Sezon başından bu yana zirvenin ortaklarından Beşiktaş’ın kapalı savunmalara karşı zorlandığını sıkça gördük. Hatta zar- zor ürettiklerini atmayı nedense bir türlü beceremiyor maalesef!
Antalyaspor maçı da bunun tipik bir örneğidir. Öyle rakip savunmasına gömülüyor diye kızmak nafiledir!
Kızmak yerine o kilidi açmanın yollarını bulmak sizin işinizdir. Öyle, pas, paslarla açamıyorsanız, farklı varyasyonları öne çıkarmak zorundasınız. Adam eksiltirsiniz, yüksek toplarla pozisyon üretimine gidebilirsiniz gibi.
Eee sen bunların hiç birini yapma, takım savunmasını unut, faturası da ağır oluyor bazen!
Nitekim bu tabloda Beşiktaş, koca ilk yarıda net bir pozisyon üretebildi. Larin, arkadaş arkadan atlı mı geliyor, niye erken vurursun topa, önün bom - boş git, at...Yooo bir de plase deniyor, Boffin yer mi onu, topla dripling yapmayı denemek aklına mı gelmedi?
Antalyaspor ilk yarıda bir kez Kartal’ın kalesine geldi, o da gol oldu! Aferin Gökdeniz’e, daha 19 yaşında, Vida ve Welinton’un foyasını ortaya çıkardın, bravo sana!
Beşiktaş, Sergen Yalçın’la ayağa kalktı, zirvede söz sahibi olurken, oynadığı futbolla adeta rakiplerine gözdağı veriyordu.
Trabzonspor, Abdullah Avcı ile hayat buldu, saha sonuçlarıyla ‘Fırtına’ yeniden esmeye başladı, ‘Yarışta ben de varım’ diyor.
Bu tablodan ne çıkar? Elbette futbol çıkar, futbol...
Benzetme yerindeyse, top bir o kalede bir bu kalede misali...
Üretilenler, net pozisyonlar, kaçanlardan sadece iki gol çıktı ilk yarıda.
Sadece futbol çıkmadı, centilmenlik örnekleri de gördük .Örneğin Abdulkadir Parmak sakatlandı çıktı, Baker kenarda bekliyor, Beşiktaş bu avantajı kullanmadı, sırf oyuncu girsin diye topu taca attı, örnek bir davranış bravo.
Konuk ekibin en etkili silahı kuşkusuz Nwakaeme’dir... Onu sürekli gözetim altında tutmak zorundasınız, gözden kaçırırsanız, gelir faturayı ağır keser tıpkı dün olduğu gibi!
Rotayı Galatasaray’a çevirelim... Gerçi Aslan’ın da uzun zamandır peşini bırakmıyorum!
Ne yapalım, sarı-kırmızılılar her gün, her hafta gündemden düşmüyor!
Fatih Terim, nam-ı diğer İmparator, şu sıralarda ‘şapkadan tavşan’ çıkarmaya çalışıyor!
Ortada bir gerçek var, elinin altındaki kadro, Terim’in oynatmak istediği futbola asla uygun değil. ‘Durup, dururken, nereden çıkardın’ dediğinizi duyar gibiyim, farkındayım!
Evet, Galatasaray’la yollarım hiç kesişmedi, bugüne kadar ben diyeyim bir, siz deyin üç kez antrenmanını izledim.
Yani, Florya’nın içini - dışını bilme şansım pek yok! Ancaak Fatih Terim’i çok iyi tanırım, yıllarca A Milli Takım’da birlikte olduk.
Onun oyun felsefesine asla uzak değilim.
Beşiktaş’ın baskısına ve de pas rekoruna kafa tutmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Kartal, ofansif oyun ve de üretim adına tüm donanımlara sahip bir takımdır. Tek eksiği fırsatları gollerle taçlandıramıyor, her nedense!
Ghezzal, Süper Lig’in asist kralı.. .Öyle paslar atıyor ki, adeta adrese teslim... 15’te Aboubakar’a attığı pası gördünüz mü? Ne var ki, Aboubakar nedense zor olanı atıyor, kolayı kaçırıyor! At kardeşim at, hem sen rahatla hem de rakibin direnişini kır! Neyse ki, ikinci yarıda attığı kafa golüyle herkesin gönlünü aldı.
***
Beşiktaş’a karşı oynayan takımlar, savunmasına yaslanıyor, pusuya yatıyor, fırsatlar kovalıyor?
Tıpkı Göztepe gibi... Kızacak halimiz yok, haklılar. Nitekim 39’da bu anlayışını golle taçlandırdı konuk takım. Önce Zulj vurdu, Ersin yumrukladı, dönen topu Tripic, sert bir vuruşla filelere gönderdi. Ersin görevini yaptı, savunmacılar mı? Uyudular, izlemekle yetindiler!
***
Herkes Ljajic’ten umudunu keserken, Sergen Yalçın onun peşini hiç bırakmadı. Nitekim devre arasında
Mesut Özil’in ne kariyeri tartışılır, ne de kumaşı...
Özil sadece sahada değil, sosyal hayatın içinde de çok önemli işlere imza attı. Ne kazandı, ne kadar parası var, bizi zerre ilgilendirmez.
Mesut, dünyanın neresinde olursa olsun yardıma ihtiyaç duyan insanlara hiç ama hiç duyarsız kalmadı. Kelimenin tam anlamıyla Mesut Özil, iyi futbolcu olmanın yanı sıra gerçek bir ‘hayır sever’ unvanının da sahibidir.
Hangisini yazsak?
İngiltere’de ‘Big Shoe Vakfı’ için bağış yaparak bin çocuğun ameliyat masraflarını karşıladı.
Suriyeli mültecileri hiçbir zaman ihmal etmedi, yemek ve erzak yardımı yaptı. Özil, Kızılay’a büyükçe bir yardım yaparak yaklaşık 16 bin mültecinin yemek ihtiyacını karşıladı.
Londra’da yaşadığı 7.5 yılda okulların ve kimsesiz çocukların hep yardımına koştu.
Bu tip derbilerde pozisyon üretmek ve gol atmanın zorluğunu anlatmaya gerek yok. Demem o ki, bulunca, kaçırmayacaksınız arkadaş!
Yılın ilk derbisinde Kartal ‘iştahlı’ ve de ‘baskılı’, Aslan ise ‘kontrollü’ oyunu tercih ederken, savunma güvenliğini de elden bırakmadı. Haaa Aslan elbette savunmasına yaslanmadı, kontra toplarla fırsatlar kovalamadı değil.
Şimdi ilk 45 dakikalık bölümü kantara koyarsak, Kartal’ın ağır bastığını görürüz. Ne var ki, bu ağırlık pozisyon üretimine biri hariç, pek yansımadı dersek abartmış olmayız.
Yani 37’de Cyle Larin’in kaleci Okan ile karşı karşıya kaldığı pozisyon... Yüzde yüz ötesi, gelin görün ki, krallık yarışında ikinci sırada olan Larin, çerçeve yerine zor olanı yaptı, topu dışarı attı.
Dönelim Aslan’a... Marcao uzaktan kaleyi yokladı, Atiba çizgi üzerinden mutlak bir golü önledi, bir de ilk yarıda kaleci Ersin’in Diagne’nin ayağından aldığı top var, hepsi bu kadar. Denemeler vardı, var olmasına da çerçeveyi bulanlar yoktu!
***
Diagne,
Bu oyunda her başarının arkasında mutlaka birileri vardır.
Örneğin Beşiktaş; müthiş bir çıkış yakaladı, zirveye tırmandı. Elbette başta Sergen Yalçın olmak üzere oyuncu grubu bunu başarmıştır, lafımız yok.
Peki, Ümraniye’deki huzurun perde arkasında kim ya da kimler var? Şu ana kadar yazılı ve görsel medyada futbolcuların alacakları konusunda tek bir olumsuz satır var mı? Yok...
Peki bu ortamı yaratan, ekonomik anlamda Ümraniye’yi pas geçmeyen asıl aktör kim?
Bu isim elbette Başkan Ahmet Nur Çebi’dir...
Neredeyse Başkan Çebi, her gün Ümraniye’de, sonra bir bakıyorsunuz Ankara’da, yerinde durmuyor.
Niye?
Böylesi keyifli, heyecanı yüksek ve bol gollü maçları seviyorum. Beşiktaş’ı tanıyoruz, Hatayspor’a da fazla uzak sayılmayız. Çok iyi bir kadrosu ve etkili oyuncuları var. Özellikle Boupendza, çok teknik ve de soğukkanlı, hiç panik yapmıyor, buldu mu atıyor, yeter ki ayağına top gelsin, faturayı kesiyor. Demem o ki, bu tip oyunculara nefes aldırmayacaksınız, eeyyy Kartal’ın savunmacıları!
***
Beşiktaş’ın Aboubakar’ı, Cyle Larin’i var, yeter ki fırsat bulsunlan affetmezler. En önemlisi Kartal’ın en büyük şansı kuşkusuz Ghezzal’dır... Adrese teslim paslar atıyor, asistler yapıyor. İlk yarıda Aboubakar ve Larin’in attığı gollerde yine onun imzası var.
***
Dönelim maçın ilk yarısına... Elbette, futbol hatalar oyunudur, bunun da karşılığı fileleri bulan toplardır.
Boundpenza’nın attığı iki gole lafımız yok, ancak Kartal’ın savunmasına söylenecek çok şey var! Aboubakar’la öne geçen siyah-beyazlı takım, bir dakika sonra üstelik taçtan gol yer mi, dün bunu da gördük! Ya Boundpenza’nın attığı