Bülent Arınç, siyasi iklimin insanları nasıl farklı kamplara sürükleyebildiğini ilginç bir örnekle sergiledi:
1960’larda Ankara Kadastro Lisesi’nde yatılı okuyan, birlikte namaz kılıp oruç tutan iki talebeden Abdullah Öcalan PKK’yı kurarken, Durmuş Yılmaz Merkez Bankası Başkanı olmuş.
O ekipten Yakup İnce, Risale-i Nur talebeleriyle buluştukları gün, Öcalan’ı yanlarına almadıklarını söylüyor:
“O gün bizimle gelse, kendini başka yere atmazdı” diyor.
* * *
Öcalan, Mehmet Ali Birand’a verdiği röportajda (“Apo ve PKK”, Milliyet Yayınları, 1992, s: 79) Maltepe Camii’nde namaz kıldığı günlerden şöyle söz etmişti:
“Muhafazakar bir yapıdaydım. Feodal değer yargılarının etkisi altındaydım. Necip Fazıl’ın konferanslarına gider, duygusal yönden de bayağı etkilenirdim.”
Öcalan’ı “dönüştüren” birkaç eylem var o yıllarda:
İlkini anlatalım:
1969’da radikal dincilerin hedefi olan Yargıtay Başkanı İmran Öktem öldü. Milli Türk Talebe Birliği, cenazeyi basıp “Öktem dinsizdir, namazı kılınamaz” deyince imamlar kaçtı. Cenazeye gelen CHP lideri İsmet İnönü “Namaz kılınmadan gitmem” deyince namazı cemaatten biri kıldırdı. İnönü, silahını çekmiş bir tuğgeneralin ardında camiden çıkarken göstericilerin üzerine yürüdü, “Bu, ikinci 31 Mart vakasıdır” dedi.
Ertesi gün hukukçular büyük bir yürüyüş yaptı. En başta Hukuk Fakültesi’nin genç asistanı Uğur Mumcu‘nun yürüdüğü mitingde Abdullah Öcalan da vardı.
Ve asıl o yürüyüş, onun için bir “dönüşüm anı” oldu.
* * *
Sonra Öcalan Mülkiye’ye girdi.
Başta “Duvarları slogan yazıp kirletmişler” diye düşündü.
Amfide Bülent Ecevit’in bir konuşmasını izledi. Gençlerin onu nasıl sıkıştırdığına, Rahşan Ecevit’in nasıl “çantasını
savura savura” yol açıp onu salondan çıkardığına tanık oldu.
Doğu mitinglerine gitmeye başladı.
İstanbul’da Mahir Çayan’ın bir toplantısına katıldı.
1970’te Diyarbakır’da, (bizim kuşağın başucu kitabı olmuş) “Sosyalizmin Alfabesi”ni okudu ve hayatında “din ile felsefe yer değiştirdi.”
* * *
Tarihi insan yazıyor; tarih de insanı...
Öcalan o gün arkadaşlarıyla Nur talebelerinin evine gitse Nurcu olur muydu bilmem. Tahminim, o Nurcu olsa, 1970’ler koşullarının başka bir Öcalan doğuracağıdır.
Ya Durmuş Yılmaz Nurcuların değil de, Mahir Çayan’ın toplantısına girseydi?..
Patriotları acemiler mi getiriyor?
Patriotlar neden Türkiye’ye geliyor?
Suriye’nin, ikide bir Türk sınır köylerini “yanlışlıkla” bombalaması yüzünden değil mi?
Korkarım şimdi başka “yanlışlıklar” kapıda...
Hollanda Ordu Sendikası Başkanı (evet, doğru okudunuz) Wim van den Burg, Türkiye’ye deneyimsiz askerlerin gönderilmesini, “büyük sorumsuzluk” olarak niteledi.
Meğer Hollanda’nın göndereceği 360 asker arasında yeteri kadar havacı olmadığı için açığı karacılardan tamamlamışlar. Onlar da Patriot kullanımı için yeterli eğitim almamış.
Hollanda Hava Kuvvetleri, “Büyütülecek bir şey değil, eğitimleri idare eder” açıklaması yapmış.
Haa... Aklıma gelmişken... Yarın kıyamet kopacakmış.
Bilvesile helalleşelim biz de...