Bazen kameraların, tanıkların, polisin, gözümüzün önünde...Son vukuat cumartesi yaşandı: İbo'dan habersiz Almanya'ya gitmeye kalkışan Asena, havaalanında "belalısı"nın saldırısına uğradı. Engellemeye kalkışan yolcular - "Kadın benim değil mi, döverim de severim de, size ne" mantığıyla hakaretten payını aldı.Saldırgan her zaman olduğu gibi elini kolunu sallayarak alandan ayrıldı.Mağdura da dudağını silerken "Kızılcık şerbeti de pek güzelmiş" demek kaldı.Asıl ibret verici olan olaya seyirci kalan polisin tepkisiydi. Üst düzey bir emniyet yetkilisi Vatan'a "Karı - koca arasına girmek istemedik" dedi.***Birkaç ay önce, bir kadın beraber yaşadığı adam tarafından kaldırımda defalarca bıçaklanırken de polis izlemeyi tercih etmişti."Emniyet"e sormak lazım:Karı - koca arasına girmek için ille kadının ölmesini mi beklemeliyiz?"İster sever, ister döverim" diyen İbrahim Tatlıses'in de, her dayaktan sonra sessizliğe gömülen Asena'nın da, "Kadın şikayet etmedikçe müdahale edilemez" sanan polis ve savcının da, "sevilen - vurulan - dövülen İbo kadınları" adlı filmin iştahlı seyircisi olan bizlerin de çok iyi bilmesi gereken bir gerçek var:5 yıl önce çıkarılan bir yasayla - dayak değilse de - "dayak serbestisi" bitti.Işılay Saygın'ın bakanlığı döneminde çıkarılan "Ailenin Korunmasına Dair Yasa", evde dayak yiyen eşin veya çığlığı duyan komşusunun ya da olaydan haberdar olan yakınının ihbarı halinde dayakçının derhal mahkeme önüne çıkarılarak uyarılmasını, ihtara uymazsa evden uzaklaştırılmasını, yine yaparsa 3 aydan 6 aya kadar hapsedilmesini öngörüyor.***Dünya değişiyor.Artık evde çoluk çocuğa girişip hesap sorulunca "aile mahremiyeti"nin ardına gizlenmek yok.Tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde hesap veren devletlerin artık "Yurttaşım değil mi, ister döver ister severim" diyemediği gibi...Evrensel bir duyarlılık, dünyanın her köşesinde, özel - kamusal ayrımı, ülke - ev sınırı dinlemeksizin şiddetin karşısına dikiliyor.Bu duyarlılık, artık bu kadar aleni bir şiddeti hazmetmemelidir.İbrahim Tatlıses gibi bir şöhret, - eşi olmasa da birlikte olduğu kadına - devamlı şiddet uyguluyor, devlet, toplum, kadın da buna karşı çıkamıyorsa, evde kıstırılmış milyonlarca kadının durumunu varın siz düşünün.***Devlet Bakanlığı'nın araştırmasına göre evli kadınların tümü, kocasından ya da babasından şiddet görüyor.Şiddete uğrayanların yüzde 47'si susuyor.Yüzde 41'i karakola gitmiyor. Onun yerine yüzde 41'i intihar girişiminde bulunuyor, yüzde 67'si ise çocuklarını dövüyor.Bu dayak zinciri, kanlı bir bayrak gibi kuşaktan kuşağa devrediliyor.Zinciri bir noktada kırmak zorundayız.İbo ve Asena, - bir aile olmasalar da - bitmek bilmez dayak haberleriyle "aile içi şiddet"in simgesine dönüştüler. O halde çözüme o simgeden başlamak gerekir.Asena'nın şikayetçi olmasına dahi gerek yok. Savcılık, gazete haberlerini ihbar sayarak harekete geçmeli, Asena'yı korumaya almalı, hem ısrarla suç işleyen Tatlıses'i, hem de dayağa müdahale etmeyen polisleri mahkemeye sevk etmelidir.Ceza sürgün, hatta hapis olabilir. Şiddetten arınmış sağlıklı bir toplum istiyorsak çözüme en yakınımızdaki, gözümüzün önündeki çığlıktan başlamalıyız. can.dundar@e-kolay.net Kadın hayranlarının yolda çevirip "Bizi de döv İbo" diye yalvardığı İbrahim Tatlıses, elinden geldiğince onları "kırmamaya" çalışıyor. Tek tek hepsine yetişemediği için de öncelikle el altında bulunanları pataklıyor.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025