ve güvenliğine aykırı bir durum ortaya çıkacaktır.
Hem sağlık, hem güvenlik
Yemek kuponu sistemi Avrupa’da ilk çıktığında devletlerin asıl amacı çalışanın yemek yemesini sağlamaktı. Devlet, çalışanın kazandığı para ile yemek yemesini garanti altına alamayacağı için sadece yemekte geçen bu alternatif ödeme sistemine vergi istisnası sağlayarak şirketleri bu sisteme teşvik etmiş.
Ülkemizde yemek yardımı istisnasının düşük tutulması ve nakit ödemeye de avantaj sağlanması durumunda, işverenler çalışanlara nakit yemek yardımı yapmaya başladı. Aslında bu hayat pahalılığında çalışanlar da maalesef bunu tercih ediyor. Daha önce kartla yemek yiyen çalışan eline nakit geçince yemekten vazgeçip başka ihtiyaçları için bu parayı harcıyor. Hal böyle olunca işyerinde aç çalışan çok sayıda işçi oluyor. Elbette bu hem sağlığı hem de güvenliği tehlikeye atan bir durum.
SGK’nın bir an önce bu uygulamayı terk edip, çalışana doğrudan iş yerinde sağlanan yemek ile yemek kartı/fişi/çeki şeklindeki katkılarının “ayni yardım” kapsamında olması nedeniyle prime esas kazanca dahil olmadığı yönündeki yaklaşımına geri dönmesi hem çalışan, hem de verimli bir iş gücü için ülkemiz adına önemli.