İlk Mustafa Taviloğlu’ndan duymuştum, “Sanayi 313’ü görmen gerek” dediğinde hemen kendimi Sanayi’de bulmuştum. Kısa sürede ünü kulaktan kulağa yayıldı, şehrin en cool adreslerinden biri oldu. Tasarım butiğiyle ve kafesiyle. Yurt dışındaki konsept mağazaları andıran ama tamamen kendi tarzı olan bir yer. Zaten bir de mimarlık ofisi var aynı çatı altında.
İki kardeşin hayaliyle başlıyor her şey. Enis Karavil, ABD’de Bentley Üniversitesi’nde ekonomi okuduktan sonra bir de İngiltere’de Inchbald School of Design’da iç mimari tasarım eğitimi alıyor, sonra da Bentley’de ekonomi okumuş ve iş hayatında tecrübeli abisi Amir Karavil ile birlikte İstanbul’da belirli bir yaşam tarzını yansıtan bir dükkan yaratmak üzere yola çıkıyor. Tasarım, sanat ve yemek üzerine yoğunlaşıyorlar.
Büyük bir başarı
Londra’daki meşhur Ottolenghi ayarındaki restoranı kısa zamanda Maslak’ta çalışanlar tarafından da keşfediliyor. Daha sonra Atelier 313 markasıyla ürettikleri, Serena Uziyel imzalı terlik ve çanta tasarımlarının ünü ise Türkiye dışına taşıyor. Moda dünyasının yakından takip ettiği Man Repeller’dan Vogue’a, Monocle’dan Vanity Fair’e, Wallpaper’dan Wall Street Journal’a uluslararası basında ve sosyal
Sanat koleksiyonerleri bugünlerde Art Basel Miami’de toplanıyor.
Hem eserleri inceliyor, koleksiyonlarına katmak istediklerini seçiyor, hem de Basel’dekinin aksine Miami gecelerinin de tadını çıkarıyorlar.
Malum, partiler zaman zaman fuarın bile önüne geçiyor, aynı bizde ‘Contemporary Istanbul’da olduğu gibi.
Bu yıl ise fuarda en çok konuşulan şey, birçok önemli koleksiyonerin son anda Miami’ye gelmekten vazgeçmesi.
Özellikle de Rusya ve Fransa’dan geleceklerin.
Bunun nedeni dünyada yaşanan ekonomik krizler ya da politik durum değil, aksine Zika virüsü.
Zika virüsü özellikle hamileler ve hamile kalmayı düşünenleri daha da çok etkiliyor.
Son zamanlarda yüzümü güldüren sayılı haberden biri “Çikolatalı yeme talep artıyor.”
Eskişehir’de bir yem fabrikasında et ve süt veriminin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmış.
Sonuç, üretilen çikolatalı yem sayesinde, hayvanlardan daha çok verim alınmaya başlanmış.
Bu da demek oluyor ki çikolata hayvanlara da mutluluk veriyor ve onları da motive ediyor.
Bu haberin üstüne İsviçre’de Vevey’de yeni açılan Nest Müzesi’ni geziyorum.
Nestlé’nin 150 yıllık geçmişini anlatıyor müze, daha çok çocuklara yönelik dijital oyunlarla.
Her şey Henri Nestlé’nin bir komşusunun prematüre bir bebek doğurmasıyla başlıyor.
Küba’ya tatile gitmek isteyen herkesin dilinde aynı cümle vardı: “Fidel Castro ölmeden mutlaka görmeli”.
Tam da THY’nin direkt Havana uçuşlarını açıkladığı günün ardından korkulan haber geldi.
Küba’yı daha fazla değişmeden görmek isteyenler için.
Castro’nun yaptıklarını anlatacak değilim, ama Havana’yı anlatabilirim.
Zaman durmuş, kartpostal gibi bir manzara.
Her yer bir Instagram karesi tadında.
Mimari olağanüstü, ama şahane tarihi binalar bakımsızlıktan dökülüyor.
izim yıllardır yapmak isteyip de yapamadığımızı yaptı. Londra Tasarım Festivali ile Londra’yı bir tasarım başkenti haline getirmeyi başardı. Tabii bunda tasarıma olan ilgisinin yanı sıra politik kariyerinin de etkisi oldu. Uzun yıllar siyasetçilerin konuşma metinlerini yazdı. Daha sonra Tony Blair döneminde İngiliz hükümetinin tasarım önergesini hazırladı. Ülkenin önemli tanıtım kampanyası “Cool Britania”da etkili oldu. Tasarım Festivali’ni 13 yıldır çok küçük bir ekiple düzenliyor. Bu yıl festivale ek olarak bir de ilk kez Londra Tasarım Bienali düzenledi. Londra’nın ilk tasarım bienaline katılmak üzere İKSV, Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar’ın mimarlık ofisi Autoban’ı seçti. Autoban’ın tasarladığı “Dilek Makinesi”, Somerset House’da sergilendi. Aynı tarihlerde festivalde ise Tabanlıoğlu Mimarlık’ın “Kürk Mantolu Madonna”dan ilham alan enstalasyonu “Beloved / Reading Room” sergilendi.
Ben Evans 14-15 Aralık’ta düzenlenecek Marka Konferansı için eşi, ünlü mimar Annette Levine ile birlikte İstanbul’a geliyor. Öncesinde Londra’da bir araya geldik. Bakın kendisinden neler öğrendim?
“Tasarımcılarınızı daha iyi tanıtmalısınız”
Bir gece önce Londra Tasarım Müzesi’nin açılışına katılmış.
Cumartesi geceleri yemekle başlayıp kapı kapı dolaşılan programlar artık sona erdi.
Artık amaç, yemek, sosyalleşmek ve ilerleyen saatlerde eğlenmek için bir tek yere gitmek.
İşte onun için de seçenekler giderek çoğalıyor.
Sadece mekân seçenekleri değil, canlı müzikli geceler de çoğalıyor.
Artık haftanın 7 günü canlı müzik olan mekânlar var hayatımızda.
Talep o kadar çok ki mekânlar da bu talebe kayıtsız kalamıyor tabii.
Türkçe müzik çalması pek de beklenmeyen Soho House’u bile kendimize benzetmeyi başardık, artık kulüp Türkçe canlı müzik konusunda da iddialı.
Şaşırıyor muyuz?
Yıllar önce çok tanınmış bir işadamı, röportaj sırasında söylemişti, “Google sicil gibi, bir gecelik kaçamaklar bile sicile işleniyor”.
Daha sonra itibar yönetimi için arama motorlarından sayfa silenlerin hikâyelerini ya da silemedikleri durumlarda istenmeyen sonucun aramalarda geriye düşmesi için neler yaptıklarını şaşkınlıkla dinledim.
Şimdi ise yeni bir devir başlıyor, artık siciller tertemiz olacak.
Peki ama nasıl?
Paylaşımları kendi kendine yok eden uygulamalar sayesinde.
Artık iz bırakma derdi yok, istediğiniz her fotoğrafı, videoyu, yazıyı rahatlıkla paylaşıyorsunuz, nasılsa 24 saat sonra yok olacağını biliyorsunuz.
Bakarsınız, çok yakında arama motorlarında da bu seçenekleri görürüz.
Geri döndü: Topaz
Gümüşsuyu’ndaki Topaz bir süredir kapalıydı.
Sahibi Yücel Özalp, Karaköy’deki Colonie ve Kanyon’daki Escale ile meşguldü. Topaz’ın açılıp açılamayacağı uzun süre belirsizdi.
Şimdi ise Topaz, yeni dekoru ve menüsüyle bugün itibarıyla yeniden açılıyor.
Öğlen iş yemekleri için tercih edenlere üzücü haber: Şimdilik sadece akşamları açık olacak.
Nişantaşı devri kapandı, sıra Kuruçeşme’de: Şamdan