ÇOCUKLUĞUMUN gökyüzü tablosu gibidir... Şimdi de pek farkı yok hani...
Yıldızların bittiği yerde Samos’un (Sisam) ışıkları tamamlardı tabloyu. Gece teker teker ışıkları yandı mı, el sallamak gelirdi içimden. Işıkların yoğunluğundan yerleşim yerlerini, kimi zaman farlardan yolları çözmeye çalışırdık.
Dumanlar yükselse gökyüzüne “Komşu yanıyor” diye içimiz sızlar, sahile toplanırdık.
Günlerce sönmeyen alevlerle içimiz yanar, söndüğünde sanki su serpilirdi...
Yabancı kanalları izleyemiyorken yazlıkta, karışıverirdi onların yayınları.
Anlamadan seyretmek, oyun gibiydi!
Yabancı pembe diziler bizden bir- iki bölüm önceydi onlarda. İzleyip, olacakları önceden öğrenirdik.
İÇİNDE fırtınalar kopar...
Bir yanın “Kalk dünyanın öbür ucuna kadar koş” derken, bir yanın “Kapat perdeleri içeri kapan” der...
Bazen kendini dünyanın en özgür insanı hissedersin, bazense zincire vurulmuş esir...
Kimi gün içinde çağlayanlar coşar, nehirler akar, kıpır kıpır olursun, kimi gün öfkeli hayata küskün.
Gün gelir dünya umurunda olmaz, en umursamaz sensindir, öyle bir gün gelir ki minicik bir sivilce hayata küstürür.
Bir bakarsın kavak yelleri esiyor başında, bir bakarsın kaybolmuşsun fırtınada.
Vücudun her fazlalığı ya da eksiği olur sana dünyanın en büyük derdi.
- BENZİN fiyatları artmıyor... Azalıyor!
- Açlık sınırında yaşayanların sayısı çoğalmıyor. Aksine düşüyor!
- İşsizlik mi? O da ne? Eleman aranıyor, bulunamıyor!
Hatta millet iş beğenmiyor...
- Çiftçi darda değil. Bir eli yağda bir eli balda!
- Mazot fiyatları tavan yapmadı... Sudan ucuz, çiftçiler saçmalıyor!
- Süt üreticileri isyanda değil. Aslında havalarda, burnundan kıl aldırmıyor!
BU ülkede ileri demokrasi her zaman vardı. Şimdi de var.
Son günlerde öyle çok duyduğumuz iki kelime, “İleri” ve “Demokrasi”
Bakanların, hükümetin her kademesinin ağzında “Biz bir ileri demokrasi ülkesiyiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” cümleleri eksik değil.
O na ne şüphe!
Kimsenin kaygısı yok zaten...
Haşa!
Bu ülkede ileri demokrasi her zaman vardı.
8 MART, yani Dünya Kadınlar Günü yaklaşıyor... Martın ilk haftası, gazetelere, televizyonlara bakan; bu ülkede kadına ne kadar da çok değer verildiğini düşünür.
Hayret eder. Şaşkınlığa düşer.
Ama gel de bunu kadınlara sor.
Bugünlerde herkeste bir kadınlara ilgi durumu sözkonusu...
Gören de sanır ki kadın bizim baş tacımız. Kadınları biz hep böyle el üstünde tutarız.
Her iki lafın başı gözümüzün nuru kadınlardır.
Siz bir de 8 Mart’ın ertesinde görün manzarayı.
UZUN zamandır yapmak istediğim şeyi yapıyorum birkaç gündür...
Bir sahil kasabasındayım. Karşımda uyuyan bir deniz... Cemre düşerken pazar günü ayaklarım suya değiyordu, kışa veda eden güneşe gözlerimi kırpıştırıyordum çakıl taşlarının üzerinde soluklanırken.
Sabah kuş sesleriyle uyanıyorum erkenden. Üzerimde miskinlik yok üstelik.
Balıkçılara koşuyorum, ağlarındaki kıpır kıpır bereketi izliyorum.
Balıkçı tekneleri kıyıya yanaşırken artan o motor sesini duymak huzur veriyor.
Çok değil birkaç gün sonra bitecek bu saltanat, biliyorum... Ama insana iki günlük saltanat da yetiyor ve artıyor.
Karşımdaki manzaraya arada bir, bir dizi sahnesi de giriyor. İzmir’de çekilen dizilerden birinin tatlı telaşını da gözlüyorum uzaktan.
SONUNDA biri bizi gözetleyecek!
Suçlular öyle elini kolunu sallaya sallaya gezemeyecek...
Kim nereye girdi, nereden saat kaçta çıktı, o caddeden kaçta geçti hepsi gün gibi ortada olacak.
Suçluların adresi kameralar sayesinde belli olacak.
Ayrıca kamera yüze şööyle bir zoom yaptı mı hemen tanıyacak...
Eee biz de öyle infial yaratan bir olayın ardından “MOBESE olsaydı” diye “ah vah” edemeyeceğiz.
Emniyet zaten göz açtırmıyor ama artık elleri daha da kuvvetleniyor.
KONUŞMAYAYIM, yazmayayım diyorum...
Susayım diyorum...
Kaç gündür dişlerimi sıkıyorum... Ama olmuyor.
Tepkiler de devam ettikçe “İçimde birikenleri yazmadan olmayacak” diye düşünüyorum.
“Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değildir” diye buyurdu Selçuk Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker...
Sormazsam rahat edemeyeceğim...