Fatih Terim hocamız Dublin’de ‘dalya’ dedi, adını 100’ler kulübüne yazdırdı. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Tamam adı üstünde hazırlık maçı... Puan falan da yok. Terim’in 100. maçında ay-yıldızlı ekipten iyi futbol ve iyi skor beklemek, bizlerin en doğal hakkı.
Ne var ki, İrlanda karşısında özellikle ilk yirmi dakikada ortaya konulan futbol ve rakibe verilen yüzde yüzlük gol fırsatları hiç de hoş değildi.
Tempoyu yükseltemedik, oyun disiplinini bir türlü sağlayamadık, inanılmaz pas hataları yaptık, topu sürekli rakibe kaptırdık.
Bu hatalar zincirine bir de ‘telaşı’ eklersek varın gerisini siz düşünün!
Savunmanın göbeğindeki stoperlerimizi tanımakta zorluk çektik!
Ömer Toprak’ı tanımazsak, neyse!
Kosova onbiri, hepimizi ters köşeye yatırdı! Olabilir, yanılabiliriz... Yanıltık diye ayağa kalkacak değiliz!
Bu formanın ağırlığı var arkadaşlar...
Bu kadroya çağrılmak, mangal gibi yürek ve de yetenek ister.
Onbiri sürpriz olarak değerlendirsek, onlara haksızlık ederiz, şevkini kırarız, en önemlisi ayıp ederiz..
Bu takım hepimizin, onlarda bizim çocuklarımız..
Neticede, Fransa için önce Adana ile Mersin’de K.İrlanda ve Belarus ile start aldık...
Elemelere kadar da toplam beş maç oynayacağız..
Ahhh o kara elmas, ahhh... Onca canımızı - ciğerimizi aldı bizlerden... Yüreğimizi yaktı-yıktı. Geride onarılması zor acılar bıraktı. Ne tadımız, ne de tuzumuz kaldı... Bu tabloda gel de işini yap, mutluluğu yakala! Yook, olmuyor, parmaklarımız tuşlara gitmiyor!
Söylenecek bir çift sözümüz var elbette... Bu güzelim ülkenin, güzel insanları bu acıları asla ve asla hak etmiyor.
Onca insan bir lokma ekmek uğruna canlarından oldular, yüreğimizi dağladılar. Mekanınız cennet olsun güzel kardeşlerim.
***
Bu oyun nafakamız, parmaklarımız fren yapsa da, yazmak zorundayız, bağışlayın bizi.
La Liga’da ülkemizi başarıyla temsil eden Arda Turan’ı sezon başından bu yana yalnız bırakmadık, zaman zaman Madrid’de konuğu olduk, söyleşiler yaptık.
Malaga maçında da oradaydık, olası şampiyonluğu birlikte kutlamak istedik, ancak kısmet değilmiş...
Devler Ligi, elbette manevi açıdan çok önemli. Ne var ki, parasal getirisi az - buz değil. Katılım halinde, kasanıza nereden bakarsanız bakın 25 milyon Euro’nun üzerinde nakit para girecek. Eksiğinizi, gediğinizi kapatma adına büyük bir rakam. Yola devam ederseniz, ikiye, üçe katlarsınız.
Beşiktaş, bu kulvarı yakalama adına çok fırsatlara ulaştı, ne var ki kullanamadı, kullanmayı bir türlü beceremedi! Direkt katılma adına çırpınıp, duruyor! Kasımpaşa, asla çantada keklik bir takım değil, Avrupa’yı hedefliyor. Etkili kramponlara sahipler, iyi oynuyorlar, ofansa çok adamla çıkıyorlar, iyi de (dünkü maç hariç) takım savunması yapıyorlar.
Bu tabloda Beşiktaş, Kasımpaşa karşısında adeta altın buldu. İlk yarıda Oğuzhan ve Veli’yle iki farkı yakalayan Beşiktaş, skoru korumak için inanılmaz bir mücadele ortaya koyarken, anası ağladı dersek yine abartmış olmayız!
Oğuzhan’ın golünde sıkıntı yok, yani Olcay, pozisyonun içinde değil, buz gibi gol. Ancaak Veli’nin golü öncesinde Franco’nun Yalçın’a profesyonelce yapılmış bir faulu var, maalesef orta hakem Kamil Abitoğlu, pozisyonunu süzemedi!
Özellikle Necip’in oyundan sakatlanarak çıkması, Kartal’ın oyun şablonunu alt - üst
Hiç kimsenin sosyal yaşamına karışmak gibi niyetimiz yok... Futbolcunun da eğlenmeye hakkı vardır...
Her alanda olduğu gibi, bir işi kazanç sağlamak için yapan kimselere, ‘profesyonel’ denir.
Bu apoleti taşımak öyle sanıldığı kadar da kolay değildir, kuralları var. Uymuyorsanız, size kimse profesyonel diyemez!
Hele hele futbolcuysanız, kılı - kırk yaracaksınız, ‘adam’ gibi yaşayacaksınız, işinizi ‘dört-dörtlük’ yapacaksınız.
Sarı ya da kırmızı görebilirsiniz, hatta sakatlanabilirsiniz, eyvallah...
Ancak bu oyunda ‘kurşun’ yemek yoktur!
Öyle ‘yarasa’ gibi o bar, bu bar gezmeyeceksiniz arkadaş!
Hakemleri eleştirmek pek tarzımız değildir... Ne var ki, bazen bıçak kemiğe dayanıyor!
Tıpkı dün olduğu gibi... Jones’un sarı kartı var... Jones, Emre’ye arkadan kontrolsüz giriyor, faul var, çalıyor, ama her ne hikmetse Özkahya, ikinci sarıyı çıkaramıyor! Üstüne üstlük ‘göremedim’ diyemez, çünkü pozisyon burnunun dibinde! Hadi o süzemedi, peki 4. hakem Hanoğlu’nun gözüne perde mi, indi? Özkahya’nın bu kaçıncı ‘vukuatlı’maçı? Motta’yı attın, doğru yaptın? Ya, Jones? O pozisyonda sınıfta kaldın hoca!
MHK, ne yapsın? Sizleri savunmaktan, arkanızda durmaktan anaları ağladı, huzur - muzur bırakmadınız adamlarda, aferin size!
***
Haftanın derbisini kantara çıkaracak olursak, kadro zenginliği ve de etkili oyuncuların sayısal fazlalığı, lideri hem farklı, hem de yenilmez kılıyor.
Diğer artısı ise teknik direktör Ersun Yanal’dır. Beşiktaş ve Galatasaray ile olan puan farkı da bunun en büyük göstergesidir.
Tamam, elinin altında çok alternatifli kadrosu var, doğru. Ne var ki bu kadroyu, onca kaprisli oyuncuları kullanmak ve de verimli hale getirmek, bilgi-beceri ister. Yanal, her maça topuyla-tüfeğiyle çıkıyor, hucüm futbolu oynatıyor, doğru da yapıyor.
Fanatizmle işimiz olmaz... Yiğidin hakkını yiğide veririz, kantarımız, hep doğru tartar.
İki takımın da farklı hesapları var, doğru... Ancak, bizleri hiç mi, hiç ilgilendirmiyor.
Bu oyun işimiz, yorumlarken, tarafsızlık ilkelerine sadık kalmaya özen gösteriyoruz. Çünkü gazetecilik ilkeleri bunu gerektiriyor.
Harika bir doksan dakika izledik...
Tempoysa, tempo... Top bir o kalede, bir bu kalede... Kora -kor mücadele... Kazanma arzusunu adeta tavan yapmış bir oyun... Üretilen ve de kaçan sayısız gol fırsatları...
İki takım oyuncularına ‘derbi’ tadında bir futbol gecesi yaşattıkları için gönül dolusu teşekkürler.. Hepinizin, eline-ayağına, alın terinize sağlık...
Bir teşekkür de, orta hakem Çağatay Şahan ve arkadaşlarına... Futbolla dolu geceye, çaldığı doğru düdüklerle, kaldırdıkları bayraklarla katkı sağladılar, kutluyoruz...
Kayserispor can derdinde... ‘Ne koparırsam kar’ düşüncesini taşıması, savunmasını sağlam tutmasını o yüzden kimse yadırgayamaz.
Böylesi bir tabloda Beşiktaş’tan iyi futbol ve de goller beklemek kadar doğal bir şey de olamaz.
Ne var ki, Kartal, öyle sanıldığı kadar rahat değil... Galatasaray ile kafa kafaya Devler Ligi, mücadelesi veriyor. Eline geçirdiği fırsatları Beşiktaş, maalesef avantaja çeviremeyince, yerini baskı ve strese bıraktı.
Bu tabloda Kartal’dan öyle aman-aman bir futbol beklemek, hayalcilikten öteye gitmez. Çünkü, psikolojik açıdan müthiş bir baskı altındalar. Bu oyunda öyle anlar vardır ki, iyi futboldan çok skor tabelasına oynarsınız.
Onun içindir ki, bu kora-kor ikincilik mücadelesinde rakibi düşme potasında da olsa yeniyorsa, kalkıp, oyun içindeki eksilerini, silik futbolunu, temposuzluğunu, pozisyon üretemeyişini, savunmasındaki gedikleri, uzatmada yediği tek golü kantara koyup, tartmanın da çok doğru bir yöntem olduğunu düşünmüyorum açıkcası. İşin özeti, Kartal, yarışta ince çizgide, mazeretleri var.
Ancaak, Kartal’da biri var ki, onu es geçmek ayıpların en büyüğü olur! Dany, Aslan’dan kiralık. Başlı başına büyük bir tehlike! Oynadığı yerin