Eskop bir e-dergi olarak ilginç makaleler yayımlamaya devam ediyor. En son sanatçı Hito Steyerl’in Sanatın Politikası-Çağdaş Sanat ve Postdemokrasiye Geçiş isimli makalesini yayımladı.
Hito Steyerl’i İstanbul’da düzenlenen Former West toplantıları aracılığıyla tanımıştım.
En iyi konuşmayı o yapmıştı.
Google earth mantığı görselliğin manzara resmini nasıl etkilediğiydi. Söyledikleri, fikri dünyası çok orijinaldi.
Bu makalesinde her zamankinden daha radikal!
Çağdaş sanatın ne olduğu ve ne olmadığını çok keskin ifadelerle anlatıyor. Kesinlikle fikirlerini tartışmalıyız...
Özellikle biz kadınlar...
Ben çoğunun altına imza atarım. Bilginize...
Şöyle ki...
- Çağdaş sanat, gözden ırak, fildişi bir kulede korunan, saf, ruhani bir disiplin değil. Bilakis, neoliberal dünyanın tam göbeğinde yer alıyor.
- Çağdaş sanatın böyle abartıyla pazarlanmasının, düşüşe geçen ekonomileri hareketlendirmek amacıyla kullanılan şok yöntemlerinden bağımsız olduğunu düşünemeyiz.
- Bu tip abartılı pazarlama anlayışı; saadet zincirleri, kredi bağımlılığı ya da bir zamanların iyimser piyasaları gibi, küresel ekonomilerin duygulanımsal boyutunu somutlaştırır.
- Çağdaş sanat, belirli bir ürünü olmayan bir marka ismi gibidir, hemen hemen her şeye yapıştırılabilecek bir etikettir: Aşırı makyajla kusurlarını kapatmaya muhtaç bölgelerin, artık bir nevi buyruğa dönüşmüş “yaratıcılığı” yücelten hızlı bir güzelleştirme operasyonundan geçirilmesi ya da kumarbazların heyecanlı bekleyişiyle, üst sınıf yatılı okul öğrencilerinin ağırbaşlı zevklerinin bir araya getirilmesidir.
- Çağdaş sanat, “Kapitalizm nasıl daha güzel gösterilebilir?” sorusunun yanıtıdır.
- İnsan haklarının çiğnendiği bir ülke mi var? Dikiverin hemen bir Gehry müzesi!
- Dolayısıyla çağdaş sanat, Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzenine geçişi yalnızca yansıtmakla kalmıyor, ona etkin bir biçimde aracılık ediyor.
- Herhangi bir cep telefonu firmasının bayrağını diktiği her yerde, çağdaş sanat, dengesiz gelişen semiyo-kapitalizmin başrol oyuncularından biri konumunda (...) Çevreyi kirletiyor, mutenalaştırıyor, gasp ediyor. Önce baştan çıkarıp kullanıyor, sonra arkasında kırık kalpler bırakarak ansızın kayıplara karışıyor.
- Çağdaş sanat, Moğol çöllerinden, yüksek Peru ovalarına kadar her yerde. Ve sonunda bir gün, üstü başı kana ve pisliğe bulanmış halde Gagosian’a tıkıldığında, ardı arkası kesilmeyen coşkulu alkışlarla karşılanıyor.
- Çağdaş sanat, diktatörlüğe özenen her oligarkın aynaya baktığında görmek isteyeceği şeyi yansıtır: Yaratıcılığın ve dehanın kılavuzluğunda, öngörülemez, hesap sorulamaz, şaşaalı, değişken, bir ânı diğerine uymayan bir görünüme sahiptir.
- Anlaşılmazdır, yozlaşmıştır ve hiçbir şey için hesap vermez. Her ikisi de, ancak mahallenizdeki kabadayı tayfası kadar demokratik olabilecek, erkek muhabbetine dayanan ilişkilerle varlığını sürdürür.
(Makalenin tamamına http://www.e-skop.com/skopbulten/sanatin-politikasi-cagdas-sanat-ve-post-demokrasiye-gecis/1433 adresinden ulaşabilirsiniz.)