Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biri Milliyette Ahmet Tulgarın hepimizi temsil eden bir şefkatle Y. O.ya sarıldığı fotoğraftı; diğeri ise Hürriyette Y. O.nun katılımıyla yapılan yazı işleri toplantısı...Bu iki fotoğraf, medyanın gerektiğinde ne kadar yapıcı olabileceğini gösteriyor. Nitekim bu yaklaşım sonuç verdi, dün bazı aileler çocuklarını HIV virüsü taşıyan Y. O.nun sınıfına gönderdi.Hürriyetin toplantısında, Y. O.nun fotoğrafının yüzü açık yayımlanması tartışılmış, ama psikologların uyarısıyla vazgeçilmiş.Ben olsam, Y. O.nun fotoğrafını değil, onu ölümcül bir yalnızlığın kucağına itenlerin yüzlerini bantlardım. Çünkü ortada bir suç varsa bu, 20 günlükken Kızılayın verdiği kandan virüs kapan yavrucakta değil, ona virüsü bulaştıranlarda ve kendisini bir vebalı gibi dışlayanlardadır.***Bir baba olarak elbette diğer velilerin ruh halini ve çocuklarını koruma refleksini anlıyorum, ama öfkeli tavırlarını ve nobran üsluplarını yadırgıyorum.Virüsü tanımamaktan kaynaklanan bir bilinçsizlik önce korkuya, sonra paniğe ve linç duygusuna yol açıyor.Peki annesinin telaşlı eline yapışıp arkadaşını sınıfta bir başına terk edip gitmek o çocukların yüreğinde, HIV kadar tehlikeli bir yara açmaz mı?Aslında, virüs kapmış bir çocuğun dramının ötesinde, nasıl bir toplumda yaşamak istediğimizi ve neyi hak ettiğimizi tartışıyoruz burada...***Fransız filozof Michel Foucault, "Büyük Kapatılma" adıyla yayımlanan seçkisinde dünyayı "Dev bir tımarhane" olarak tanımlar (Ayrıntı Y. 2000). Ona göre modern toplumda doktordan sosyal danışmana, eğitimciden gazeteciye kadar pek çok meslek erbabı, ortak bir işlevle birbirine bağlanmıştır:"Gerçekten suçlu ya da patolojik olmayan marjinal varoluşların gözetlenmesi ve süngü altında tutulması..."Çocukları hasta diye okuldan, yaralıları yoksul diye hastaneden, travestileri sapkın diye evden çıkaran, bekar evlerine girip çıkanı gözleyen, sokak çocuklarının şehir dışına çıkarılmasını, sokak hayvanlarının vurulmasını öneren bu tavrı "zindancı işlevi" diye tanımlıyor Foucault ve soruyor:"Sakın asıl hasta olan, toplum olmasın?"***Yasalar değiştirilip demokratikleşiyor. Polisin yetkileri sınırlanıp iktidar alanı daraltılıyor. Ancak "kamuoyu" denilen büyük kolluk gücünün denetim ağı kolay kolay değişmiyor.Suçun, hastalığın, sapkınlığın nedenleri üzerine hiç kafa yormadan, önce suçluları, sonra hastaları, giderek delileri, berduşları, yoksulları, tinercileri, eşcinselleri, muhalifleri ve nihayet kendisinden farklı herkesi içeri tıkıp ya da dışlayıp yalıtmayı savunan bu hırçın görüş, medeni görünümünün altında katı bir ırkçılık barındırıyor.Y. O. olayında velilerin başlattığı bencil kampanya, yaşadığımız toplumu bir arada tutan vicdan duygusunun, dayanışma geleneğinin temelini oyuyor.Dün Y. O.nun sınıfından bir çocuğun babası (Kibar Işıldak) ekrana çıktı ve "Doktorlarla konuştum. Hiçbir risk olmadığını öğrendim. Oğluma ve eşime de danıştım: Y. O. okula dönmezse benim oğlum da burada okumayacak. Y. O. okula gelirse oğlum onun sırasında oturacak" dedi.Bu ses, bana yarın umudu veren tek cesaret örneğiydi. can.dundar@e-kolay.net Dün, iki gazetenin birinci sayfasındaki iki fotoğraf içimi açtı: