Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde, çalışanlar ve işverenler için önemli konulardan biri de gelir vergisi ve bordro parametrelerindeki değişiklikler. 30 Aralık 2024 tarihli ve 32768 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 329 Sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği, 2025 yılı gelir vergisi oranlarını ve çeşitli istisnaları netleştirdi. Gelin, bu değişikliklere birlikte bakalım.
2025 YILI GELİR VERGİSİ TARİFESİ
329 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2025 takvim yılında elde edilen gelirler için uygulanacak gelir vergisi tarifesi yeniden düzenlendi. Bilindiği üzere, gelir vergisi tarifesinde gelir dilimlerine bağlı olarak artan oranlı bir vergilendirme söz konusu. 2025 yılı için geçerli olan tarife ise şu şekilde:
- 158.000 TL’ye kadar olan gelirler için: %15
- 158.000 TL - 330.000 TL arası: İlk 158.000 TL için 23.700 TL, fazlası için %20
- 330.000 TL - 1.200.000 TL arası: İlk 330.000 TL için 58.100 TL, fazlası için %27
- 1.200.000 TL - 4.300.000 TL arası: İlk 1.200.000 TL için 293.000 TL, fazlası için %35
- 4.300.000 TL’den fazla gelirler için: İlk 4.300.000 TL
İşverenler ve çalışanlar tarafından uzun süredir beklenen yemek yardımı genelgesi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
Danıştay kararıyla uyumlu olan bu genelgenin yayınlanması uzun süredir bekleniyordu. SGK hukuk devleti ilkesinin gereğini yaparak işyerleri için kritik önemde bir konuyu karara bağlamış oldu. Atılan bu olumlu adıma rağmen yeni genelgedeki bazı teknik ifadeler farklı şekillerde yorumlanınca işverenleri gereksiz yere tedirgin eden yeni bir tartışma başladı.
Bunların arasında en manasız olanı yemek yardımları marketlerde yemek (sıcak yemek, soğuk yemek, tüketime hazır gıda, hazır yemek vb.) için kullanılabilir mi kullanılamaz mı tartışması... Artık günümüz iş dünyasının gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uymayan bu anlamsız tartışmalardan işverenler ve çalışanlar yanlış yönde olumsuz olarak etkileniyorlar.
Yeni genelgedeki ifadeler aslında çok net; yemek kartları, nakit ya da nakit yerine geçecek şekilde başka amaçlarla kullanılmazlarsa bu kartlara yüklenen tutarlar prime esas kazanca dahil edilmeyecektir. Peki
Yaklaşan ara tatil dönemi, öğrenciler için yalnızca bir dinlenme süreci olmanın ötesine geçiyor; birçok öğrenci bu dönemi firmalara staj başvurusu yapmak için değerlendiriyor. Üniversite öğrencilerinin, iş deneyimi kazanarak kariyerlerini güçlendirmek ve özgeçmişlerini daha cazip hale getirmek amacıyla staj başvurularında bulunduğu görülüyor. Yükseköğretim sistemi içerisinde bazı bölümlerde zorunlu staj uygulamaları bulunsa da, günümüzde pek çok öğrenci, ileride yapacakları iş başvurularında avantaj sağlamak adına, tamamen gönüllü olarak staj yapmayı tercih ediyor.
3308 Sayılı Kanun kapsamında, 10 veya daha fazla personel istihdam eden işletmelerin, personel sayısının en az yüzde beşi oranında mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarından gelen öğrencilere beceri eğitimi sağlama zorunluluğu bulunuyor. Bu düzenlemeye göre, 10’dan fazla çalışanı olan işverenler, işletmelerinde stajyer bulundurmakla yükümlüler. İşletmeler, stajyerlerini mesleki ve teknik eğitim
İşçinin çalışma şartlarının değiştirilmesine ilişkin önceden alınan onaylar belirli şartlar altında geçerli. İşveren bu ön onaya bağlı olarak ileride işçi aleyhine esaslı değişiklik yapabilecektir. Ön onayın geçerli olmasının ilk şartı işçinin üzerinde pazarlık edebildiği bir metinde yer alması ve bu değişikliğin ücret düşüklüğüne sebep olmamasıdır. Örneğin, işveren işçiyi değişik işyerlerinde çalıştırabilmek için işçi nakil hakkı tanımış olabilir. Fakat işveren bu nakil hakkını kullandığında işçinin ücretinde düşüklüğe sebep olmamalıdır. Geçerli ön onaylar dışında işçinin çalışma şartlarında esaslı değişiklik yapılmak istendiğinde yazılı onay alınması bir zorunluluk.
İş sözleşmesinin temel unsurlarını değiştiren değişiklikler esaslı değişiklik kabul edilmektedir. Ücretin düşürülmesi, işin niteliğinin ağırlaştırılması, işyerinin ulaşımı zor olan bir yere taşınması ve çalışma sürelerinin artırılması esaslı değişiklik kapsamında sayılabilir. Fakat yapılmak istenen her
Asgari ücretin kişisel olarak daha yüksek bir oranda açıklanacağını düşünüyordum. Bunun nedeni olarak da Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon düzeyini yüzde 45 olarak öngörmesiydi. Ancak elbette gerçekleşen enflasyon mu, hedef enflasyon mu olacağı konusunda farklı fikirler oluştu. Özellikle geçtiğimz temmuz ayında asgari ücrette yeni bir düzenleme olmaması, bu dönem için gerçekleşen enflasyon seviyesinde bir zam olabileceği kanaatini oluşturmuştu. Bu nedenle yüzde 30 oranının görece düşük olduğunu söylememiz gerekir. Geçtiğimiz temmuz ayında asgari ücrette ikinci bir düzenleme yapılmamasına rağmen SGK kayıtlarına göre, iş yerlerinin yüzde 16’sı bu dönemde de maaşlarda yeniden bir düzenleme yapmış. Buna göre yeni yıl zam oranları için asgari ücretin açıklanmasını bekleyen yine çeşitli iş yerlerinin bu oran üzerinde bir artış yapacağını öngörüyoruz. Özellikle iş gücü ihtiyacı yüksek ve nitelikli çalışan gücünü
2024 ve 2025 emeklileri arasında aylıklarda oluşacak yüzde 30’luk kayıp nedeniyle hareketli bir yıl sonu yaşanıyor. Emekli olmak için prim günü eksiği bulunanlar borçlanma yapıyorlar. İşte bu konudaki püf noktaları...
Emekli olmayı düşünenler için yıl sonları hareketli geçer. Bu yıl asgari ücrette beklenen yüksek artış ve emekli aylıklarındaki yüzde 30’luk kayıp nedeniyle her yıldan daha hareketli bir yıl sonu yaşanıyor. Emekli olmayı düşünenler dilekçelerini verip düşüşten etkilenmemeyi tercih ediyorlar. Emekli olmak için prim günü eksiği bulunanlar ise borçlanma yapıyorlar. Diğer yandan bu yıl emekli olamayacak olsa bile borçlanma düşünenlerin ellerini çabuk tutmasında fayda var. Asgari ücretteki artış borçlanma yapacakların cebinden çıkacak parayı artıracak.
1- Doğum Borçlanması: Kadın çalışanlar doğum nedeniyle iş hayatından uzak kalırlar. Bu nedenle de emekli olmak için gerekli gün sayısı şartını doldurmakta zorlanırlar. İşte bu yüzden doğum borçlanması
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işçiler çalışmaksızın bir günlük ücrete hak kazanırlar. Bu günlerde çalışma yasaklanmamıştır. Taraflar anlaşarak işçinin ilgili günlerde çalışacağına karar verebilirler. İşçiler bu günde çalışmaları halinde çalışmaksızın hak kazandıkları ücrete ek olarak, o günün ücretini de ayrıca alıyorlar. Bazı işverenlerse tatil gününde çalışmanın psikolojik yükünü öngörerek, daha yüksek ücret yerine, ücrete ek izin verme yoluna gidebiliyor. Bununla birlikte ek ücret ödenmeden izin verilmesi kabul edilmiyor.
Çalışanların aklında genellikle aynı soru bulunuyor. İşveren bayramlarda çalışmaya zorlayabilir mi? İş Kanununa göre çalışanların genel tatillerde izin kullanmaları bir zorunluluk değil. Kanun yapılan işlerin niteliğinin farklı olabileceğini, genel tatilde çalışmanın bir zorunluluk olabileceğini düşünerek genel tatil çalışmalarını serbest bırakmıştır. Fakat çalışanların genel tatillerde çalıştırılabilmeleri
Son yıllarda dayanıklılık (resilience) kavramı, bireylerin, toplumların ve ekonomilerin krizler karşısındaki direnme ve toparlanma kapasitesini ifade eden bir terim olarak popüler hale geldi. Özellikle pandeminin küresel ölçekte yarattığı sağlık, ekonomi ve sosyal alanda yarattığı şoklar, dayanıklılığın yalnızca bireysel bir yetkinlikten öte, sistemler ve organizasyonlar için de kritik bir gereklilik olduğunu ortaya koydu.
Dayanıklılık ya da esneklik veya zorlukları yenme gücü yahut değişimle başa çıkma (resilience), zorluklar karşısında sağlam durmakla kalmayıp, bu zorluklardan öğrenerek daha güçlü bir şekilde çıkmayı ifade eder. Günümüzde bu kavram, bireylerin zihinsel sağlıklarından iş dünyasındaki sürdürülebilir stratejilere ve küresel ekonomik politikalara kadar geniş bir yelpazede ele alınıyor.
Dayanıklılık, sadece kriz anlarında değil, belirsiz ve sürekli değişen koşullar altında da önemli bir kavram. Küresel salgınla birlikte iş dünyasında ve toplumsal yaşamda esneklik ve uyum yeteneği, yalnızca bir avantaj değil, hayatta kalmanın