Hukukta tarafların birbirine borç veya alacağı kalmadığını gösteren belgeye ibraname adı veriliyor. ‘Helalleşme’ kavramının hukuka yansımış hali olan ibranamelere gelin yakından bakalım...
İbranameler hukukta tarafların birbirlerine borç ve alacaklarının kalmadığını göstermek üzere hazırladıkları belgelerdir. Bir nevi ‘helalleşme’ kavramının hukuka yansımış halleridir.
İki taraf da alacağı tamamen ödensin veya ödenmesin, geleceğe dönük olarak karşı tarafı borçlu olmaktan kurtarmaktadır.
İş ilişkisi varsa
Bununla birlikte iş hukukunda borçlar hukukundan farklı olarak, ibranamelere sıkı geçerlilik şartları getirilmiştir. İşçinin işveren karşısında daha zayıf konumda bulunması, işverenin baskı altında ibraname imzalatabilecek olması veya çok az bir ödemeyle diğer bütün borçlarını sildirebilecek konumda bulunması ya da işçinin işe iade davası açmasını bu yolla engelleyebilmesi nedeniyle iş hukuku bakımından ibranamelerin geçerlilik şartları ayrıca düzenlenmiştir.
Yargıtay’a göre, “İş ilişkisi devam ederken
SGK, iş kazalarının ardından hem sigortalıya hem de bakmakla yükümlü bulunduğu kişilere yardımda bulunuyor. İşçi, iş göremezlik ödeneği ve gelirinden yararlanırken hayatını kaybetmesi durumunda kız çocuklarına çeyiz parası veriliyor
Çalışma hayatı içinde çalışanlar açısından çok sayıda risk var. Özellikle bazı sektörler çok daha fazla risk barındırıyor. Ağır ve tehlikeli çalışma koşullarının söz konusu olduğu bu tür sektörlerde var olan riskler önlenemediğinde iş kazaları yaşanabiliyor.
İş kazası yaşanması durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sigortalılara ve geride kalanlara bazı yardımlar sağlanıyor. Bununla beraber, bu yardımların sağlanması için öncelikle SGK’nın söz konusu olayı iş kazası olarak tanıması gerekiyor. Aksi halde, sigortalı veya geride kalanlar SGK’dan sağlanan yardımları alamıyor.
İş kazaları
SGK, iş kazasını sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl
Yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla birlikte Bağ-Kur’lular ve GSS primini kendisi ödeyen kişiler, SGK’ya 60 günden fazla prim borçları olsa dahi bu yılın sonuna kadar sağlık hizmeti almaya devam edecekler
1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren genel sağlık sigortası (GSS) ile Türkiye’de ikamet eden herkes için sağlık güvencesi hayata geçti. GSS’den faydalanan 2 grup ortaya çıktı. Sigortalı çalışanlar, SGK’dan aylık veya gelir alanlar ve bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu kişiler ile hiçbir sosyal güvencesi olmayanlar...
Sigortalı çalışanlar, emekli, dul ve yetim aylığı alan kişiler ile bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları açısından prim ödeme sorun oluşturmuyor, ancak Bağ-Kur’lular ve GSS primini kendisi ödeyen kişiler zaman zaman sorun yaşıyor.
Bu yazıda tüm yönleriyle GSS’yi inceledik.
Kimler GSS kapsamında?
Sigortalı olarak çalışanlar ile SGK’dan aylık veya gelir alanlar, yani emekliler ve dul yetim aylığı alanlar ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişiler genel
Mazeret izni, çalışanların çeşitli sebeplerle kullandığı ücretli izinlerdir. Evlenme ve evlat edinme durumlarında üç gün olarak kullanılır. Çalışanın annesinin, babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün izin verilir. Eşi doğum yaparsa izin beş güne çıkar
İşçilerin izin hakları genellikle yıllık ücretli izin hakkı üzerinden konuşulur. İş Kanunu yıllık ücretli iznin dışında işçilere mazeretlerine bağlı olarak izin kullanma hakkı tanımıştır. Mazeret izni denilen bu izinler, işçinin kendinden, ailesinden veya çevresinden kaynaklanan bazı durumlarda, işçinin işverenden onay almaksızın izin kullanabilmesinin yolunu açmaktadır. Günümüzde özellikle yabancı birçok şirket yasal mazeret izni kurallarının da ötesine geçerek, çalışanın gerekçe göstermeksizin dahi yıllık izin dışında izin kullanabilmesine imkan tanıyor. Çalışana izin konusunda esneklik tanındıkça verimliliğin aratacağı düşünülüyor. Bununla birlikte biz bugün
1 Ocak 2020’den itibaren elde edilen kazançlara uygulanan gelir vergisi dilimlerine yüzde 40’lık dilim de eklendi. Detayları yazımızda inceleyelim...
Ayrıca işverenlerin yemek ve yol harcamalarından, kişisel verilerin korunmasına ve engelli çalışanların gelir vergisine kadar düzenlemelere bir göz atalım
Gelir vergisi dilimleri değişti
7 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Torba Yasa ile çalışma hayatına ilişkin önemli değişiklikler yapılmıştı. Bu değişikliklerden biri de çalışanları çok yakından ilgilendiren gelir vergisine esas ücret dilimlerindeki değişikliktir. Yasaya göre, ücretliler yönünden 01.01.2020 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanan gelir vergisi dilimlerine “yüzde 40”lık dilim de eklendi. 27 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 310 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde de 2020 yılı için yeni gelir vergisi dilimleri belirlenmiş durumda. Buna göre, 2020 yılı için gelir vergisi dilimleri şu şekilde:
Vergiden istisna yemek ve
Sosyal güvenlik sistemleri, kişileri gündelik veya çalışma hayatlarında karşılaşabilecekleri birtakım risklere karşı korumak amacıyla kurulmuşlardır. Bu riskler, hastalık veya iş kazası gibi kısa vadede ortaya çıkabilecek riskler olabileceği gibi, yaşlanma gibi uzun vadede de ortaya çıkabilmektedir. Riskler doğduğunda sosyal güvenlik sistemi devreye girer ve kişiye gerekli olan yardımları sağlar.
Esas sorun, bu yardımların giderlerinin nasıl karşılanacağıdır. Dolayısıyla, sosyal güvenlik kurumlarının birtakım gelirlere sahip olmaları gerekmektedir. Kimi ülkeler bu geliri vergilerden karşılarken, kimi ülkeler de kişilerden aldıkları primlerle giderleri karşılamaktadır. Bizim benimsediğimiz sistem de primli sistemdir.
Primli sistemde sigortalılar ücretlerine göre belirli oranlarda prim öderler ve ödenen primler sosyal güvenlik sisteminin gelirlerini oluşturur. Prim tutarları belirlenirken sigortalının ancak belli bir miktara kadar olan ücreti dikkate alınır. Üzerinden prim kesilen ücrete, prime esas kazanç denilmektedir. Prime esas kazanç kanunda sınırlandırılmıştır. Bir kişi
İşçilerin haftada 45 saatin üzerinde çalışması ‘fazla çalışma’ya giriyor. Fazla çalışmada işçi talep ederse ücret yerine serbest zaman kullanma hakkı da var
İşçilerin haftada 45 saatin üzerinde yaptığı çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilmektedir. Denkleştirme uygulandığı durumda ise denkleştirme uygulanan dönem sonunda, haftalık ortalama 45 saati aşan kısım fazla çalışma olur.
Bununla birlikte bazı çalışma süreleri hukuka aykırı olduğu için, haftalık çalışma süresinin aşılıp aşılmadığına bakılmaksızın doğrudan fazla çalışma süresi olarak değerlendirilir.
Örneğin, günde 11 saati aşan çalışma süreleri, hafta tatilindeki çalışmalar, istisnalar dışında gece 7.5 saati aşan çalışmalar doğrudan fazla çalışma sayılır.
Fazla çalışmanın karşılığı her 1 saat fazla çalışma için 1.5 saat ücrettir. Kural olarak fazla çalışmaya karşılık ücret ödenmesi zorunludur. Bununla birlikte işçinin talep etmesi halinde fazla çalışmaya karşılık ücret yerine serbest
Asgari ücret 2020 yılı için brüt 2.943 TL olarak belirlendi. Asgari ücret çalışma hayatındaki pek çok konu için temel gösterge niteliğinde. Yani, asgari ücret artınca yalnızca asgari ücretlinin eline geçen net rakamda değil, çalışma hayatındaki pek çok noktada değişiklik oldu. 65 yaş aylığı alanlar, gelir testi yaptıracaklar, borçlanma yapacaklar, işsizlik maaşı alacaklar bile asgari ücretteki değişimden etkilendiler. Bugünkü yazımda çalışma hayatında asgari ücretle birlikte değişen hususları ve asgari ücretteki değişimden hangi kesimlerin nasıl etkilendiğini aktarmaya çalışacağım.
Asgari ücret temmuzda artacak mı?
Asgari ücret 2016 yılına kadar yılda bir kez ancak altışar aylık dönemler için belirleniyordu. Ocak ayından Temmuz ayına kadar ilk altı aylık dönem için belirlenen miktar, Temmuz ayında artıyor ve Aralık ayına kadar ikinci altı aylık dönemde asgari ücret değişiyordu. 2016 yılından itibaren ise asgari ücret yıllık olarak belirlenmeye başlandı. 2020 yılı için de asgari ücret yıllık olarak