CHP’li Gülseren Onanç, ‘Doğru bildiklerimden vazgeçmek kendime haksızlık’ diyor...
Dün CHP’nin önde gelen yöneticilerinden biriyle karşılaştık.
Ayaküstü konuşurken gülümseyerek soruyu ağzımdan aldı:
“Ne olacak bu CHP’nin hali?..”
Susturmak çözüm mü?
Sadece son günlerin değil, son yılların popüler sorusu, Kürt sorununda çözüm sürecinin başlamasıyla hepten alevlendi.
Çünkü, Serpil Çevikcan‘ın dün gayet veciz özetlediği gibi;
“AKP sürecin mimarı...
BDP, tuğla taşıyanı...
MHP yıkmaya çalışanı...
Ya CHP?
Sadece seyircisi...”
Türkiye, kimine göre nihai çözüme, kimine göre resmi çözülmeye giderken CHP’nin tavır alamaması, sürecin de muhalefetin de dışında kalması partiyi sallıyor.
İnşaat gün be gün yükselirken Kılıçdaroğlu, kenarda dövüşen partilileri ayırmaya çalışmakla meşgul..
Bunun için bulabildiği yol ise, susturmak...
Ağzını açanı cezalandırmak...
Son kurban
Son kurban, Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç oldu.
Onanç, 10 gün önce Malatya’da “silahların susmasıyla sonuçlanan süreci çok önemli bir başlangıç olarak gördüklerini, CHP tabanının yüzde 63’ünün süreci desteklediğini” söyledi.
Bu sözler, partinin ulusalcı kanadında tepki yarattı. Kılıçdaroğlu da, CHP’deki konuşma yasağına uymamasını bahane ederek Onanç‘ı Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifaya zorladı.
“Ne yazık ki etkileyemiyoruz”
Onanç, Mardin doğumlu bir işkadını...
Uzun yıllar Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) başkanlığını yaptı.
İstifa ettikten sonra herkes ne düşündüğünü merak ederken o, ısrarla susuyordu. Önceki sabah KADER’de kadın girişimcilerle bir sohbet kahvaltısı yaptık. Tabii “eski başkan“ın da kulağını çınlattık.
O toplantıdan sonra görüştüm Onanç‘la...
Kırgındı.
2010’da büyük umutlarla geldiği, 7 aydır genel başkan yardımcılığı görevini üstlendiği CHP’de hayli hırpalanmıştı.
“Ben politikada yeniyim” diye girdi söze:
“Doğru bildiğimi olduğu gibi söylüyorum. Bazı söylemlerimin Parti Meclisi’ndeki bazı arkadaşları rahatsız ettiğini biliyorum. Bu yüzden Parti Meclisi toplantılarında epey saldırıya da maruz kaldım. Ancak saldırılar var diye doğru bildiğimden vazgeçmek, hem kendime hem partiye haksızlık olurdu. O yüzden de konuşmaya devam ettim. Benim gibi düşünenlerin parti içinde ciddi bir ağırlığı var, ancak ne yazık ki parti yönetimini ve genel merkezin söylemlerini etkileyemiyoruz. Doğrultu tayininde de etkili olamıyoruz.”
“CHP katkı sunmalı”
Onanç, Türkiye’nin kaderini etkileyecek bu süreçte CHP’nin dışarda kalmaması gerektiğine inanıyor.
“Kendi yaklaşımımızı açık ve net olarak ortaya koyalım, aktif politika üretelim, sürece yapıcı yaklaşalım, katkı sunalım” diyor.
Sezdiğim kadarıyla sadece CHP tabanının değil, Kılıçdaroğlu’nun da gönlünün de kendisinden, yani çözüm sürecinde aktif tavır almaktan yana olduğuna inanıyor.
Ancak bu eğilimin parti yönetimine yansımadığını, üst yönetimin, partinin gelişmesine izin vermediğini düşünüyor.
Belli ki Kılıçdaroğlu‘nun kendisine sahip çıkmasını, arkasında durmasını beklemiş; bu olmayınca da hayal kırıklığı içinde istifasını vermiş.
Peki şimdi ne yapacak?
“Parti Meclisi’nden istifa etmedim. Partimden de istifa etmeyi düşünmüyorum. CHP’nin temel değerlerine inanıyorum. CHP dışında bir yerde politika yapmayı düşünmüyorum” diyor.
Diyarbakır’da CHP yok
O arada süreç, CHP’nin katkısı ya da freni olmadan ilerliyor.
Kılıçdaroğlu, parti içi dengeleri kollayacağım, tarafları susturacağım derken, seyirci koltuğunu her gün inşaattan biraz daha uzağa taşıyor.
Partideki kafa karışıklığının en somut yansımasını Diyarbakır’da görmek mümkün...
Örnekleyeyim:
2011 sonunda CHP Diyarbakır İl Başkanı “Dersim’de yaşananlardan dolayı özür diliyorum“ dediği için Genel Merkez tarafından görevden alındı.
25 Şubat 2012’deki kongrede İl Başkanlığı’na Medeni Seyrek seçildi.
27 Şubat’ta Kılıçdaroğlu‘nu ziyarete gitti. Genel Başkan, kendisine başarılar diledi, destek vaat etti.
29 Şubat’ta (evet tam 2 gün sonra) Genel Merkez tarafından, il başkanlığından alındı.
Geçen hafta kendisiyle Diyarbakır’da görüştüm.
“Şu anda Diyarbakır’da CHP sıfıra inmiş bir levha partisidir” dedi.
2011’de CHP’nin Diyarbakır’daki oy oranı yüzde 2 idi.
AK Parti’ninki yüzde 32...
Tek başına Leyla Zana oyların yüzde 10’unu almıştı.
Genel Merkez’e rağmen CHP’nin yeni il Başkanı geçen hafta Akil İnsanlar Heyeti’ne “Çözümü destekliyoruz, geleceğimizi riske ederek her şeye hazırız“ dedi.
Görünen o ki, çözüm süreci CHP’de safları hepten keskinleştirecek, çelişkileri derinleştirecek.
İki kanadın bir arada yaşamasının iyice zorlaştığı, “nihai hesaplaşma“ gününün yaklaştığı belli...