Torba Yasa ile SSK’lıdan Emekli Sandığı’na, Bağ-Kur’ludan işçisine ‘maaş artışı’ odaklı birbirinden farklı pek çok yeni düzenleme getirildi
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren torba kanunla, emeklilere zam, işçilere ücretli izin konusunda iki önemli düzenleme hayata geçti. Buna göre emekliler Temmuz ayında 3 zam birden alabilecek. Diğer yandan işçiler de, ölüm ve doğum durumunda işverenin insafına kalmadan ücretli izin alabilecekler. Torba kanun da, pek çok konuda düzenlemeler de bulunuyor.
SGK’nın 2015 yılı Ocak ayı verilerine göre 7.5 milyon emekli bulunuyor. Bunlardan 4.6 milyonu 4/a yani eski SSK’lı, 1.6 milyonu eski Bağ Kur’lu ve 1.3 milyonu ise 4/c yani eski Emekli Sandığı mensubu. 128 bin kişi de malulen emekli durumda.
Bu emeklilerden 4/a ve 4/b emeklisi olan toplam 6.2 milyon kişi Temmuz ayında ilk altı aylık enflasyon oranı kadar maaş zammı alacaklar. İlk üç aylık enflasyonun yüksek çıkması emeklilerin maaşının erimesine sebep oldu. Bu nedenle Temmuz ayında gerçekleşecek zam ile emeklinin enflasyona yenik düşmesi engellenmeye çalışılacak.
Diğer yandan 1.3 milyon memur emeklisi ise toplu sözleşme gereği hem yüzde 3 zam, hem de eğer altı aylık
Yabancı çalışanların sayısı son yıllarda hızla arttı. Özellikle ev hizmetlerinde çocuk ve yaşlı bakımı için komşu ülkelerden çok sayıda yabancı kadın geldi. Bu yabancıların bir kısmı yasal olarak ülkemizde çalışıyorken, bir kısmı da kaçak olarak istihdam ediliyor. Yabancı çalışanlara son 2 yıldır Suriyeli göçmenler de katıldı. Özellikle Suriyeliler çok düşük ücretlerle kayıt dışı çalıştırılıyor. Suriyeliler başlangıçta sadece sınır illerimizde çalıştırılırken, şimdi başta büyük şehirlerimiz olmak üzere Türkiye’nin her yanına yayılmış durumda.
Çalışma Bakanlığı tarafından 2014 yılında verilen izinlerde en çok Gürcistan vatandaşı yabancıların izin aldığı görülüyor. Ukrayna ve Rusya vatandaşları da çok izin alanlar arasında.
Yüzbinlerce kaçak...
Suriyelilerin ülkemizdeki sayıları milyonlarla ifade edilmesine rağmen çalışma izni almış olanlarının sayısı son derece düşük. Ne var ki özellikle sınır illerimiz ve büyük şehirlerde kaçak çalıştırılan Suriyeli sayısının yüz binleri aştığı söylenebilir. Bu çalışanların tam olarak bilinmesi, sigortalılıklarının sağlanması ve resmi kayıtlar içerisinde olmalarının sağlanabilmesi için Suriyelilere yönelik olarak kolay izin almayı
23 Nisan 1920, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilan ettiği tarihtir. Bugün millet iradesi temsil edilmeye başlanmıştır. Atatürk, 23 Nisan 1924’te “23 Nisan” gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiş, 5 yıl sonra da bayramı çocuklara armağan etmiştir.
Çocuklar daima en iyiyi hak ederler. Onların eğitimleri ve yetiştirilmeleri bir ülke için en önemli unsurdur. Ne yazık ki, en önemli toplumsal sorunlardan birisi çocukların çalışmaya zorlanmasıdır.
Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) tüm dünyada yaklaşık 120 milyon çalışan çocuk olduğunu tahmin etmektedir. UNICEF tahminleri ise bu rakamı yaklaşık olarak 150 milyon olarak vermektedir.
Binlerce çocuk mesaide!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından dün yayınlanan çocuk istatistiklerine göre, 2014 sonu itibariyle toplam çocuk nüfusu 22.8 milyon. Buna göre 0 - 17 yaş grubundaki nüfus, toplam Türkiye nüfusunun yüzde 29.4’ünü oluşturuyor.
TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması ise Türkiye’de 2013 itibariyle yaklaşık 16 milyon 706 bin yoksul bulunduğunu ve yoksul çocukların yoksul fertler içindeki oranının yüzde 44.3 olduğunu ortaya koyuyor.
Çalışmak istediği halde iş bulamayan ve iş aramaktan ümidini kesenler, “işsiz” sayılmıyor! Bu kişilerin sayısı 630 bini aşıyor. İstatistiklerde 3.3 milyon olan işsizlere ümitsizler eklenince gerçek işsiz sayısı 4 milyona çıkıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi tanımlamasıyla “iş bulma ümidi olmayanlar”, çalışmak istediği halde iş bulamayan ve sonunda iş aramaktan vazgeçenler için kullanılıyor. Ümidi kırılan ve iş aramaktan vazgeçen bu kişiler, işgücü analizlerinde “işgücüne dahil olmayanlar” içinde ele alınıyorlar. Yani işsiz sayılmıyorlar, işsizlik rakamlarına eklenmiyorlar.
İşgücüne dahil edilmediklerinden işsizlik rakamlarının yüksek çıkmasına bir katkıları yok ancak bağımlılık oranının yükseldiğini ve mevcut emek potansiyelinden tam olarak yararlanılmaması sebebiyle ekonomik açıdan önemli bir kaybın sözkonusu olduğunu gösteriyor. Özellikle ekonomik kriz veya durgunluk dönemlerinde bu kişilerin sayılarının arttığı görülüyor.
Uzun dönemli işsizler!
TÜİK’in açıkladığı Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçları, son 5 yılın en yüksek işsizlik düzeyinin gerçekleştiğini gösterdi. İşsizlikten daha fazla etkilenen, işsizlik kabusunun daha büyük problem yarattığı
İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi 45 saat. Dolayısıyla 45 saati aşan çalışmalar fazla mesai olarak değerlendirilir. Fazla mesai yaptırılmasının nedenleri kanunda belirtilmiştir. Sürekli şekilde fazla mesai yaptırılması kanuna aykırıdır. Bir işçi yılda en fazla 270 saat fazla mesai yapabilir. İşçi kendisi rıza gösterse bile yılda 270 saatten daha çok fazla mesai yapamaz. Yıllık fazla mesai süresi hesaplanırken, yarım saatten kısa fazla mesailer yarım saat, yarım saatten uzun, bir saatten kısa fazla mesailerin bir saat olarak değerlendirilir.
Günlük dinlenme süreleri...
Ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmaz. Servisle işyerine gelmek için geçirilen zaman da çalışma süresine dahil değildir. Bu nedenle çalışanlar günlük çalışma süresini ara dinlenmeleri çıktıktan sonra ve işbaşı yaptıkları saat üzerinden hesaplamalı.
Haftalık 45 saat sınırı aşılabilir ve aşıldığında çalışana fazla mesai karşılığı ücret ödenmesi gerekir. Ancak günde en fazla 11 saat çalışılabilir. Her ne şart altında olursa olsun günde 11 saatten fazla çalışılamaz. İşçinin rızası olsa bile 11 saatten fazla çalışmaya izin verilmez.
Fazla mesai nasıl hesaplanır?
Haftalık 45 saatin üzerindeki
Soru: Bizler iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyoruz. Mühendislik fakültelerini bitirdik, avantajlı diye bu işe girdik, ancak son dönemde işlerimizi yapamaz olduk. Torba Yasada iş güvenliği uzmanlarıyla ilgili maddeler varmış, bizim için yasa neler getiriyor, iş güvencemiz sağlanacak mı?
Cevap: Soma maden kazasından sonra geçen bir yıl içinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda birtakım düzenlemeler yapıldı. En son geçen hafta Meclis’te kabul edilen yasada iş güvenliğini ilgilendiren çok sayıda madde var.
Yeni yasada iş güvenliği uzmanlarının sorumluluklarıyla ilgili düzenlemeler dikkat çekici. Uzmanlar en çok işverenin bordrolusu olmaktan şikâyetçiler. Aksaklıkları nasıl rapor edeceklerini bilemiyorlar. İşverenini şikâyet eden uzmanlar işlerinden olmaktan korkuyor.
Yeni düzenlemeyle uzman ve hekimler için sorumluluk sınırları çiziliyor. Yasaya göre; işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili eksiklik ve aksaklıkları işverene yazılı olarak bildirecek, eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumlu olacak.
Yeni yasaya göre, işyerinde işi acil durdurmayı gerektiren bir eksiklik olması
Dünyada gelir eşitsizlik-leri artmaya devam ediyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre; nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesimi toplam gelirden yüzde 30 ila 40’lık pay alırken, en yoksul yüzde 10’luk kesimin toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 2 ila 7 arasında kalıyor.
Son 20 yılda Kanada, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda ve Avrupa’da gelir eşitsizliği arttı.
Hindistan ve Çin dahil Asya’da ve Afrika’nın bazı bölgelerinde artıyor. Latin Amerika’nın büyük bölümünde ve bazı Afrika ülkelerinde ise eşitsizlik azalmış. Ancak Güney Afrika’dan sonra dünyanın en eşitsiz bölgesi hâlâ Latin Amerika.
Güçlü kurum gerek
“İşgücü Piyasası, Kurumlar ve Eşitsizlik” başlıklı yeni ILO yayınına göre, gelir eşitsizlikleriyle mücadelede ülkelerin işgücü piyasası kurumlarını güçlendirmeleri şart.
Bunun yanında toplu pazarlık, asgari ücret, iş sözleşmesinin türü ve çalışma zamanının düzenlemesine ilişkin mevzuata ilişkin yasal düzenlemelerin daha geniş tanımlanması gerekiyor.
Mart ayında yönet-melikte yapılan değişiklikle kanser hastalarının malullük aylığı konusundaki mağduriyeti giderilmiş oldu. Yönetmelik öncesi, kanser hastaları teşhis tarihinden itibaren malul sayılıyorlardı. Fakat malulluk aylığı ile ilgili bilgisi olmayan kişiler teşhis tarihinden hemen sonra değil, ne zaman bu bilgiye ulaşırlarsa o zaman SGK’ya başvuru yapıyor ve dolayısıyla 18 ay boyunca değil, başvuru yaptıktan sonra kalan süre için malul sayılıyorlardı. Yönetmelikle kanser hastalarının malul sayıldığı tarih teşhis tarihi değil, sağlık kurulu raporunun alındığı tarih olarak değiştirildi. Böylece kanser hastalarının bilgisizlik nedeniyle malullük aylığından daha kısa süre yararlanması önlenmiş oldu.
Kanser hastalarının malullük konusunda ayrı değerlendirilmesi söz konusu. “İyi diferansiye tiroid kanserleri ve derinin bazal hücreli kanseri” dışındaki kanser hastaları maluliyet talep tarihinden önceki bir yıl içinde tanı almak kaydıyla, talebe istinaden düzenlenmiş sağlık kurulu raporu tarihinden itibaren 18 ay süresince malul kabul ediliyor. Ayrıca bu kişiler 18 ay sonunda hastalık durumuna göre maluliyet yönünden tekrar değerlendiriliyor. Dolayısıyla sağlık kurulu raporu