Geçen hafta online bir haber sitesinde ilk bakışta sıradan görünen bir habere rastladım. Başlık şu şekildeydi: İstanbul’da bir okulda Suriyeli bir çocuğun Türk çocuklara işkence ve şiddet uyguladığı iddia edildi. Okulda bir çocuğun diğer çocuklara şiddet ve işkence uygulaması haber değeri taşıyan ve acilen çözüm getirilmesi gereken bir durum. Ancak çocukların Suriyeli ve Türk olarak tanımlanması işi bambaşka bir boyuta taşıyor ve ırkçı bir söyleme sahip. Ülkemizde sayıları milyonlara ifade edilen sığınmacılar konusunda, içinizde biriken birçok hayal kırıklığı ve öfke olduğunun farkındayım ama bana kızmadan önce sakince bir sefer düşünmenizi istiyorum.
Normalde okullarda en sık karşılaşılan problemlerden biri akran zorbalığıdır ve önemli bir problemdir. Bazı çocuklar diğer çocuklara zarar verebilir, şiddet uygulayabilir. Okul psikolojik danışmanlarının eğitim süreçlerinde bile bu durumlarda neler yapılacağı ve problemin nasıl çözüleceği detaylı olarak konuşulur. Ancak okulda yaşanan şiddeti Suriyeli ve Türk bağlamında değerlendirirsek, bu en iyi ihtimalle içimizde öfke oluşturur bu insanlara karşı. Burada kullanılan dilin ırkçı olduğunu belirtmek isterim. Ve bu öfke ve dışlama sığınmacı çocuklarının okul sisteminden çıkıp karanlık tarafa kaymasına neden olabilir. Eğitimini vermediğiniz her çocuk, gelecekte bu ülkeye ciddi anlamda zarar verme amacı olan insanların elinde bir silaha dönüşebilir. Sığınmacı çocuklarının eğitimi ve entegrasyonu ülkemizin geleceği için çok önemlidir.
Maalesef, devlet olarak sığınmacılar konusunda hepimizi hayal kırıklığına uğratacak birçok hatalı şey yapıldı. Kontrolsüzce ve çok sayıda sığınmacının ülkemize alınması hem sosyal dengelere hem de bu ülkenin vatandaşlarının içindeki adalet duygusuna zarar verdi. Bu özensizlik ve plansızlık neticesinde, yaşadığımız birçok başka sorunun yarattığı olumsuz duyguların tepkisi de buraya kaymış oldu. Ancak artık ülkemizde milyonlarca sığınmacı insan var, bu durum, maalesef o insanlar kendi ülkelerine dönene kadar bizim ülkemizin gerçeği. Ve biz bu gerçekle yüzleşmeyip, görmezden gelirsek, sadece öfke ve ırkçılıkla yaklaşırsak, dışlarsak çok da uzun zaman geçmeden çok daha ciddi problemlerle karşılaşabiliriz.
Evet, keşke daha kontrollü bir sığınmacı politikası uygulansaydı. Ancak geçmişe dönüp, keşkelerle zaman kaybetmek yerine şu an ne yapabiliriz noktasına gelmemiz gerekiyor. Devletimizin, sığınmacılarla ilgili çok daha ciddi politikalar geliştirmesi, uzun vadeli planlar yapması gerekiyor. Bu konuda kendi vatandaşlarımızı da bilgilendirmeli, onların içindeki bu öfkeyi çözümlememiz gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta birçok arkadaşıma sordum, "Suriyeli diyoruz ama hiçbir Suriyeli ile tanışıklığın, arkadaşlığın var mı?" diye. İstisnasız hepsi hayır cevabını verdi. Eğer bir şekilde o insanları tanımazsak, kafamızda bizim hakkımızı yiyen düşmanlar olarak kodlarsak arada kapanması çok zor olan uçurumlar açılacaktır. Onların da insan olduğunu, her grupta olduğu gibi içlerinde iyiler ve kötüler olabileceğini unutmamalıyız. Çözüm, öfkenin şahıslara ya da gruplara yansıtılması değildir. Problemin geniş bir bakış açısı ve mantıkla çözümlenmesidir. Kendine iyi davran görüşmek üzere…