Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları

Kahire

Önceki gece Kahire sokakları tekinsizdi.
Kavşaklarda kafaları kasklı, elleri bıçaklı, sopalı çeteler bekleşiyor, gelip geçen arabaları çeviriyor, kimlik soruyordu.
Mursi yandaşları mı, karşıtları mı, yoksa puslu havadan nemalanmaya çalışan haydutlar mı; bilmek imkânsız...
“Kan dökeriz”, “Uğruna ölürüz” diye başlayan konuşmalar, kefenlerle çıkılan yollar, günbegün sayısı artan ölüler, yaralılar, birbirine girmeye hazır meydanlar...
60 yıl devletten başka hiçbir şeyin olmadığı ülkede şimdi devlet yok.
Onun yerine havada, kan kokan, ürkütücü bir başıbozukluk var.
Bir de giderek kördüğüme dönüşen siyasal belirsizlik...

Haberin Devamı


Mısır’da ne oldu

Milliyet yazarı Can Dündar çatışmaların hakim olduğu Kahire sokaklarında...

Kısır tartışma
Darbeden beri hem Mursi gitti diye sevinen Tahrir’de, hem Mursi gitti diye dövünen Adaviyye’de insanlarla konuşuyorum.
Tartışma Türkiye’deki gibi, “Darbe mi devrim mi“ itişmesine, “Mursi iyiydi, kötüydü“ inatlaşmasına sıkışmış durumda...
Mısır’da olup biteni daha soğukkanlı değerlendirebilmek için, nispeten objektif bakabilenlerden edindiğim izlenimleri özetlemek istiyorum birkaç gün...

Yoksul dev
Önce nasıl bir ülkeden söz ettiğimize bakalım:
90 milyonluk nüfusun yüzde 40’ı okuma yazma bilmiyor.
İnsanların yüzde 7’si günlük 1 doların altında, yüzde 35’i 2 doların altında bir gelirle yaşıyor.
İşsizlik oranı yüzde 13...
Büyüme yüzde 2’nin altında...
Çıkardığı petrol ve gaz kendi ihtiyacını zor karşılıyor.
Devlet yıllardır, her gün herkese üç öğün ekmeği bedavaya yakın fiyatla veriyor. Bu yüzden Mısır, dünyanın en büyük hububat ithalatçılarından biri... Dışa bağımlı...
İşte ülke bu haldeyken ve 60 yıldır diktatörlükle yönetilirken, değişim isteyen dış dinamikle iç dinamik kesişti.

Dış dinamik
Soğuk Savaş’ta ABD’nin stratejisi, Sovyetler’i bir yeşil kuşakla kuşatarak komünizmi çökertmekti. Bu amaçla Afganistan’da mücahitleri besledi. El Kaide’yi yetiştirdi.
Sovyetler çökünce, bölgede radikal İslam ayakta kaldı.
ABD, bu kez onun üstüne işgalle, postalla, tankla yürüdü; ama her müdahale, İslam’ın direniş gücünü ve itibarını büyüttü.
Sonuçta Batı’da İslamofobi, İslam dünyasında Batı karşıtlığı ile dünya gerildi. Dinler çatışması, Batı’nın güvenliğine ve küresel ekonomiye zarar vermeye başladı.
ABD, Ortadoğu’da siyasal İslam’a karşı diktatörleri beslemenin dünyanın yarısını kendisine düşman hale getirdiğini gördü ve yeni bir strateji geliştirmek zorunda kaldı.
Yıllarca ezmeye çalıştıkça yeraltında güçlenmesine yol açtığı radikallere engel çıkarmaktan vazgeçti. Seçimle iktidara gelirlerse esneyip yumuşayacaklarını, Batı’yla uzlaşacaklarını, efsane olmaktan çıkacaklarını umdu.
Bu yeni stratejinin bir başarı hikâyesine ihtiyacı vardı:
O da Mısır’dı.
Mısır, Ortadoğu’nun kilit taşıydı. Dünya deniz ticaretinin yüzde 8’i Süveyş’ten geçtiği için hayati önemdeydi. Müslüman dünyadaki ağırlığı ve İsrail meselesi nedeniyle de benzersizdi.
Kahire’de kansız bir dönüşüm başarılır ve kaynayan İslam ılıtılırsa tüm bölgeye örnek olurdu.

İç dinamik
Mübarek rejimi zaten içeriden çürümüştü, çöküşe gidiyordu.
Kahire’nin “müesses nizam“ını oluşturan askeri ve sivil bürokrasi, Mübarek‘le Mısır’ı 21. yüzyılda birinci ligde tutamayacağını gördü.
Arap Baharı’nın rüzgârını doğru yorumladı.
Mısır Ordusu, Libya’da, Tunus’taki gibi kum torbasına dönüşmemek için, halkın değişim talebiyle çatışmamayı tercih etti. Esnek bir strateji geliştirdi.
Ve kendini kurtarmak için Mübarek‘i gözden çıkardı.
Saray’ın önündeki 60 yıllık barikatı kaldırıp öfkeli halkın önünü açtı. Ve Firavun, “ayaklanma“ ile devrildi.
Şimdi “Darbe oldu“ diye feryat edenler o zaman bunu “Devrim“ diye kayda geçti.
Oysa aynı ordu, sırası geldiğinde, aynı meydanı, bu kez “karşı devrim“e açacaktı.

Haberin Devamı

YARIN: MÜSLÜMAN KARDEŞLER NEREDE HATA YAPTI?