Ölüm aylığı, ölen sigortalının ardından mirasçılarına bağlanır. Maaşın bağlanması için sigorta kurumuna en az 5 yıl prim yatırılmış olması gerekir. Ölen eşten maaş alan dul eş yeniden evlenirse ölüm aylığı kesilir. İkinci eş de ölürse sadece bir eşten aylık bağlanır
Sigortalı olarak çalışan bir kişinin ölümü sonrası geride kalanlara ölüm aylığı bağlanır. Ölüm aylığı bağlanması için sigortalının belirli bir süre prim ödemiş olması gerekir. Ölen eşten dolayı maaş alan dul eş yeniden evleninceye kadar aylık almaya devam edebilir. Ancak bir eş iki eşinden birden ölüm aylığı alamaz.
1- Ölüm aylığı şartları nelerdir?
Sigortalı bir kişinin vefatı halinde geride kalanlara ölüm aylığı bağlanabilmesi için en temel şart prim ödeme süresidir. Buna göre vefat eden kişi adına ölüm tarihi itibarıyla en az 5 yıl prim ödenmiş ise geride kalanlara ölüm aylığı bağlanır. 5 yıldan az primi olan kişinin vefatı halinde ise geride kalanlara aylık bağlanmaz. Diğer yandan vefat eden kişi 4/a’lı yani eski
Çalışan buluş yaparsa işverenin bunun bedelini ödeyip ödemeyeceği çalışma hayatı açısından akla gelen konulardan. Gelin birlikte inceleyelim...
Özellikle yüksek katma değer yaratan sektörlerde yüksek nitelikli işgücü tarafından yapılan ve işverenin kârlılık düzeyini önemli ölçüde etkileyen buluşların bedelinin ödenmesi konusunda işveren ve çalışan arasında itilaf ortaya çıkabilmektedir.
29.09.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çalışan Buluşlarına, Yükseköğretim Kurumlarında Gerçekleştirilen Buluşlara ve Kamu Destekli Projelerde Ortaya Çıkan Buluşlara Dair Yönetmelik ile bildirim yükümlülüğü, buluşlar için çalışanlara ödenmesi gereken bedel ve uyuşmazlık durumunda başvurulacak hukuki süreçler gibi hususlara ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Hizmet buluşu ne?
Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre hizmet buluşu, çalışanın bir işletme ya da kamu idaresinde yükümlü olduğu faaliyet gereği
Harp ya da vazife malulü olan bir kimse, çok sonra başka bir nedenle hayatını kaybetmiş olsa da, yakınları ÖTV’siz ve bu ÖTV matraha dahil edilmeyeceği için daha düşük KDV ödeyerek araç alma imkanına sahip... Karar kesin nitelikte olduğu için Maliye Bakanlığı’nın temyiz hakkı bulunmuyor
4760 sayılı ÖTV Kanunu’nun 7. maddesinde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sayılan kişilerden hayatını kaybetmiş olanların eş veya çocuklarından birisi, eş ve çocuğu yoksa ana veya babasından birisi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere bendin başında belirtilen nitelikte araçların ilk kez alınmasında ÖTV uygulanmayacağı belirtilmiştir. Kanunda şehit yakınlarına bir defaya mahsus olarak ÖTV’siz araç alma imkanı sağlanmaktadır. Maliye Bakanlığı öteden beri bu hakkı sadece görevi sırasında şehit olanların yakınlarına kullandırmaktaydı. Buna dayanak olarak da Meclis görüşmelerinde bu hakkın sadece şehit yakınlarına tanınmasını ve kanunun gerekçesinde de
Torba kanunda çalışma hayatını yakından ilgilendiren dört önemli düzenlemenin önümüzdeki hafta içinde Meclis’te görüşülmesi bekleniyor. Nakdi ücret desteği, yeme - içme sektörü, sigorta prim teşviki ve geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin adımları birlikte inceleyelim
Önümüzdeki hafta Meclis gündemine gelmesi beklenen torba kanunda çalışma hayatını ilgilendiren dört önemli düzenleme var: Nakdi ücret desteği tutarının artırılması, yeme içme sektörüne yönelik olarak nakdi ücret desteği istisnası ve sigorta prim desteği, sigorta prim teşviklerinden geriye dönük 5 aylık yararlanma imkânının kaldırılması ile geçici iş göremezlik ödeneğinin hesaplanmasına ilişkin değişiklik.
Bu dört düzenleme ile koronavirüs salgınından en çok etkilenen sektörlerden bir tanesi olan yeme - içme sektörüne destek olunması ve sosyal güvenlik sisteminin mali dengesinin korunması hedefleniyor.
1 - Yeni bir destek devreye alınıyor
Torba kanunda yeme -
İstirahat raporu alan çalışanın istirahatli olduğu süre zarfında çalışması durumunda, işverenin söz konusu kişinin çalıştığını SGK’ya bildirmesi şart. Raporlu işçisinin çalıştığını SGK’ya bildirmeyen işverene, brüt asgari ücretin yarısı kadar, 1.788 TL ceza uygulanıyor
Çalışanlar hastalık durumunda işe gitmekte zorlanabiliyor ve iyileşmek için evde istirahat etmek isteyebiliyor. Böyle bir durumda, hastalanan çalışanın devamsızlığının nedenini hastaneden aldığı sağlık raporu ile kanıtlaması gerekiyor. Eğer çalışan hastalandığını gösteren raporu işverenine veremezse, yaptığı devamsızlık mazeretsiz olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan, pek çok işverenin çalışanların sık sık rapor almasının yol açtığı suistimaller konusunda şikayetçi olduğu görülüyor.
Rapor parası nedir?
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından hastalık sigortası kapsamında sigortalılara raporlu olduğu günler için geçici iş göremezlik ödeneği ödeniyor. Hastalanan ve bunu istirahat raporu ile belgeleyen sigortalılara istirahatlı oldukları
Pandemi önlemi olarak getirilen fesih yasağını dengelemek için işverene verilen, işçileri ücretsiz izne çıkarma inisiyatifinde, fesih yasağının kalkmasıyla önceki düzenlemeye geri dönülecek. İşverenler, işçilerin onayı olmadan onları ücretsiz izne çıkaramayacak.
Çalışma hayatında pandemi nedeniyle yapılan bazı düzenlemeler, normalleşme süreci ile değişikliğe uğruyor. Verilen kimi haklarda pandemi öncesi düzenlemelere dönülürken kimi destekler de yürürlükten kalkıyor. Bunlar normalleşme için gerekli adımlar. Ancak işçilerin ve işverenlerin hak kaybına uğramamaları için bu değişiklikleri takip etmesi, değişikliklerin gereklerine göre davranması şart. Yazı dizimizin son bölümünde de bu konuda sık sorulan sorulara yanıt vereceğiz.
- Pandemi sebebiyle işçi çıkarma yasağı vardı, çalışan ancak istifa edip ayrılabiliyordu ve hiçbir hak alamıyordu. Yasak bittiğinde işine devam eden bir çalışan ücretsiz izine geçirilmek istenirse ne olacak? İşçi bu durumu kabul etmez ve
Kısa çalışma uygulaması bitirilirken, fesih yasağı ve buna bağlı olarak ücretsiz izne gönderme hakkı 17 Mayıs 2021’e kadar uzatılmış durumda. Dolayısıyla işveren kısa çalışmada olduğu gibi işçileri daha az sürelerle çalıştırabilecek, çalıştırdığı süreye karşılık ücret ödeyebilecek.
Pandemi sürecinde istihdamın korunması adına verilen devlet desteklerin en önemlilerinden biri de kısa çalışma ödeneği oldu. 31 Ocak 2021 tarihine uzatılan başvuru süresi sonrası ocakta başvuru yapılan işyerlerinde mart ayı sonuna kadar kısa çalışma uygulamasından yararlanmak mümkün. Gelin, yazı dizimizin 2. bölümünde süreçle ilgili akıllara takılan sorulara birlikte yanıt arayalım...
Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) bittiğinde çalışan ve işveren tarafında etkisi ne olacak? Çalışan tam maaşını alabilecek mi? İşveren işçisini tam zamanlı çalıştırmaya başlayacak mı?
Kısa çalışma uygulamasının bitmesiyle birlikte kural olarak işçilerin normal çalışma düzenine geçmeleri, tam süreli
Koronavirüs salgınının etkilediği iş kollarında işletmeler ve çalışanlar, devlet destekleriyle hayata tutundu. Bu desteklerin en önemlilerinden biri olan kısa çalışma ödeneğinden bir yıl boyunca milyonlarca çalışan yararlandı; bu kişilere toplamda 30 milyar liraya yakın ödeme yapıldı
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, sağlığı olduğu kadar ekonomiyi de tehdit etti. Benzeri görülmemiş bu tehdit karşısında her ülke kendince önlemler almaya çalışırken Türkiye’de ilk vakanın resmen açıklanmasının hemen ardından devletin proaktif tavrı son derece dikkat çekti. Salgının ekonomik hayata etkisini minimize etmeyi amaçlayan önlemler, tek bir ana eksen etrafında şekilleniyordu: İstihdamın korunması.
Zaten çalışma hayatını düzenleyen mevzuatta yeri bulunan kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartları esnetilirken devlet desteklerinden yararlanmanın en önemli koşulu işten çıkarma yasağı oldu. Böylece hem işletmelerin hem de istihdamın korunması adına adım atıldı.
Bir yılın ardından aşılamaların da başlamasıyla salgında